TÜRKİYE BU LİSTEDE YOK
unıcef’İn raporuna göre, İsveç aileler için en ideal yasal düzenlemelere sahip ülke. Türkiye ve ABD ise aile dostu politikaların oldukça sınırlı olması nedeniyle listede yer almadı.
Doğruları ve hakikatleri ne kadar saklayabilir ki, insan… Mevsimi geldiğinde Nihaller gibi adeta topraktan fışkırır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ile ilgili doğruları “hâkim güç ve cereyanlar” uzun zamandır, bizden saklamıştı. Mütegalliplerin yapmacık kahramanlarıyla, asıl tarihi yazanların ayrışma mevsimi geldi, gayri…
Komünistler ve Kemalistler yüz yıla yakındır Bediüzzaman’a iftiralarda bulunuyorlar. Onun dünya dinsizliğini dize getiren Kur’ânî ilmini, Birinci Cihan Harbi’ndeki eşsiz kahramanlığını, asırları aşan nuranî bakışını, karıncayı incitmeyen ve şahsı rencide etmeden zaferler kazanan müsbet hareketini, dünya demokrasilerine mihenk olacak demokrasi mücadelesini, değil yalnızca Müslümanları; bütün insanlığı birbiriyle kucaklaştıracak kardeşlik-dostluk mesajlarını ve Birinci Avrupa’ya yönelik ittifak projelerini görmemezlikten gelerek inkâr ettiler. Gel gör ki hakikatler her taraftan açılıpsaçılıyorlar. Enver Paşa ve arkadaşlarınca hazırlanan Kurtuluş Savaşları’nı, Kut’ül-emare fatihi Halil Paşa’yı, 1876‘larda yola koyulan demokrasimizin tam çeyrek asır boyunca zincire vuruluşunu, Kemalist-bolşevik ittifaklarını, Frankfurt Dinsizlik Mektebi’nin dünyayı zehirleyen zakkumlarını ve Troçki-m. Kemal ittifaklarını gizleyenlerin ellerinde, utanç ve hüsrandan başka bir şey kalmayacak gibi… Tarihin şu tehlikeli ve netameli labirentlerinden çıkıp; hem Asya ve hem de Avrupa için fevkalâde önemli olan bir anekdot üzerinde durmak istiyorum: İki sene boyunca, Moskova’nın Kuzey Doğu’sundaki harp esirleri kampında Alman ve Avusturya askerlerine Kur’ânî dersler verdikten sonra, ihtilâlcilerin St. Petersburg’da yaktıkları ateş çemberinden geçerek Berlin’e ayak basan Said Nursî’nin “gizli tutulmaya çalışılan” seyahatinden bahis etmek istiyoruz.
Tartışmaya henüz açılan bu konu üzerinde, araştırmacılar daha çok konuşacaklardır. Said Nursî bir çok eser ve mektuplarında, Hıristiyanlığın “Kuzeyli Dinsizlik Cereyanınca” mağlûp edildiğini anlatıyor. Ve birden bire Avrupa Kilisesinin, 1918’den sonra karşı atağa geçtiğini tarihten takip ediyoruz. (Geniş bil. için bkz. Hangi Avrupa, Yeni Asya Neşriyat) Bu diriliş veya ayağa kalkışta Said Nursî ve tefsiri olan İşarat’ül
İ’caz’ın rolünü araştırmacılar gün yüzüne çıkaracaklarından, mevzunun o cihetine temas etmiyoruz. Yalnızca, Kemalistlerle Bolşeviklerin inkâr ettikleri “BERLİN” yolculuğunu, oradaki iki aylık misafirliğini ve sonradan gelişen hadiseleri nazara arz etmek istemiştik.
İşte bu mutlu ve ehemmiyetli hadisenin bir asır öncesini idrak duygusuyla Avrupa Nur Cemaati, Almanya’nın tarihî bir salonunda sene-i devriyeyi yâd maksadıyla bir program düzenlemişler. Bediüzzaman’ın Berlin’e gönderdiği Muhsin Alev’in (El-konevî) izinden Avrupa’daki Müslüman-hıristiyan ittifakının yardımına koşuşturan Avrupa Nur Cemaati mensupları, Anadolu’daki bazı ses ve nefesleri de ihtifale dahil ederek yeni bir formatla Ahlen/westfalia’da bizi bekliyorlar.
Almanya siyaset, medya ve sivil-toplum çevrelerinin de alâka duyduğu toplantının hayırlı ve feyizli geçmesi için duâ beklediklerini de belirtmiş olalım.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın son zamanlarda, Amerika ve Avrupa neoconlarını ikaz ederek onları mantıklı düşünmeye dâvet etmesinin bu günlerde manşetlere çıkması da ayrı bir tevafuk. Düne kadar (12 Eylül 1980 sonra) İslâm Âlemindeki zulümlerine bazen sessiz, bazen sesli destek bulanlara AB adına Maas’ın itirazı, dengelerin barış, demokrasi ve insaniyet adına değişmekte olduğunu gösteriyor.
Almanya ve AB için İslâmiyetin ne denli önemli olduğuna tarih şahittir. Said Nursî’nin hem millet olarak ve hem de Bismark gibi Alman tarihinde belirleyici rolü olan siyasetçi ve feylesolarına olan iltifatı, bir çok araştırmacının dikkatini çekmeye devam ediyor. Bazı cahil ve safdillerin bu iltifatı Almanya tarihindeki hadiselere bağlamaya kalkışmalarının iyi niyetle hiçbir alâkası yoktur. Netanyahu’nun yirminci asrın başındaki trajediyi Kudüs Müftüsü Emin Hüseynî’ye bağlaması kadar bilimsellik ve vicdandan uzaktır. İlle de tarihî bir irtibat kurulacaksa, Eski Kuzeyliler’in İber ve Palermo üzerinden İslâm Medeniyetinden etkileşimiyle bir bağ sağlanabilir.
Fakat Alman ve Avusturyalı subayların Kostroma Medresetüzzehra’sında Said Nursî’den Kur’ân’ı ders aldığı, tartışılmaz bir gerçektir. Zira tarih buna şehadet ediyor.