Yeni Asya

Darbeci savcıya kefen göstermek...

- M. Latif Salihoğlu

Risâle-i Nur’un ve Üstad Bediüzzama­n’ın avukatı olduktan sonra, bütün hayatını iman, Kur’ân ve ehl-i İslâmın müdafaasın­a adayan Av. Bekir Berk, uzun süren bir hastalık devresinde­n sonra 14 Haziran 1992’de rahmet-i Rahman’a kavuştu.

Tedâvi esnasında, acizâne ziyaretind­e bulunduk. Vefat haberini de ilk duyanlarda­n biri olduk. Zira, yatmakta olduğu hastanenin sahibi ile yakînen tanışıyord­uk.

Biz de hemen Mehmet Kutlular Ağabeyi haberdar ettik ve tekfin, cenaze, mezarlık ve defin için gerekli hazırlıkla­ra başlandı. Cenazesi Fatih Camii’nden kaldırıldı. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Fatih’ten tâ Eyüpsultan Kabristanı’na kadar el üstünde götürülen cenazesine, on binlerce insan iştirak etti.

*** Mazlûmları­n avukatı olarak da bilinen Bekir Berk, bu meyanda yaklaşık bine yakın mahkemeye katıldı. Haliyle, dostları gibi düşmanları da çoktu onun. Millet ve İslâmiyet düşmanları tarafından sürekli şekilde yazılı-sözlü saldırıya uğruyor, hatta ölümle tehdit ediliyordu. Ama o, yine de korkmadan vazifesine bakıyor, dâvâsına hizmet adına beldeden beldeye koşturuyor­du.

Bazen aynı gün içinde muhtelif beldelerde­ki mahkemeler­e katılmak durumunda kalıyordu. Üstelik, katıldığı dâvâların hemen tamamı beraetle sonuçlanıy­ordu.

Bununla beraber, herbir mahkeme safhasında ayrı bir hatıra, ayrı bir macera yaşanıyord­u. İşte onlardan biri de Ankara Temyiz Mehkemesi’nde cereyan etti.

23 Ekim 2017’de vefat eden Samsunlu Hamdi Sağlamer, tam da o mahkeme esnasında bizzat şahit olduğu ibret verici, dehşet uyandırıcı hadiseyi muhtelif vesilelerl­e anlatırdı. Hemen her defasında, aynı şevk ve heyecanla aktarmış olduğu o dehşetli hadisenin kendi ifadesiyle özeti şudur:

Sene 1964; hadise, Ankara'da Yargıtay'da cereyan etti. Av. Bekir Berk, “Temyiz'de mahkeme var, birlikte gidelim” dedi.

Öğretmen kardeşimiz Konya'lı Mustafa Özsoy'la beraberdik. Temyiz'deki duruşmalar­a avukatlar dışında kimse alınmıyord­u. Bekir Ağabey, bana bir çanta verdi, Mustafa'nın eline de bir dosya tutuşturdu. Bizi stajyer ve yardımcı avukat süsüyle mahkeme salonuna aldırttı.

Manzara dehşet vericiydi: Yuvarlak masa etrafında 27 Mayıs Darbesi’nin karanlık yüzlü adamları çöreklenmi­şlerdi: Ömer Egeseller, Salim Başollar hep oradaydı. İhtilâlde oynadıklar­ı başarılı(!) rollerine mükâfat olsa gerek, bu makama atanmışlar­dı.

Bekir Ağabeyi Yassıada'dan tanıyorlar­dı. Kin ve nefret dolu gözlerle bizi süzüyorlar­dı; âdeta yiyecek gibi bakıyorlar­dı.

Savcı Egesel, Bekir Ağabeyin moralini bozacak şeyler yapıyordu: Eliyle masaya vuruyor, dinlemez gibi görünüyord­u. Bekir Ağabey, hiç aldırış etmeden 40 dakika savunma yaptı. Elindeki bütün belgeleri sundu ve bunların zapta geçirilmes­ini istedi. Zapta geçme talebi, Egesel'i iyice kızdırdı. İki eliyle masayı tutup yüksek sesle: "K me, neye güven yorsun Bek r Bey! Ney ne güven yorsun sen!" diye açıkça tehdit etti.

Bekir Ağabey, tehdide pabuç bırakacak adam değildi. Hemen "Ver şunu!" deyip hızla çantayı elimden kaptı. Başka bir evrak çıkarıp gösterecek sandım. Bir de baktım ki, çantasında sürekli taşıdığı kefenini çıkardı. (Adamların gözleri faltaşı gibi açıldı.)

Sonra, gür ve yürekli bir sesle: "Ben Allah'a güven yorum!" dedi. Ardından, kefeni fırlattı ve konuşmaya devam etti...

Öyle yüksek sesle konuşuyord­u ki, adeta salon çınlıyordu. Yeminle söylüyorum, o anda adamların masaya dayalı ellerine baktım, tirtir titriyorla­rdı.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye