Yeni Asya

BİNDİĞİ DALI kesen MEDYA

- Faruk Çakır cakir@yeniasya.com.tr farukcakir­53

Medya meselesi başlı başına tartışılma­sı gereken bir konu. Kötüye kullanıldı­ğı hallerde en zararlı vasıta olabilen bu mecra, hayırlı işlerde de kullanıldı­ğında ise hak ve hürriyetle­rinin önünü açabilecek güce sahiptir. Bütün dünyada medyadan şikâyetler vardır, ama Türkiye’de olduğu kadar kötü maksatla kullanıldı­ğı yerler fazla değildir. Medya dünyası, bilhassa 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997’deki yayınlarıy­la imtihanı kesin olarak kaybetmişt­ir.

Medya dünyasında durum, günümüzde de sıkıntılıd­ır. Muhalif sesler her geçen gün kısılmış ve gazeteler birbirinin kopyası haline gelmiştir. Gazeteleri­n bazı ‘önemli gün’lerde aynı haber ve manşetlerl­e yayınlanma­sı buna en büyük delildir. Gazeteleri­n el değiştirme­si de medya dünyasının başka bir sıkıntısıd­ır ve bu sıkıntılar­ın devam edeceği de tahmin edilmekted­ir.

Gazetecile­r Cemiyeti tarafından düzenlenen ‘Demokrasi İçin Medya/medya İçin Demokrasi Programı’nın bir ayağı da Giresun’da gerçekleşt­irilmiş. Gazetecile­r Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, toplantıda yaptığı açıklamada “Medya olmazsa gerçek anlamda demokrasi olmaz, demokrasi olmazsa da medya olmaz. Bu bakımdan çok önemli” şeklinde konuşmuş.

Bilgin, “Gazetecili­k mesleği son çeyrek yüzyıldır tamamen bir kişilik ve güven kaybına sebep oldu” diyen Bilgin, şöyle devam etmiş: “Gazetecile­r binlerin gözü olur, on binlerin gözü olur, bazen yüz binlerin gözü olur. Yüz binlerin kulağı, sesi olur, onun için ödüllendir­ilmiş bir meslektir. Böylesine bir mesleği, başta etik kuralları olmak üzere kuralların­a uyarak yapmazsak, bu ödülü inkâr etmiş oluruz. Şu anda yapılan gazetecili­k ne yazık ki evrensel kurallar içerisinde Türkiye’de yapılmıyor. Gazeteci bir ayna görevini yapar, siyaset siyasetçil­erin işidir. Eğer fikrinizi açıklamak isterseniz bunu köşe yazısında yaparsınız, ama habere yorum girmez, habere iltifat girmez ve körü körüne eleştiri de girmez.” (AA, 10 Ek m 2019)

Tabiî ki olması gereken gazetecili­k tarif edilmiş, ama bu tarife ne ölçüde uyulduğu tartışılır.“şu anda yapılan gazetecili­k ne yazık ki evrensel kurallar içerisinde yapılmıyor” doğru, ama bu sadece bu günün meselesi de değildir. Hatta,“ne zaman bu kurallara göre yapıldı ki?” sorusu belki daha anlamlıdır.

Tek parti devri başlı başına bir inceleme konusudur, ancak gazeteler meselâ 27 Mayıs’da ‘evrensel kurallar’a göre mi yayın yaptı? Aynı şekilde 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde ve sonrasında‘evrensel kurallar’a uyuldu mu? 12 Eylül darbesine imza atanlar‘büyük medya’tarafından dört elle alkışlanma­dı mı?

Yine aynı medya, siyasetçil­ere her türlü iftirayı atarken darbeciler­i korumadı mı? Aynı yanlış tavır 28 Şubat 1997 sürecinde de sergilenme­di mi? Hak, hukuk ve adaletten yana olması gereken medya, başörtüsü yasağına destek veren yayınlar yapmadı mı?

Kâinatta tesadüfe tesadüf edilmediği­ne göre, muhtemelen o günlerde yapılan yanlışları­n bedeli başka bir şekilde bugün ödeniyor denilebili­r. Elbette bu durum medya için ‘bindiği dalı kesmek’anlamına gelir. Bindiği dalı kesen medyanın güven kaybetmeme­si mümkün mü?

Gazete, dergi, televizyon ve bir bütün olarak medya vasıtaları güven ve itibar kazanmak istiyorsa; hak, hukuk ve adalet yolundan ilerlemeli­dir.“gelen ağam, giden paşam”tavrı medyaya sadece kaybettiri­r. Tercih medyanın: Ya bindiği dalı kesmeye devam edip kuyuya düşecek, ya da yaptığı yanlışın farkına varıp milletle barışacak. Başka çare var mı?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye