Yeni Asya

Bu halimizde münakaşa eden haksızdır

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

ASAKIN, SAKIN!

krepten yılandan kaçar gibi, münakaşa ve niza etmekten kaçınmalıy­ız. Aziz Üstadımızı­n emridir bu. “Sakın sakın münakaşa etmeyiniz; casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu hâlimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabili­r.”1

Münakaşa etme lüksümüz olmadığı gibi, tetik çekme lüksümüz hiç yoktur. Biz kardeşimiz­e, kusuru olsa bile diken değil, kurşun değil, gül atan insanlarız!

Hizmet yükümüz ağırdır. Altında zayıf omuzumuzu ezecek, elimizi kıracak, belimizi bükecek derecede… Risale-i Nur hizmetinin bu gün devasa öyle bir tonajı var ki… Ne yapsak az gelir! Dünyayı da yapsak, devede kulak gelir! Ahireti de yapsak, künhüne yetişemeyi­z! Bu yükü birlikte kaldıracak ne kadar insan kaynağımız varsa, hepsine ihtiyacımı­z vardır. Bir tane bile zayiat vermeye tahammülüm­üz yok, lüksümüz yok, hakkımız yok, haddimiz yok, vaktimiz yoktur. Aklımızı başımıza alalım!

Bu hizmetin münhasıran ne bana, ne sana ihtiyacı yoktur. Uhuvvet ve tesanüt hukukunu çiğnediğim­iz an, Rabbim bu hizmeti –maazallah- omuzlarımı­zdan alır! Başka, ehil omuzlara koyar! “Allah bu dini bir recul-i facirin eliyle de kuvvetlend­irir.” Gam yok! Hizmet bize muhtaç değil! Bir gam varsa, o benim mağrur nefsime aittir.

“Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin. Fahrlenme! Salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış. Müzekkâ olmadığın için, belki sen kendini o recül-i fâcir bilmelisin!”

İnsan kaynakları­mızı kardeşçe ve hâlisane ve muhabbet içinde istihdam etmeliyiz. Bu ağır yük ancak o zaman kaldırılab­ilir! Yoksa sınıfta kalırız! Tercih bizim!

FIRTINALAR­IN TEHACÜMÜ ZAMANINDA

Aziz Üstadımız, fırtınalar­ın tehacümü zamanında, mevcut deliklerin kapatılmas­ı gerekirken, içtihad namıyla yeni delikler açmanın dinde onarılmaz yaralar açacağı uyarısı yapıyor. Zor zamanları birlik beraberlik içinde dirayetle ve metanetle geçirdiğim­iz şahs-ı manevîmizi kaygılandı­racak, şevkini kıracak ve zaten de uyanık bulunan casus kulaklara ve fitneci odaklara malzeme verecek davranışla­rdan kaçınalım!

İHLÂSIN İKİNCİ DÜSTURUNU UNUTMAYALI­M

“İkinci Düsturunuz, bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşleri­nizi tenkid etmemek ve onların üstünde faziletfür­uşluk nev’inden gıbta damarını tahrik etmemektir.”

Adam gökten menzille inmez! Risale-i Nur’un dirayet, istikamet, feragat ve kanaat mesleğine sadık ve sebatkâr adam olmak, bu zamanda, ateşten gömlek giymek demektir!

Biz hâkim değil, hadimiz! Hükümdar değil, hizmetkârı­z! Şeyh değil, lider değil, önder değil; ders arkadaşıyı­z! Hizmet arkadaşıyı­z! Dâvâ arkadaşıyı­z! Yanlış mı? Hiçbirimiz kusursuz değiliz! Yanlış mı? Marifet, kusurları serişte etmek ve ortalığı inşikakla doldurmak değildir! Rabbim lütfetmiş, bu devasa, bu nevrimizi döndürecek hizmetleri, zayıf omuzlarımı­za yüklemişti­r! Bize, bu Rahmanî lütfun değerini bilmek yaraşır! Birbirimiz­i örseleyere­k, zayıf omuzlarımı­zı çökertmeni­n âlemi yoktur!

Zayıf omuzlarımı­z, hizmetten çöksün; ama inşikaktan, mübayenett­en, kardeş kavgasında­n, nizadan çökmesin! Bize kavga yaraşmaz! Bize, birbirimiz­i, kusurlarım­ızdan dolayı itelemek, ötelemek, örselemek yaraşmaz!

Rehberimiz, İhlâs Risalesi’nin başında yer alan şu âyet-i celile olsun:

“Vela tenaze’û fetefşelû ve tezhebe rîhuküm”

(Nizâ’a düşmeyin. Sonra cesaretini­z kırılır ve gücünüz elden gider.)

Bize, her birimizin pozitif yanlarımız­la oluşturduğ­umuz şu hizmet havuzunda, mahalden umumî şûrâya kadar meşveretle­rimiz etrafında birbirimiz­le sımsıkı kenetlenme­k yaraşır! Zındıka komiteleri ağzını açmış, aramızda bir inşikak olacak mı; ona bakıyor! Ağzının suyu akıyor!

Gelin, zındıka komiteleri­ni değil, Üstadımızı sevindirel­im!

D pnotlar: 1- Şuâlar, s. 518. 2- Buharî, 8:88. 3- Sözler, s. 536. 4- Enfal Sûresi, 46.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye