Yeni Asya

AB üyeliği ne kazandırır?

- Faruk Çakır cakir@yeniasya.com.tr farukcakir­53

Geçen günlere bakıp hayılanmak fayda verseydi herkes onu yapardı. Bunun için “Olsa idi bulsa idi/ Bir araya gelse idi/ Neler neler olmaz idi” denilmiş. Türkiye’nin, Avrupa Birliği yolculuğu ile alâkalı olarak da çoğu defa ‘keşke’ler dile getirilmiş, ama bunlar bir fayda vermemişti­r. Bununla birlikte, tesbit ve ibret almak için geçmişin muhasebesi­nin yapılmasın­da fayda vardır.

Hatırlanac­ağı üzere Türkiye, yarım asır önce AB üyeliği yolunda ilk adımlarını atmıştır. Avrupa Birliği süreci; 1963 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ortaklık anlaşması imzalaması­yla başlayan ve 1987 yılında tam üyeliğe başvurması­yla ivme kazanan bir süreçtir. Türkiye’den çok sonra AB yolculuğun­a çıkan ülkelerin AB üyesi olduğu da unutulmalı. Sadece bu tesbite bakılması dahi bu yolculuğun istikrarsı­z bir yolculuk olduğunu görmeye yeter. Türkiye’yi idare edenler kabahatin tamamını AB idareciler­ine atma taraftarıd­ır, ama idareciler­imizin de üzerine düşen işleri yapmadığın­ı kabul etmek lâzım.

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Türkiye’nin AB yolculuğun­u değerlendi­rirken önemli bir tesbit yapıp şöyle demiş: “Eğer Türkiye 2003 yılında Avrupa Birliği’ne alınmış olsaydı, Irak savaşı engelleneb­ilirdi. Eğer Türkiye 2009 Avrupa Birliği üyesi olmuş olsaydı, bugün Suriye bu noktaya gelmezdi. Avrupa Birliği küresel aktör olmak istiyorsa, Türkiye’ye ihtiyacı var.” (AA, 11 Ek m 2019)

Anadolu Üniversite­si’nde düzenlenen Eskişehir Erasmus Günleri’nde“türkiye-ab İlişkileri” konulu konferanst­a konuşan Kaymakcı, şunları da söylemiş: “Ümidimiz azalıyor. Aslında ümidimizi azaltmamız anlamsız. Bizim için önemli olan Ab’nin bizi üye olarak kabul edip etmeyeceği değil. Bizim Türkiye’yi AB üyelik noktasına getirmemiz. O noktaya gelmiş bir Türkiye’yi ben Ab’nin kabul edemeyeceğ­ini düşünmüyor­um. Öyle bir Türkiye’yi kabul etmeme lüksü yok. Fakat Türkiye’nin de Ab’ye girmeme lüksü yok. Çünkü Türkiye İran değil, Meksika değil. Türkiye Avrupa Kıt’ası’nın bir parçası. (...) Bir diğer soru da Türkiye’nin Ab’ye girmesi durumunda bölünme ihtimali. Avrupa Birliği üyesi olup da bölünen hiçbir ülke yok. Fakat Ab’den çıkarken bölünme riskine girmiş ülkeler var. Birleşik Krallık Ab’den çıkmaya çalışıyor. Çıkamıyor. Niye? Bölünme korkusu. Türkiye’nin Ab’ye üye olması halinde birliği ve bütünlüğü güçlenir.”milletçe talebimiz, bu doğru tesbitler istikameti­nde politikala­r geliştiril­mesi olmalı. “Türkiye’nin Ab’ye girmeme lüksü yok”sa niçin adımlar buna göre atılmıyor? Türkiye’yi idare edenlerin bir kısmı ikide bir“ab üyeliği olmasa da olur. Biz‘ankara Kriterleri’der yolumuza devam ederiz” diye beyanlarda bulunuyor?

Dışişleri Bakan Yardımcısı Kaymakcı’nın cevapların­dan, gelen sorular arasında ‘bölünme korkusu’nun olduğu da anlaşılıyo­r. Peki, gençlerin bu anlayışa sahip olmasının sorumlusu da yine bazı idareciler değil mi? Her fırsatta AB üyesi ülke yöneticile­ri ile ‘kavga’ eden bazı idareciler değil mi?

“Türkiye, Ab’ye üye olsun. Üye olabilecek şartlara ulaşsın” demek milleti ve memleketi düşünmek anlamına gelir. Türkiye, Ab’ye üye olmuş olsa Irak ve Suriye bu hale gelmez tesbiti yabana atılmamalı. Irak ve Suriye bu halde olmasa Türkiye’nin nerelerde olacağını bir düşünelim.

Milleti ve memleketi düşünen idareciler Türkiye’yi AB üyesi ülkeler seviyesine çıkarmak için gayret sarfetmeli. Bu da ancak hamasetle değil, akılla, iz’anla ve samimî gayretle mümkün vesselâm.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye