Sosyal medyada ölçü ne olsun?
Sosyal medya grupları nasıl olmalı? Biz bunlara nasıl katkıda bulunuyoruz; olumlu mu, olumsuz mu? Onlardan neler bekliyoruz?
Sosyal medya gruplarına da Risale-i Nur’un ortaya koyduğu şu Kur’anî ve Nebevi ölçü, prensip ve stratejiler çerçevesinde yaklaşmak gerekir?
Şöyle ki: İnsan hatâdan hâli olmaz. Sosyal medya grupları nasıl olsun ki!
İnsanlar için geçerli olan hususlar, “insanlardan mürekkep bir grup”için de söz konusu değil midir?
Bediüzzaman; Kur’ân ve Sünnet’e dayanarak gerçekten fıtrata uygun âdil prensipler, ölçüler vaz’ eder, sosyal stratejiler geliştirir, yaklaşım biçimleri formülleri verir.
İlim, fikir ehli, idareci, siyasetçiler, gruplar dahil; herkesi mihenge vurmamız gereken ölçü, prensip, sosyal formül ve stratejilerden birkaçı şöyledir:
● “Birşey bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz” 1 kaidesince dört dörtlük olmazsa da kısmen uygulamaya çalışmalıyız. Eksikler, yanlışlar var diye, tamamını kaybetmemeliyiz.
● “Hasenâtı seyyiatına, sevâbı hatâsına tereccüh edenlerler, mağfiret ve affa müstehaktırlar.” 2
● Zerrâtı günahkârlardan mürekkep bir hükûmet (fertleri hatalılardan mürekkep bir grubun) tamamıyla mâsum olamaz. Demek, nokta-i nazar, hükûmetin (veya grubun) hasenâtı (iyi yönleri, sevapları, doğruları), seyyiâtına tereccuhudur (kötü, günah, yanlış taralarına üstün gelmesidir). Yoksa, seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. (Yoksa hatasız grup imkansızdır!) 3
● “Meslekler, mezhebler ne kadar bâtıl da olsalar, içinde ukde-i hayatiyesi/hayat düğümü, dayandığı gerçek hükmünde bir hak, bir hakîkat bulunur. Eğer eserlerine ve neticelerine hükmeden hak ve hakîkat ise olumlu; olumsuz yönleri olumlu cihetlerine mağlûp ise, o meslek haktır. Eğer içindeki hak ve hakîkat, neticelere hükmedemiyor ve menfì ciheti müsbet cihetine galebe ediyorsa, o meslek bâtıldır. Onun ehli, ehl-i bid’a ve dalâlet olur.
● “Cenâb-ı Hak, haşirde adalet-i mutlaka ile mizan-ı ekberinde a’mâli mükellefîni tarttığı zaman, hasenâtı seyyiâta galibiyeti-mağlûbiyeti noktasında hükmeyler.
Hem seyyiâtın esbabı çok ve vücutları kolay olduğundan, bazan birtek hasene ile çok seyyiâtını örter.
“Demek, bu dünyada o adâlet-i İlâhiye noktasında muâmele gerektir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemiyeten/sayı veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki, kıymettar birtek hasene ile, çok seyyiâtına nazar-ı ala bakmak lâzımdır.”