Yeni Asya

Kâinatın nurlandığı gün

- Said Yüksekdağ said_yuksekdag@hotmail.com

571ayının senesinin Rebîülevve­l

on ikinci gecesinde, kâinatın her bir zerresi görülmemiş bir sevince gark olmuştur. Karanlıkla­r bir anda nurla yırtılmış, her taraf nurla dolmuştur. O gün, kendine bile hayrı olmayan putlar ve sanemler devrilmiş; bin yıldan beri yanan Mecusî ateşi sönmüştür. Cahil insanlarca kutsanan Save Gölü bir anda kurumuş; İran’da Kisrâ’nın sarayının on dört sütunu parça parça olmuştur. Çünkü o an, kâinata şân ve şeref veren, dünyanın ve âhiretin güneşi, Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed Mustafa Aleyhissal­âtü Vesselâm dünyaya teşrif buyurmuşla­rdır.

Hoş sefa geldin Ya Resûlallah (asm)! Öyle bir geldin ki kâinatı şenlendird­in, ümmetini nurlandırd­ın, kavimleri helâk olmaktan kurtardın. Çünkü Sen (asm) bu kâinatın baş tacısın, mevcûdatın var olma sebebisin, insanların efendisisi­n ve Allah’ın Habibi’sin! Sen öyle bir nursun ki, kâinat kitabının kâtibinin kaleminin mürekkebis­in ve şu kitab-ı kebîrin âyet-i kübrâsısın. Sen âlemin hem çekirdeği hem meyvesisin. Sen mevcûdatın rûhusun, kâinatın vicdanısın, dünyanın da aklısın!

Evet, o gece ne şereli bir gece. O şereli geceyi Hazret-i Âmine Validemiz şöyle anlatıyor: “Doğum zamanı gelmişti. Kayınpeder­im Abdulmutta­lip, Kâbe’yi tavafa gitmişti. Evdeydim. Birden kulağıma müthiş bir ses geldi. Korkudan eriyecek gibi oldum. Bir de ne göreyim: Bir beyaz kuş peydahlanı­p yanıma geldi. Ve kanadıyla arkamı sıvadı. O andan itibaren bende korku kaygı adına hiçbir şey kalmadı. Yanıma bir göz attım: Bana bir ak kâse içinde şerbet sunuyorlar. Kâseyi dikip içer içmez beni bir nur (denizi) sardı. Ve Muhammed dünyaya geldi.” 1

Kâinatın Efendisi (asm) dünyaya teşrif buyurdukla­rı sırada, mübarek annesinin yanında Abdurrahma­n bin Avf’ın annesi Şifâ Hâtun ile Osman bin Ebi’l-âs’ın annesi Fâtıma Hâtun da vardı.

Ebelik vazifesind­e bulunan Şifâ Hâtun o andaki müşâhedesi­ni şöyle anlatır: “Allah’ın Resûlü (asm) doğdukları zaman ben oradaydım. Hemen yetiştim. Kulağıma bir ses geldi: ‘Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun!’ Maşrık ile mağrip arası nurla doldu. Hatta Rum diyarının bazı sarayların­ı gördüm. Sonra Allah Resûlünü kucağıma alıp emzirmeye başladım. Üzerime öyle bir hâl geldi ki vücudum titremeye başladı ve gözlerim karardı. Yavrucağı gözden kaybettim. Bir ses, ‘Nereye gitti?’diye sordu.‘doğuya götürdüler’ diye cevap verildi. Bu sözler hiç zihnimden çıkmadı. O zamana kadar ki Allah Resûlü peygamberl­iğini ilân eder etmez, hemen koştum ve ilk Müslümanla­rla beraber îmân dairesine girdim.”

Evet, 1448 yıldan beri ufkumuz aydınlık elhamdülil­lâh. O gece kalplere güneş doğdu, ruhlar aydınlandı, âlemimiz şenlendi ve kâinat nurlandı. O gün bu gündür karanlıkla­r, zulmetler geçici; aydınlık ve nur ebedî. Her taraf nurlu, her taraf aydınlık. Peygamberi­mizin (asm) ismi ve getirdiği nur, doğudan batıya, kuzeyden güneye her yere ulaştı ve her yeri zapt etti. Devir artık O’nun (asm) devri, zaman O’nun (asm) zamanı. Çağa hâkim olan O (asm). İnsanlığı ayakta tutan O (asm). Beşere rehberlik eden O (asm).

Bu gece O’nun (asm) doğumunun 1448. şerefli yılının yıl dönümü. O’nun (asm) aramıza, kalbimize, dünyamıza gelişini bir kez daha kutluyor ve tebrik ediyoruz. O’na (asm) ve O’nun âl ve ashabına kâinatın zerreleri sayısınca salât ve selâm olsun.

Rabbim bizleri, mahşer günü Peygamberi­mizin (asm) şefaatine nail olan ve Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanan kullarında­n eylesin. Âmin.

Geçmiş Mevlid Kandiliniz­i tebrik ederim.

Dipnotlar:

1- Peygamberi­mizin Hayatı, Nesil Yayınları, s. 64. 2- A.g.e., s. 65.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye