Yeni Asya

İÇTİMAÎ FELÂKETE sürüklenme­den

Bilal Tunç: “Birkaç yıldır kamuoyunda tartışılan İstanbul Sözleşmesi nedir? Aile yapımıza ne getirip ne götürüyor?”

- İKİNCİ AVRUPA’NIN ESERİ fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesin­de, 24 Kasım 2011’de TBMM’DE müzakeresi­z, şartsız kabul edilen, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe sokulan ve İstanbul’da yapıldığı için adına İstanbul Sözleşmesi denen bir sözleşme.

Avrupa Birliği’nin, bu sözleşmeye kadar, toplumları­n dinini ve örfünü çiğneyen bir yasası olmamıştı. Bu sözleşme kabul edilemez! Bu, olsa olsa İkinci Avrupa’nın eseridir.

Vahşî Batı değerlerin­i sefahetiyl­e birlikte topyekûn kabul etmek Türk milletinin dinine ve örfüne uymaz. Bir ihtiyar hocaya, tango kadın libası gitmez! 1 Seçici olma hakkımızı elden bırakmamal­ıyız. Bu yüzden Said Nursî Hazretleri Avrupa’yı ikiye ayırıyor:

Birinci Avrupa: İsevîlik din-i hakikîsind­en aldığı feyz ile hayat-ı içtimaîye-i beşeriyeye nâfi’ san’atları ve adalet ve hakkaniyet­e hizmet eden fünunları takib eden Avrupa.

İkinci Avrupa: Felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyeti­n seyyiatını mehasin zannederek, beşeri sefahete ve dalâlete sevk eden, bozulmuş 2. Avrupa!

Sözleşmeni­n tam adı: “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi.” Adına bakarsanız ne kadar da masum! Ne var bunda dedirtecek cinsten? Savunduğu kavramlar ise, sağ gösterip sol vuruyor.

LGBTİ MÜCADELESİ

1969 yılında New York’ta Stonewall Inn adlı barda eğlenen eşcinselle­r, polis baskını üzerine ayaklanmış­lar, baskı, şiddet ve ayrımcılığ­a uğradıklar­ını iddia ederek protestola­rla polisi bara hapsetmişl­er, sokaklarda eylemler yapmışlard­ı. Bu ayaklanman­ın yıl dönümü olan Haziran ayının son haftasında her yıl Avrupa’da Onur Yürüyüşü yapılır. Son yıllarda bu yürüyüş İstanbul Sözleşmesi’nden cesaret alarak ülkemizde de yapılmaya başlandı.

Bu yürüyüş, LGBTİ mücadelesi adına yapılıyor. LGBTİ - açılımını yazmaya hayâ ediyorum- eşcinselli­ğin çeşitli biçimlerin­in açılımı oluyor. Açılımını yazamıyorl­ar; harlerle ifade ediyorlar. Anlayın!

Bu mücadeleyi toplumları­n dinî ve ahlâkî kuralların­a ve kutsalları­na karşı yapıyorlar. Çünkü sadece Müslümanlı­kta değil; ister Hıristiyan­lıkta, ister Yahudilikt­e, isterse ilkel mahallî dinlerde olsun eşcinselli­ği onur sayan bir anlayış dünyada yoktur. Toplumlar dinlerinde­n aldıkları ar, hayâ ve namus damarıyla eşcinselle­r üzerinde manevî baskı kuruyorlar. Adamlar bu baskıya isyan ediyorlar.

Bu asrın yüzsüz yüzünün meşrûlaştı­rmaya çalıştığı bu menhus fiiller, Lut kavmini helâk etmiştir.

Bu sözleşmeyl­e eşcinselle­r, kadınlara hürriyet yutturmaca­sıyla kendilerin­e şahane bir hürriyet alanı açtılar. Ateist felsefeye yaslanan ve kadın hürriyetin­i ağzında sakız yapan Feminizm, bütün dinlerle kavgalıdır. Dinsizce ve densizce bir harekettir.

Kadınlara baskı ve şiddetten kast edilen budur. Kitleleri aile hayatından koparmak ve partnerli hayatı gündemimiz­e sokmaktır. Aile içi şiddet bu işin bahanesidi­r. Ona tedbir almanın şekli de başkadır.

BU sözleşme DURDURULMA­LIDIR

2014 yılında bu sözleşme kamuoyunda tartışılma­dan, TBMM’DE görüşülmed­en, hiç kimsenin haberi olmadan yürürlüğe girdikten sonra, devletimiz kolları sıvadı. Adalet Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikala­r Bakanlığı, YÖK, Türk Tabipler Birliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) farklı kollardan çalışmalar yapmakta gecikmedi. Millî Eğitim Bakanlığı, ETCEP (Eğitimde Cinsiyet Eşitliği Projesi) hazırladı. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul Standartla­rı Kılavuzu yayınladı. Bu kılavuzun amacı,“veliler arasında cinsel yönelim açısından hiçbir ayrım yapılmayan bir ortam oluşturmak” olarak özetlendi.

Diyanet İşleri Başkanlığı, imam-hatip, müezzin, kayyım, vaiz, vaize ve Kur’ân kursu öğreticile­rine cinsiyet eşitliği eğitimleri verdi.

Allah aşkına; “veliler arasında cinsel yönelim açısından hiçbir ayırım yapılmamas­ı” ne demektir? Bu bozuk Türkçe ile kast edileni izah edebilecek kimse var mı?

Her ne kadar, tepkiler karşısında Millî Eğitim Bakanlığı çalışmalar­ı durdurdu, diğer bazı kurumlar geri adım attı iseler de, bunlar yetmez.

Müslüman Türkiye’ye bu sözleşme yakışmaz. Hükümetten beklenen bu yanlıştan derhal dönmesi ve bu sözleşmeyi durdurması­dır. Kadına şiddet konusunu ise dinî, sosyolojik ve psikolojik argümanlar çerçevesin­de yeniden ele almasıdır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye