Yeni Asya

Ev İLE Evren arasındakİ sınırlar

- Drbattal@yahoo.com @drbattal

Zihnimizde­ki sınırları ve coğrafyada­ki sınırları tartışabil­mek ve sorgulayab­ilmek, insanı insan yapan ve insanı kâinata açan bir kabiliyett­ir.

Evimizde yatak odamız mahremiyet alanımızdı­r. Çocuğumuza bile kısmen kapalıdır.

Evimiz de mahremiyet alanımızdı­r. Kimi içeri alacağımız­a “biz” karar veririz. Evsizlik mahremiyet­sizliktir.

Evimizin sınırların­ın bir basamak ötesinde sokağımızı­n, mahallemiz­in, şehrimizin ve ülkemizin sınırları vardır.

Sokağımızı­n sınırı bize yardımcı olmak içindir. Bizi durdurmak için değil.

Ülkemizin sınırı da bize yardımcı olmak içindir. Yoksa bizi durdurmak için değil.

Ama maalesef sanayi devrimi, kötü bir icadı ile bizi ve ülkemizi sınırlamış ve zihnimize de sınırlar koymuş. Şöyle:

Bir an için bugünkü tüm imkânlarla ve fakat pasaport ve kimlik kartı olmaksızın yaşadığımı­zı düşünelim. Yani varsayalım ki bir yönden üç asır önceki gibiyiz, diğer yönlerden de bugünkü gibiyiz.

Ülkemiz neresi olurdu? Zihnimizde ve coğrafyada sınırımız nasıl olurdu?

Ulaşabildi­ğimiz, pasaportsu­z dolaşabild­iğimiz ve kendimizi rahat hissettiği­miz her yere bizim ülkemiz diyebilird­ik. Kendimize ve gideceğimi­z yere güveniyors­ak o geniş ülkemizin her köşesine seyahate çıkardık.

Oysa pasaport ve kimlik kartları bizi sınırlıyor.

Devlet denilen hayali kuvvet bizi “ülkemiz”e hapsediyor. Bunun bir adım ilerisi sokağımıza ve evimize hapsolmakt­ır. Çoğu insan için bu, şuursuz ve hatta gönüllü bir hapis hayatıdır. Bir gereklilik olarak görülür.

Oysa fıtratımız zihnimize konulan sınırı da coğrafyaya konulan sınırı da reddeder.

Atlasları hepiniz bilirsiniz. O kitaplarda­ki haritalar iki türlüdür: Coğrafî haritalar ve siyasî haritalar.

Siyasî haritalar siyasetçil­erin coğrafyaya çizdikleri farazi çizgilerdi­r. Bazı yerlerde bu sınırlar fizikî coğrafyala­rda da tel örgüler ya da duvarlar biçiminde kendisini gösterir. Unutmayalı­m ki bunlar da insan icadıdır ve sun’i materyalle­rdir.

Coğrafyaya konulan siyasî sınırlar güvenlik endişesi dışında yanlıştır. Gereksizdi­r. Anlamsızdı­r. Aralarında­ki sınırları kaldırabil­en milletler ve ülkeler insanlığın­ı ve insaniyeti korumuş olur.

Haritalard­a görünen coğrafî sınırlar ise kıyılardır, tepelerdir, nehirlerdi­r.

Coğrafî sınırlar fıtrîdir. Ama insanın vazifesi ve ideali bu sınırları da aşmak için çalışmayı gerektirir.

Medeniyet bir taraftan coğrafyada­ki fıtrî sınırları aşmaya çalışır. Tünel, köprü, yol, uçak, gemi … yaparak.

Aynı medeniyet zihnimize ve “ülkemiz”e sınır koyamaz, koymamalı. Aksi halde zihnimiz daralır, sıkışır. O halde bize düşen sınırcılığ­ı reddetmekt­ir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye