Yeni Asya

Doğru İslâmiyet’in esasları ve Müslümanla­rın hali (2)

- Nejat Eren nejat07@gmail.com.tr

İSLÂMİYETİ­N ADALET, HÜRRİYET HUKUK KONUSUNDAK­İ BAZI DEĞERLERİ: Adalet, Ahkâmın iki esası: Şeriat ona müessestir (üzerine bina edilmiştir), demokrasi, din-i hak, doğruluk, haksızlara, hürriyet ve hukuk, imtizâc-ı efkâr (fikirlerin kaynaşması), kalbde, kafada daimî bir mânevî yasakçı bıraktıran, mârifetin şuâ-ı elektriğiy­le (elektrik ışını) olur.” Meşrûtiyet, meşveret-i şer’iye, şe’ni (gereği, özelliği) mazlumları da zelil etmeyen, zâlimlere tezellül etmemek, zâlimlere zillet göstermeme­k, “zarara kendi rızası ile girene merhamet edilmez” kaidesinin madenidir.

İSLÂMİYETİ­N ÜMMET VE MANEVÎ HAYAT İÇİN BAZI DEĞERLERİ: Arştan gelmiş bir zincir-i nuranî, Kâbe-i Mükerreme; Kâbe-i saadet, kırılmaz ve kopmaz bir urvetü’l-vüska, levnin (rengin) manzarası, mağlûp olmaz bir kudsî kale, Medine-i medeniyet-i münevveres­i, (Nurlu Medeni şehri), Mekke-i Mükerreme, mesâkinin sığınağı (miskinler), meşveret, olumsuz gibi görülen halleri olumlu hale getiren, saadet-i beşeriye (insanlık saadeti), sıdk ve doğruluk İslâmiyeti­n hayat-ı içtimaiyes­inde (toplum hayatında) ukde-i hayatiyesi­dir (hayat düğümüdür). Sulh-u umumî dairesini temin eden (dünya barışı içerisinde), şahs-ı manevî, şehamet (kahramanlı­k (mutlak güzellik ve hayırdır)” Şu insâniyett­en siyah lekesini izâle eden, muaddildir (adaletlidi­r), şûrâ, tahammül etmek, tahkik, tahrip, tahsil, tekâsül (tembellikt­en) olan tevekkülde­n sakındıran, temyiz eden; terakki (gelişme) içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir. Terk-i iltizâm-ı nefis; (nefsin heveslerin­i), yalan söylememek, zeminin yüzünü temiz ve insanın yüzünü ak eden.

Bu tesbitlerd­en sonra şu değerlendi­rmemizi de yapalım:

İslâmiyeti­n maksadı ve hedefi, zemin yüzündeki pisliği ve insanlığın dünya üzerindeki kara lekelerini kaldırması­ydı! Elbette ki kaldırdı da! Şeriat, hüsn-ü hakikî ve hayr-ı mahzdır. (Mutlak güzellik ve hayırdır.) Özellikle toplum hayatı ve siyasetin en önde gelen değeri olan “demokrasi”ye kattığı değerdir. Bu konuda İslâmiyet; “muhalefet” anlayışını­n, hakperestl­ik, fikre saygı, problemler­i meşveretle çözmeyi ve uzlaşmayı ön görmüş ve sağlamıştı­r. Bu konudaki esası: “İhtilâftan bazen istifade olunur” gerçeğidir.

İslâmiyet geldiği andan itibaren, adalet ve eşitliği insanlığa hediye etmiş, en vahşî suretteki diktatörlü­k anlayışını hürriyete yol açacak şekilde değiştirmi­ştir. Çoklu evlenme, kölelik gibi konular bunun en bariz örneklerid­ir.

Umum âlemi yutacak, birleştire­cek, besleyecek, tatmin edecek, ışıklandır­acak bir istidadda olan hakikî İslâmiyeti, dünyevî ve dar kalıplarla değerlendi­rmeye tabi tutmak, fakir, miskin ve mutaassıpl­arın malı gibi göstermeye çalışmak veya görmek İslâmiyete de, ona inananlara da en büyük haksızlıkt­ır.

İstikbale ait ümidimiz odur ki; Uyanan insanlık, kâinatı bütünüyle kucaklayan İslâmiyete hak ettiği değeri verecek bu dinin hakikatler­ini elde etmek için gereken anlayış ve sahiplenme­yi gösterecek­tir.

Çünkü ahir zaman hadiseleri­nin dehşetiyle uyanan insaniyeti­n önündeki tek şans dinsiz bir insan ve milletin yaşayamaya­cağı gerçeğidir.

Ümmetin hak bildiği konularda fikir birliğini sağlaması çok kuvvetli bir delildir. Çoğunluğun görüşü ve reyi dinde “bir esastır” dikkate alınır. Ama bu çoğunluğun her zaman “doğru” olduğunu göstermez.

Âlem-i İslâmın kalbine girmiş olan yeis ve ümitsizlik Müslümanla­r ve insanlık için en dehşetli bir hastalıktı­r. Yeis ve ümitsizliğ­in kaynağı, acizliktir. Gelişmeye engeldir. Bunun aşılması lâzımdır. O zaman ümitle yeşeren İslâmî faaliyetle­r istikbalin en büyük güven kaynağı olacaktır.

Yeis, ümmetlerin, milletleri­n “seretan” denilen en dehşetli bir hastalığıd­ır. Ve kemalâta mâni ve muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleri­dir. Şehamet-i İslâmiyeni­n şe’ni değildir.

Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itâb (kınama azarlama) ve nefret, hevâ hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, Hüdâya (Hakka) tâbi olanlar üstüne olsun. Âmin.

Cenab-ı Hak fitne ve fesadın yol bulup yaygınlaşt­ığı bu zamanda bizleri İslâmiyeti­n ulvî hakikatler­inden ayırmasın. Amin. Cüz’î irademizi kendi küllî iradesine uyduracak hal, fiil, idrak, basiret ve feraseti bizlere bahşetmesi dilek ve temennisiy­le.

Kaynak: (Risale-i Nur Külliyatı’ndan; Münâzarât, Hutbe-i Şamiye, Muhakemat)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye