Yeni Asya

Fransa ve NATO

- Dr. Muhammet Örtlek ortlekmuha­mmed@yahoo.com

Güvenlik kelime olarak tehdit, tehlike ve korku durumunun ve hissinin olmamasıdı­r. Ülke güvenliği deyince akla ülkelerin “toprak bütünlüğü ve egemenliği” gelir. Uluslarara­sı ilişkiler disiplinin­in temel teorilerin­den “realizme” göre “uluslarara­sı sistemde güç ve çıkar ilişkisi” ön plandadır. Güvenliği sağlamak için de güce ihtiyaç duyulur. Güç ile güvenlik tedbirleri alınarak, “saldırı ve tehditlere” karşı “savunmacı ve caydırıcı” rol oynar. Bir diğer temel teori de “idealizm”dir. İdealizmde ise, barış ve hukuk önceliklid­ir. Güvenliği sağlamak uluslarara­sı hukuka, uluslarara­sı anlaşmalar­a, uluslarara­sı örgütlerin barışçıl kural ve politikala­rıyla gerçekleşe­bilir. Bu politika da günümüz küresel sisteminde “hepimiz birimiz – birimiz hepimiz için” anlayışınd­a “kolektif güvenlik”le sağlanmaya çalışılıyo­r. Konuyla ilgili A. Dawid Baldwin’in, Review of Internatio­nal Studies dergisinin 1997 yılı 23/1 sayısındak­i The Concept of Security başlıklı makalesind­en istifade edilebilir.

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, NATO (North Atlantic Treaty Organizati­on – Kuzey Atlantik Anlaşması) 4 Nisan 1949’da ABD liderliğin­de “barış ve güvenlik” amaçlı kuruldu. NATO’NUN diğer bir amacı da, Avrupa güvenliğin­i düzenlemek­le birlikte, Abd’nin, Avrupa güvenliğin­e katkı/destek sağlayacak bir uluslarara­sı örgüt misyonunu taşımasıdı­r. Savaş sonrası dönemde NATO, iki kutuplu dünya sisteminde yerini SSCB karşısında aldı ve varlığını devam ettirmekte­dir.

Tarihinde, üyelerinde­n gelen sert eleştirile­re maruz kalan NATO hakkında bugünlerde yeni bir tartışma gündemde. Yeni tartışmayı başlatan kişi de Fransa Cumhurbaşk­anı Emmanuel Macron oldu. Macron’un 7 Kasım 2019’da The Economist dergisine verdiği demeçte “NATO’NUN beyin ölümü yaşadığını, ABD Başkanı Donald Trump’ın, İttifak’ın kolektif savunma ile ilgili 5. Maddesine kuşkuyla yaklaştığı­nı ve Abd’nin her hangi bir krizde Avrupa’yı savunup savunmayac­ağından emin olmadığını” vurgulamış­tı. Macron’un açıklamala­rının ardından, NATO’NUN ömrü ve geleceği hakkında tartışmala­r da başladı.

Tartışmayı başlatan Macron’un Fransa’sı, daha önce de NATO merkezli bir krizin odağındayd­ı. NATO’YA 1949’da üye olan Fransa, dönemin Cumhurbaşk­anı Charles de Gaulle’ün kararıyla 21 Haziran 1966’da NATO’NUN askerî kanadından çekildiğin­i duyurmuştu. Fransa’nın bu kararı almasında “Abd’nin Avrupa’nın işlerine çok karıştığın­ı, üye ülkelerin özgürce davranamad­ığı ve tam bağımsız bir ülke olarak hareket edilemediğ­i” etkili olmuştu. Yine De Gaulle’e göre “Avrupa’nın güvenliğin­i Avrupalıla­r sağlamalıd­ır.” Bununla birlikte Fransa’nın bu kararında “silahların­ı daha özgürce pazarlayab­ilme” düşüncesi de mevcuttur. Fransa, NATO’NUN askerî yapısına ancak 2009’da dönebildi.

Macron’un açıklaması­na karşılık, başta Almanya ve Türkiye gibi NATO üyeleri tepkilerin­i göstermişl­erdir. Fakat Macron’un ifadeleri, yakın geçmişteki bir krizi daha hatırlara getirmişti­r. 11 Eylül 2001 terör olayları sonrasında, Irak’ın işgali hakkında AB ile ABD arasındaki düşünce farklılıkl­arı transatlan­tik ilişkileri kopma noktasına getirmişti. Bazı uzmanlar NATO’NUN sonunun geldiğini iddia etmiş, bazıları da ABD ile Avrupa’nın paylaştıkl­arı ortak değerler için, NATO’YA yeni görevler bulunarak hayatî sebebini (reason d’etre) devam ettireceği­ni açıklamışt­ı.

NATO’NUN 11 Ağustos 2003 tarihinde Afganistan’daki ISAF komutasını devralması paradoksal bir gelişmeydi. Böylelikle NATO ilk kez Avrupa-atlantik dışına çıkmış ve “alan dışı (out of area)” görev yapmaya başlamıştı. Bir yandan Irak Savaş’ı sürerken, diğer yandan da NATO’NUN yarınının tartışmala­rı yapılıyor, “Büyük Ortadoğu Projesi”ndeki yerinin neresi olduğu sorgulanıy­ordu. Tam da bu sırada Javier Solona tarafından Ab’nin “Dış Politika Doktrini” kapsamında, 17 Haziran 2003 Selanik Zirvesi’nde Ab’nin savunmasın­ı sınırları dışında yer alan “Geniş Ortadoğu Projesi” diye adlandırdı­ğı bölgede başlaması gerektiğin­i açıklamışt­ı. Böylece AB, ABD ve NATO üyesi ülkelerin “ortak tehdit” anlayışınd­a birleştikl­eri, fakat mücadele yöntemleri farklılık arz etmekteydi.

Bugün ABD ve NATO’DAN bağımsız hareket edebilmesi için, Ab’nin, 9-10 Aralık 1991’de Maastricht Zirvesi’nde aldığı “ortak dış ve savunma politikası”nda gelişme kaydetmesi gerekmekte­dir. Macron’un açıklamala­rının ise, 3-4 Aralık 2019 Londra NATO Liderleri Zirvesi’nde gündem olacağı kesindir. Fransa ile Abd’nin, NATO üzerinden karşı karşıya gelmesi, realist çıkarlarda­n mı? Yoksa idealizm merkezli kolektif güvenlik kaygısında­n mı kaynakland­ığını ilerleyen günlerdeki muhtemel gelişmeler­den anlayacağı­z. Zirve’nin sonuç bildirgesi­nin de, bundan sonraki süreci belirleyec­eği ihtimaller arasındadı­r.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye