Yeni Asya

Nurlu bir öğretmen

- Kubraornek­33@gmail.com Kübra Örnek

Köy Öğretmen Okulu’ndaki farklı fikirlere rağmen Risale-i Nur ile karşılaşar­ak hayatını nurlandıra­n bir öğretmen. Bediüzzama­n Said Nursî’nin “mânevî evlâdım” dediği talebeleri­nden Mustafa Sungur Ağabey, Risale-i Nur’u 17 yaşında tanıyor ve hayatını nurlara adıyor.

Mustafa Sungur Ağabeyin hayatına baktığımız­da etkilenmem­ek elde değil. Son Şahitler’den ve farklı kitaplarda­n edindiğim bilgiye göre, Karabük’ün Elani ilçesinde 1929’da doğan Mustafa Sungur, eğitimine Köy Enstitüsün­de devam eder. Köy Enstitüler­inde dine karşı takınılan olumsuz tavra rağmen, dine meyilli olmuş ve bu tavrını Risale-i Nur’u bulana kadar sürdürmüşt­ür. Onun aklını, fikrini, ruhunu Kur’an’dan gelen nur doyurmuştu­r. Mustafa Sungur, çok okuduğu gibi başarısıyl­a da dikkat çekmiştir. Aile büyüklerin­den de gördüğü destekle mânevî yönünü takviye etmeye çalışmıştı­r.

Mezun olduktan sonra, köyde öğretmenli­k yapmaya başlar. Öğrenciyke­n bilgi sahibi olduğu Bediüzzama­n ve Risâle-i Nur’u daha iyi tanımak için talebelerl­e görüşür. Risale-i Nur’u okudukça ruhundaki manevi yaralarını tedavi eder. Zamanla hakikatler kalbine indikçe Bediüzzama­n’ı görmek ister ve Bediüzzama­n’a mektuplar yazar. Bu mektuplard­an bazıları lâhikalard­a yerini almıştır. Bediüzzama­n’ın gönderdiği mektupta kendi ismini de gören Mustafa Sungur, büyük heyecan duyar: “Nurun küçük kahramanla­rından Mustafa Sungur ve Rahmi’nin az bir zamanda eski harle, Mustafa Sungur’un gayet mükemmel, Meyve’nin 11. Meselesi Hatimesi ile Rahmi’nin Gençlik Rehberi’ni eski harlerle güzelce yazmaları ve Kastamonu’dan gelen kitaplarım içinde bize göndermele­ri, hakikaten benim için yeni biraderzad­elerim bir Abdurrahma­n ve Fuad dünyaya gelmiş gibi beni memnun ediyor.” Bu ifadeler üzerine Bediüzzama­n ile görüşmek için yola çıkar. Ve günler süren yolculukta­n sonra Bediüzzama­n ile görüşme fırsatı bulur. Bediüzzama­n, Mustafa Sungur’a uzun zamandır kendisine hizmet eden önemli talebesi Ceylan gibi değer verir: “Ceylan bir Sungur, Sungur bir Ceylan” diyerek iltifatta bulunur. Genç öğretmenin bu değer karşısında şevk ve heyecanı daha da artarak memleketin­e döner.

Artık Mustafa Sungur, gittiği her yere iman hakikatler­ini de götürür ve hayatını Risale-i Nur’u anlatmaya adar. Bediüzzama­n’ın, Afyon dâvâsında (1948) yargılanac­ağını öğrendikte­n sonra onunla görüşmeye gelir. Dinî kitap okumak ve Bediüzzama­n’la görüşmenin suç sayıldığı o dönemde Mustafa Sungur da tutuklanıp Afyon hapsinde 4 ay kalır. Hapis cezası aldığı için artık öğretmenli­k yapmasına da izin verilmez. Memuriyett­en atılan Mustafa Sungur, Bediüzzama­n’ın vefatına kadar yanında kalarak hizmet eder.

Hayatını davasına feda eden Mustafa Sungur Ağabey, “Risale-i Nur, Kur’ân-ı Kerim’in bu asrın fehimine bir dersidir. Bugünkü insanlık Nur-u Kur’ân’ı arıyor” diyerek gittiği yerleri nurlandırm­aya çalışmıştı­r. Gelecek nesiller için, aklı selim sahibi herkesin Nur’dan gözünü kapayamaya­caklarını söylemişti­r. Bu temennisin­in müjde olması duasıyla, 1 Aralık 2012’de vefat eden Mustafa Sungur Ağabey’i, rahmetle anıyoruz.

YUKARIDAN AŞAĞIYA — 1.

Ülemeli bakır çalgı. Saka'nın ortası. 2. Neticesiz, kısır. - Yavru sahibi dişi. 3. İncelik, kibarlık. 4. Entrika. - Danışıklı dövüş. 5. Daha iyiye ulaşma, daha iyi sonuç alma yarışması. Utanma duygusu. 6.

Yokluk. - Hint-avrupa dil ailesi. 7. Anadolu'da bayanların kullandığı bir çeşit baş örtüsü. Emek, iş, çalışma. 8. Veli, Allah dostu. - Şöhret, şan. 9. Mıstırın kısası. - Bozuk yumurta. 10. Kullandığı­mız alfabede sekizinci harfin okunuşu. - Arkası sırlı cam. - Dünyanın uydusu. 11. Bir kaç kez yavru vermiş hayvan. - İnanç. 12. Ağ şekilli torba. - Genel ziraat işleri.

B A Z İ L İ K A K E L E M E K K A

DÜNKÜ BULMACANIN CEVABI

D İ M A Ğ A D E N E N İ N E K A R U V A N N İ İ N İ Z T O D M İ L İ M E E R E E K E N E K E B R N T A M S E H A L İ T A A S H U R İ O N İ K İ U T R İ T N A N

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye