Hastalıklarda ölümün ve merakın hakkı
Dünyalık olarak temizlenmek için en iyi sabunları arayan ve tercih eden insanoğluna Cenab-ı Hak kerem ve lütfuyla ihsan ettiği hastalıklarla hiçbir sabuna lüzum kalmadan günahlarını, kirlerini yıkıyor, temizliyor, âk pâk ediyor. Buna kâinatın zerratının mürekkebatı adedince ebedülabidin şükür ve hamd niyazında, duâsında bulunmak lâzımdır ve de elzemdir.
Allah’ı bilmemek, Peygamberini (asm) dinlememek, hep dünyayı ve dünya hayatına lâzım olan şeyleri düşünmek ve işleri yapmak bizlerde ahiret namına öyle dehşetli ve büyük bir hastalıktır ki; milyon defa bizlerdeki bu dünyalık küçük hastalıklardan daha büyüktür. Bu hastalıklar için kat’î bir ilâç ise; iman ilâcını aramak bulmaktır, itikadımızı düzelterek en kısa yoldan galet perdesini yıkmak ve Kadir-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımak ve kucağına kendimizi atabilmektir. ‘Elhamdulillahi âlâ küllü âl vesiveri küfrü dalâl’ diye daim söyleyebilmektir. “Evet Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası; nurla ve manevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder.”
Her canlının ve insanın başına gelecek olan ölüm herkes için kaçınılmazdır. Bazı hastalıkların ölümü netice vermesi bizleri galet nazarıyla ürkütmemeli ve korkutmamalıdır. “Ecel mukadderdir, tegayyür etmez” bizlerin unutmayacağı bir düstur-u nuranî olursa; eleme, telâşa ve korkmaya lüzum kalmaz. Ölüm hakikatını fani olan bu dünyadan, baki olan saadet âlemlerine; ahirete bir geçiş kapısı olarak bilen, anlayan ve anlatan rahatla, huzurla Rabbimizin bize ihsan ettiği dünyanın; güzel ve Baki’ye bakan taralarıyla, yüzüyle bu dünyada da rahatla, korkusuz hayatını geçirir.
Demek ki; “Evet, ehl-i iman için ölüm rahmet kapısıdır; ehl-i dalâlet için zülumat-ı ebediye kuyusudur.”
Yalnızca daha fazla ihlâsla ve uhuvvetle, aşkla, şevkle, ümid ve gayretle iman, Kur’ân, İslâmiyet hizmetlerinde bulunmazsak, az bulunursak, yaparsak bunun için ölümü değil de; biraz daha hizmet için hayatı isteyebilir ve arzu edebiliriz.
Eğer hastalığımız bir iken on misli büyümemesini istiyorsak lüzumsuz ve manasız olarak vesvese ve şüphe ile hastalıklara bakıp merak etmemeliyiz. Merakın kendisi hastalıklardan daha büyük bir hastalıktır. Eğer hastalıklar aşırı derecede merak edilmez ve zihin bununla uğraşmazsa hastalıktan onda dokuzu uçar gider. Bize düşen ölümü ve hayatı Rabbimizin verdiği gibi kabul etmek ve merak ve endişe etmemektir.