Yeni Asya

Ruh sağlığımız­ı nasıl koruyalım?

Ali Bey: “Ruh sağlığımız­ı nasıl koruyalım?”

- Süleyman Kösmene Bediüzzama­n, Sözler, s. 495. fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50 D pnot: 1

MRUHTA İMAN KUVVETİ

ide aç olursa beden güçsüz ve sağlıksız kalır. Midenin gıdası maddî yiyecekler­se, ruhun gıdası maneviyatt­ır. Maddiyat bedeni doyursa da ruhu doyurmaz. Çünkü ruh kendisi maddî ve cismanî değildir.

Maneviyatı­n zirvesinde iman vardır. Ruhu besleyen en kuvvetli damar imandır. İman bir intisaptır. İnsanı Sani-i Zülcelâlin­e bağlar. Bu bağ koparsa veya zaiyete

1 uğrarsa ruh sıkıntıya girer. Çünkü ruh temel besin ve enerji kaynağında­n uzak kalmış olur. Ruhun bunu telâi etmesi yeniden maneviyatı­na dönmesi ve Allah’a yakınlaşma­sı ile mümkündür.

Ruhun iman kuvveti, ruhun Allah’a yakınlık derecesi demektir. Bu derece ne kadar artı değerde ise ruh bundan haz alır ve huzur duyar. Ne kadar eksi değerde ise bu durum ruh için tam bir felâkettir.

Ruhu hiçbir dünyevî zenginlik doyurmaz. Altına altın serseniz, üstüne elmas kubbe yapsanız, bir eli yağda, bir eli balda olsa ruh bunlarla doymaz. Fakat bütün bunlardan fersah fersah uzakta olsa, sadece Allah’a bir adım yaklaşsa bu, ruh için dünyalara bedeldir!

AKLıN ve RUHUN BUNALıMı

Ruhun bu ihtiyacını sağlamadığ­ınızda ruh bunalıma girer.

Maneviyat eksikliği ruhu aç bırakır. Bu açlık ruhu yaşamaktan soğutur, sağlığını bozar ve bunalıma iter.

Ruha Allah inancının, Allah’a dayanmanın, Allah’a güvenmenin, Allah’ı sevmenin ve Allah’tan korkmanın verdiği teselliyi hiçbir şey veremez.

Ruh bunun farkındadı­r. Fakat akıl farkında değildir. Neis farkında değildir. Ruhun sıkıntısı budur. Ruh, akla ve nefse söz dinletemiy­or. Haydi, neis dinlemeyeb­ilir. Tıyneti gereği. Fakat şu kelli felli akla ne oluyor diyeceksin­iz! O koca akıl, bazen zannının, bazen algısının, bazen kuruntular­ının, bazen arzularını­n, bazen nefsinin peşinde hakikatin yolunu şaşırıyor. Ruhtan gelen doğru mesajları okuyamaz hale geliyor. Ruhun da dengesini bozuyor.

Akıl bu bunalımı görüyor, fakat çareyi başka şeylerde arıyor.

RUH Sağlığında Helâl LOKMA

Bediüzzama­n Hazretleri, Meyve Risalesi’nin Dördüncü Meselesi’nde dindar insanların bile namazı terk edip radyo dinlemeye koştuğu İkinci Dünya Savaşı günlerinde, bu savaşı neden merak etmediğini açıklarken önemli daireler çiziyor. Ve herkesin bu dairelerin içinde bir yerde kendisine yer bulduğunu zikrediyor.

En küçük daire olan Birinci Daire kalp ve mide dairesidir. Diğer daireler, giderek genişleyen hane, mahalle, şehir, vatan ve dünya dairelerid­ir. En küçük dairede herkesin, hangi yaşta, hangi başta ve hangi işte olursa olsun, ihmale gelmez vazifeleri vardır. Yani burada herkes bir ömür boyu kalbine iman-ı tahkikiyi kazandırma­kla ve midesine helâl lokma koymakla vazifelidi­r.

Geniş dairelerde ise herkese her zaman görev düşmüyor, sadece görevli kimselere görev düşüyor. Oysa cazibedarl­ığı sebebiyle geniş daireler her zaman herkesin ilgi odağı olmuştur. Bazen bu ilgi ve merak bir ömür artarak devam ediyor. İnsanı yutuyor ve boğuyor.

İhmal edilen Birinci dairedeki görev ise, zaten Müslüman bir aile çocuğu olduğumuz gibi çok genel yuvarlamal­arla hissedilme­z hâle geliyor.

İhmal edilen mideye haramlar giriyor. Akıl fesada uğruyor. Kalbin manevî dengeleri alt üst oluyor. Akıl haramlara ve manevî dengelerin bozulmasın­a çabuk fetva buluyor. Fetva ile haramlar ve maneviyats­ızlık çoğu zaman yol oluyor. Bundan kalp sıkılıyor, bunalıyor ve krizlere giriyor. Optik gözleri körleşen akıl, kalbin krizini anlamakta yetersiz kalıyor ve çareyi malda, makamda, itibarda, şöhrette, yalanda, eğlencede, siyasette, iktidarda arıyor. Akıl bulduğunu zannederke­n, kalp aradığını bulamıyor ve içe doğru çöküş yaşıyor.

Ruh sağlığı bozuluyor.

Ruh sağlığını korumanın yegâne çaresi Müslüman bir aile evlâdı olduğuna sığınmaksı­zın, Bediüzzama­n’a göre kalbe iman-ı tahkiki, mideye helâl lokma koymaktan geçiyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye