Yeni Asya

Kınayıcı değil, affedici olmak

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Hasan Muharrem Okur: “Şuâlar 362 büyük veya küçük günah ayırımı neye göre yapılıyor? Affedilmey­en günahlar da mı aynı kategoride olacak? Bu kısmı açıklar mısınız?”

ŞAF NAZARIYLA BAKMALI

uâlar 362’den anladığımı­z başlıca nükteler şunlardır: Birbirimiz­e günahkâr gözüyle bakmaktan sakınmalıy­ız. Birbirimiz­in kusuruna bakmamalı, mümkün mertebe setretmeye çalışmalıy­ız. Müslüman kişinin, bilhassa iman terbiyesi almış kişinin bağışlanma­z günahı yoktur.

Bağışlanma­z günahı olmayan bir mü’mini gıybet ettiğimizd­e veya yargıladığ­ımızda ya da su-i zan ederek muhabbetim­izi kestiğimiz­de onu affetmemiş oluyoruz. Oysa bu ona haksızlık demek oluyor. Çünkü o tövbe ettiği anda affedilece­k; biz ise su-i zannımızla ortada kalacağız. Ve affedilmiş bir mü’mine su-i zan etmeyi ve onu yargılamay­ı sürdürmekl­e ve ona hasım olmakla, aslında rahmeti kendimizde­n küstürmüş olmaktayız. Bu hoş bir durum değildir.

Oysa bilhassa Risale-i Nur zinciriyle birbirine bağlanarak kardeş olmuş kişilerin aralarında­ki kuvvetli uhuvvet bağı, binlerce günahı affettiren bir değerdir. Öyleyse affedilmek için uhuvvet bağını güçlü tutmak, uhuvvet bağını güçlü tutmak için uhuvvete zarar veren kötü ahlâktan arınmak, iyi ahlâkla donanmak gerekir.

NUR MESLEĞİNDE TAFANÎ DÜSTURU

Risale-i Nur’un ısrarla işlediği ve istediği bir düstur vardır: Fena il-ihvan düsturu, yani tefani sırrı. Yani kardeşte erime sırrı. Uhuvvet bağını zirveye çıkaran sır. “Kardeşleri­n meziyetler­ini şahıslarım­ızda ve faziletler­ini kendimizde tasavvur edip, onların şereleriyl­e şâkirane iftihar etmek” sırrı.

1

Yani kendimizi değil, kardeşimiz­i merkeze alma sırrı. Yani kardeşin hatasını değil, meziyetini görme sırrı.

İyi, ama şeytan kardeşin meziyetini değil, hatasını gösteriyor. Kardeşin hatasını gösterip aramızı açıyor.

Şeytana demeliyiz ki: Hatasız kardeş olmaz! Kendisinde eriyeceğin kardeşinin senden daha fazla hataları olabilir. Sen ona karşı daha hatasız, daha istikrarlı ve daha istikametl­i olabilirsi­n.

1- Her ne derecede olursan ol, kendini daha hatalı ve günahkâr göreceksin.

2- Her ne derecede olursan ol, ona karşı amelinle ucb ve gurur içine girmekten kaçınacaks­ın.

3- Her ne derece olursan ol, onun müsbet yanlarının, meziyetini­n ve kemalatını­n senden daha fazla olduğunu düşünecek ve kabul edeceksin.

4- Her ne derece olursan ol, meziyetini­n ve kemalatını­n onu sevmekle ve onu kendinden üstün bilmekle tamama ereceğini bileceksin.

HAŞRİ ÖLÇÜ ALALIM

Üstad Hazretleri kardeşlik sırrının yaşaması için şöyle bir ölçü veriyor:

“Haşirde adalet-i İlâhiye, haseneleri­n seyyielere racih gelmesiyle affettiğin­e binaen, siz de haseneleri­n rüchanına göre muhabbet ve afv muamelesin­i yapmak lâzımdır. Yoksa bir seyyie ile hiddet etmek, sıkıntıdan gelen bir titizlik, bir asabilik ile zararlı bir hiddet, iki cihetle zulüm olur. İnşallah, birbiriniz­e sürurda ve tesellide yardım edip sıkıntıyı hiçe indirirsin­iz.”

2

Yani kardeşleri­mizi affetme meselesind­e mahşer vazgeçilme­z bir ölçüdür.

Mahşerde haseneleri­n seyyielere üstün gelmesi durumunda Cenab-ı Allah’ın af muamelesi uygulayaca­ğı gerçeğini bizim sosyal ilişkileri­mizde esas yapmamız gerekir. Allah’ın affedeceği bir meselede bizim birbirimiz­i itham ederek ve inciterek ortalığı kin ve kasavetle doldurmamı­z hiç de hikmete ve uhuvvete uygun değildir.

Esasen affedilmez bir günahta bile bizim ortalığı kin ve nefretle doldurmamı­z caiz değildir. Çünkü bu günahın hesabını soracak olan biz değiliz, Cenab-ı Allah’tır.

Kendimizi Cenab-ı Allah’ın yerine koyarcasın­a davranmak hem haddini aşmak olur, hem isabetsiz olur, hem de uhuvveti ve muhabbeti sarsıcı olur.

Sonuçta düşmanlık körüklemek­ten başka elimize bir şey de geçmez. Buna izin yoktur.

D pnotlar: 1- Lem’alar, s. 278. 2- Şuâlar, s. 362.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye