Yeni Asya

27 MAYIS’TAN ÖNCE YAPILAN DARBE PROVASI

- M. LATİF SALİHOĞLU

Menderes hükûmetini devirerek damokrasiy­i hançerleye­n 27 Mayıs (1960) Cuntasının aktörleri, daha sonraları şöyle bir itirafta bulundular: Demokrat Parti, iktidara gelir gelmez ilk iş olarak Arapça Ezanı serbest bırakmasıy­la birlikte, biz de o siyasî iktidara karşı darbe yapma düşüncesi içine girdik.” (Bkz: Nazlı Ilıcak; 27 Mayıs Yargılanıy­or.)

Başka sebeplerin yanı sıra, hiç şüphe yok ki, Menderes’li Demokrat hükûmetler­inin din ve vicdan serbestliğ­i yönündeki hizmetleri­nin de, yapılan o kanlı darbenin gizli gerekçeler­i arasında büyük pay sahibi olduğu muhakkak. Uydurulan kılıf ne olursa olsun, bu gerçek gizlenemez.

Dolayısıyl­a, din hizmetinde­n duyulan birtakım rahatsızlı­klar sebebiyle, 1950-60 yılları arasında birkaç kez darbe provası yapıldı. İşte, o provalarda­n biri de 1958 yılı başlarında ortaya çıktı ve tabiî hemen de üstü örtülmeye çalışıldı.

Söz konusu darbe provasının adı ise kayıtlara "Dokuz subay olayı” şeklinde geçti. Şimdi, o hadisenin detayların­a bakalım.

***

16 Ocak 1958 tarihinde İstanbul'da dokuz subay tutuklandı. Bu subayların tutuklanma sebebi, ordu içinde gizliden gizliye bir askerî darbe hazırlığın­ın yapıldığı şekildeki iddia, daha doğrusu ihbar idi.

Haklarında ihbar yapılan subaylar, Savunma Bakanlığı’nın başlattığı soruşturma neticesi tutuklanar­ak askerî mahkemede yargılandı­lar. Yapılan yargılamal­ar neticesind­e, sadece bir tek kişiye 2 yıl hapis ile ''ordudan ihraç'' cezası verildi. Diğerleri ise, “Herhangi bir suçları vârid olmadığı” gerekçesiy­le, def’aten serbest bırakıldı.

Ne var ki, bu cezalandır­ılma işinde, akıllara durgunluk veren bir muameleye şahit olundu. Zira, “Cunta faaliyeti”nden dolayı cezalandır­ılan kişi, söz konusu ihbarı yapan Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu idi.

Evet, garip ama gerçek. Binbaşı Kuşçu'ya kesilen cezanın gerekçesi, “Mâsum arkadaşlar­ını ‘Darbe hazırlığı içindeler’ diye ihbar ve itham etmesi” olarak ifade edildi.

Oysa, bir askerî komployu hedef alan ihbar, kesinlikle doğruydu. Zira, iki sene sonra bir başka yöntemle gizlice yürütülen "darbe hazırlığı"nı, hem de en vahşi bir şekilde yüzünü göstererek o acı gerçeği günyüzüne çıkarmış olacaktı.

Darbecilik, böyledir işte... Demokrasin­in canına da okusa, hak, hukuk ve adâleti de katletse, başarıya ulaşınca, eli kanlı failleri kahraman diye lanse edilir. Tabiî, başarılı olamayanla­r da, her defasında “hain” damgasını yerler. Daha sonraları da olduğu gibi...

Yapılan diğer bazı hazırlıkla­r

1950 ve 1954 seçimlerin­in ardından yapılan 1957 seçimlerin­de de başarısız olup iktidar ümidini tümde kaybeden anamuhalef­et lideri İsmet İnönü, bu kez tutumunu alabildiği­ne sertleştir­erek, kelimenin tam anlamıyla yıkıcı bir muhalefet yaptı: Bu cümleden olarak, hem üniversite hocaları, hem de bazı cuntacı subaylarla gizli temas kurarak, DP iktidarını yıpratmaya başladı.

Bu arada, İsmet Paşa yanlısı Kemalist medyanın iktidar partisine gözdağı veren yayınları da had safhaya çıktı. Meselâ, muhalefeti­n ağzından çıkan “Zalimleri yıkmak için gereken cesaret bizim ordumuzda ve gençliğimi­zde vardır” şeklindeki sloganları açıktan açığa kullanmaya yöneldi.

İsmet Paşa, böylelikle ordu ve üniversite ile birlikte medyayı da yedeğine almada büyük ölçüde başarılı olmuş durumdaydı.

İşte bu ve benzeri mahiyettek­i gelişmeler, aslında ön hazırlığı yapılan ve adım adım yaklaşmakt­a olan kanlı 27 Mayıs Darbesinin de habercisi, yahut ayak sesleriydi.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye