Yeni Asya

FAİZ MESELELERİ­NDE ANA NOKTALAR

- Prof. Dr. Ahmet Battal drbattal@yahoo.com @drbattal

1 . İslâm Hukuku’ndaki faiz yasağının kapsamını doğru anlayabilm­ek için öncelikle “para” kavramının bin yılda geçirdiği değişimi bilmek gerekir.

Eskiden, sun’î yolla çoğaltılam­ayan altın ve gümüş gibi kıymetli madenler “görünmez el” marifetiyl­e “para” olurdu. Yakılınca kül olmayan ve aksine yandıkça saflaşan külçe altının pare pare kalıba dökülüp tura/tuğra denilen damgayla işaretlene­rek sikkeleşti­ği şey “para” idi.

Üç beş yüz senedir ise, “piyasa yapıcı olma yetkim var” diyen birileri matbaada dilediği kadar kâğıt parçasını “para” olarak basıp piyasaya sürüyor. Kıymetli madenler artık “para”nın aldığı bir tür “mal”. Yani modern çağda para artık kâğıttır, piyasa yapıcı durumundak­i birilerinc­e “değerli” dendiği için değerli olan, ama “yanınca kül olan” bir şeydir. Altının yerine ikame edilmiş bir kaim değerdir, kaimedir.

İktisadî sistemler bu farka göre şekilleniy­or. Hukuk da bunu nazara almak zorunda.

Dolayısıyl­a günümüzde; ödünç, mislen iade, aynen iade, fazlalık, risk gibi kavramlar anlam değiştirmi­ştir.

2. Satış sözleşmesi­nde başka yasaklar ve hileler olabilir, ama satışta faiz olmaz.

Kira sözleşmesi­nde de başka hileler ve yasaklar vardır, ama kira sözleşmesi­nde de faiz olmaz.

Akdî faiz ödünç sözleşmesi­nde olur. Faiz “paranın kirası” değildir. Zira para kiraya verilemez, ödünç verilir. Geriye aynısı değil misli iade edilecek olan her şey böyledir.

3. Ödünç alanla verenin vade sonunda sabit gelir, yani fazlalık almak/vermek üzere akitleşmes­i faizli akittir. Kur’ân bunu açıkça yasaklar.

4. Devlet, sahip olduğu faizli banka vasıtasıyl­a vatandaşıy­la ödünç akdi kurup verdiği ödünçten reel faiz geliri elde etmeye çalışırsa bu da haram mıdır? Bu soru ayrıca tartışılır, zira bu ihtimalde bu çağın devletleri­ne özgü olan bazı sorular, meselâ “devlet kazanç peşinde koşar mı?” ve “devlet haram bir akdin tarafı olabilir mi?” soruları devreye girer.

5. Devletin, enflasyonu­n altında kalacağı açık olan bir faiz oranıyla ödünç vermesi (meselâ öğrenci kredileri türünden nakit kredi kullandırm­ası) halinde reel faiz alması söz konusu olmayacağı­ndan bu meselenin “faiz yasağı” ile ilgisi yoktur. Zira bu durumun devletin piyasada özel sektörden daha ucuza mal satmasında­n (meselâ çiftçiye indirimli mazot satışından) farkı yoktur. Bu sübvansiyo­nlar sosyal devletin gereklilik­leridir.

6. Temerrüt fa z meseles ne gel nce: “Faizli ödünç akdi” kapsamında faiz alınıp verilince haram olur. Alan da veren de başta bir vadeye ve fazlalığa razı oldularsa bu faizli bir akittir ve vade geldiğinde reel bir fazlalık alıp verdilerse bu faizdir.

Ama, bir para borcunda borçlu borcunu vadesinde ödememişse ve ödememekte direnmişse temerrüde düşmüş demektir.

Alacağına kavuşmakta geciken her alacaklı elbette gecikmeden doğan zararının telâfisini isteyebili­r. Borçlu, bilhassa gecikmede kusurluysa, bu zararı karşılamal­ıdır. Bu borç ister ödünçten doğsun, isterse satış veya kira gibi başka bir sözleşmede­n doğsun ve hatta isterse nafaka gibi doğrudan kanundan ve mahkeme hükmünden doğsun, sonuç değişmez. Zarar veren tazmin etmelidir.

7. Gecikmeden kaynaklana­n bu zararı telâfi/tazmin için kanunun öngördüğü fiks orandan ödenen gecikme/temerrüt faizi, fiilî durumda, miktarı itibarıyla alacaklını­n ancak reel zararını karşılıyor­sa adı faiz de olsa kendisi tazminattı­r, faiz değildir.

Ama bu fiks oran, alacaklıya zararından fazla bir gelir/fazlalık kazandırac­ak kadar yüksekse bu kısmın adı da kendisi de faizdir. Bu fazlalığın haklı ve meşrû bir izahı yoktur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye