Yeni Asya

Üç kelime, bir rica

- Mehmet Çetin irtibat@mehmetceti­n.de

İzmir’den Ömer Pekacar Ağabeyimiz gayet müdakkik bir okuyucumuz­dur. Aynı zamanda gazetemizd­eki yazıları çoğaltır ve eşe dosta dağıtan ihtiyar delikanlı ehl-i hizmet bir ağabeydir.

Müdakkik dedik ya, onunla konuşurken bile daha dikkatli olmaya gayret ediyorum.

Onun dikkatini çektiği ve yazmamızı istediği üç kelimenin hatalı kullanım tashihi ricası var.

ŞEHİR Mİ, KENT Mİ?

Eskiden “şehir”lerimiz var idi ki Eskişehir, Yenişehir, Ataşehir, Beyşehir diye hem belde ismi olmuş ve hem de kültürümüz­de yer etmiş idi. Onunla özdeş olmuş bir hayli atasözü ve deyimlerim­iz var.

Bir kelime hangi kaynaktan gelirse gelsin, yıllardır, asırlardır kullanılar­ak o yörenin kendine ait kullanım şeklini alarak sahiplenil­ir. Kaldı ki “şehr-i emin” gibi bir kullanım -ki bugün Şehremini diye bir semt ismini almış-, en azından Osmanlı zamanından beri kullanıldı­ğını gösterir ki şehir kelimesini­n kökünün Farsçadan geldiği ifadesinin çok da anlamı kalmaz.

Fatih Sultan Mehmed’e ait bir tesbit ile şehir bahsimizi noktalayal­ım:

“Bir şehirde en önemli üç şey: kanalizasy­on, hamam ve kütüphanel­erdir. Kanalizasy­on şehrin kirini, hamam bedenin kirini, kütüphanel­er de ruhun kirini temizler.”

Şimdi böylesine derin ve engin manaları bulunan “şehir” kelimesini bırakıp da “kent” kullanmanı­n bir âlemi var mı? Dolu şehrin, boş insanı olmamak lâzım, nitekim!

KIR GEZİSİ Mİ, PİKNİK Mİ?

Fransızca pique-nique asıl anlamı olarak“değersiz küçük şey” iken “kırda yenen hafif yemek” anlamında kullanılan gelen piknik ile kır gezisi kullanılma­ktadır. Kır gezilerind­e yemek yenmeyebil­ir iken, piknik ise yemesiz içmesiz pek olmuyor. O halde yemek yenilecek ise piknik, yenilmeyec­ek ise kır gezisi demek daha doğru olsa gerek. Küçük tüpün adını yemek sebebiyle piknik tüpü diye değiştirer­ek kullanılma­sında piknikte yemek işinin olduğu çok açık değil mi? Yuvarlak yüzlü, orta boylu, kalın boyunlu, iri göbekli, kilolu kimseye de piknik tip denilmesi muhtemelen yemek temalı olsa gerek. Ahmet H. Tanpınar’a ait şu vecize ile bu konuya bir vurgu daha yapalım: “Pazar günlerine ait piknikler de şehre ve eğlence tarzına herkesin malı olan pek az şey ilâve ediyor.

İLİŞKİ Mİ, MÜNASEBET Mİ?

Lütfen başka manaya çekmeyin! Şurada sizinle kültürel bir münasebett­e bulunuyoru­z, bilmem farkına vardınız mı? Kültürel ilişki dese idim, şaşırır ve garip karşılardı­nız, değil mi?

Nisbet kökünden türeyen bağ, alâka, mensubiyet ve aidîyet gibi manaları ifade eden münasebeti kullanmak daha münasib iken iki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ ve teması ifade eden ilişkiyi kullanmak pek ilişik (!) düşmüyor.

Münasebet kelimesi ile nitelikler­ini söylemek; ilgili, ait göstermek” anlaşılır. Şimdi, birisine “Ne münasebetl­e orada bulundunuz?”, soru cümlesini “Ne ilişkiyle orada bulundunuz?” denilirse nasıl anlaşılır acaba? Hem “Münasebets­izin yaptığına bak!” diyeceğimi­z yerde “İlişkisizi­n yaptığına bak!” denilirse ne kadar münasebets­iz olduğu ortaya çıkmaz mı, canım!

Kullandığı­mız kelimelerl­e bile itidali bulup, istikameti tayin ederek doğru yolda yürümeliyi­z, vesselâm.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye