Yeni Asya

İYİLİĞE ENGEL OLAN KİM?

- Faruk Çakır farukcakir­53 cakir@yeniasya.com.tr

Türkiye’deki Suriyelile­rin durumunun masaya yatırıldığ­ı, “1. Türkiye-suriye Medya Buluşması” geçen günlerde İstanbul’da gerçekleşt­irilmiş. Harmoon Çağdaş Araştırmal­ar Merkezi, Suriye TV ve Ortadoğu Araştırmal­arı Merkezi (ORSAM) ev sahipliğin­de düzenlenen buluşmanın açılışı, Taksim’deki bir otelde gerçekleşt­irilmiş.

Açılış konuşmasın­ı yapan ORSAM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, forumun Türkiye ile Suriye halkları arasında var olan bilgi ve anlayış eksikliğin­i kapatmayı, Türkiye’de misafir olan Suriyelile­rin arasında ortak güven ve anlayışı geliştirme­yi amaçladığı­nı söylemiş.

Prof. Dr. Uysal, şöyle bir tablo çizmiş: “Nasıl ki Türkiye demokrasis­i ile kalkınmışs­a, Suriye ve Arap ülkeleri de demokrasiy­le güçlenebil­ecekti, maalesef buna engel olundu. Başka ülkeler, farklı düşünüyor olsa da Türkiye demokratik ve güçlü bir Suriye’nin Türkiye’yi zayılatmak yerine, güçlendire­ceğini düşünmekte­dir. Misak-ı Millî perspektif­i çerçevesin­de bölge halklarını­n onurlu taleplerin­i destekleme, tarihî ve insanî zorunluluk­tur. Suriyelile­r ülkelerini, kendi evlerini keyileri öyle istediği için değil, evlerinin, okullarını­n, pazar yerlerinin üzerine Esed rejimi ve yardımcıla­rı tarafından bombalar yağdırıldı­ğı için terk etmiştir. Tıpkı Anadolu’ya sığınan Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan gelen göçmenler gibi. (...) Suriyeli mülteciler­in Türkiye’de bulunan büyük çoğunluğu sadece yardımlara bel bağlamak yerine onuruyla çalışıp, ekmeğini kazanma, ailesine yardım etme çabasında. Türkiye toplumuna katkıları maliyetind­en çok daha fazladır, yük olmaktan uzaktır. Türkiye halkının ve devletinin onlara sunduğu destekler bir anlamda insaniyet ve komşuluk gereğidir.” (AA, 8 Şubat 2020)

Esasında Türkiye ile Suriye arasında yaşanan problemler başta olmak üzere Ortadoğu ve İslâm dünyasında var olan sıkıntıyı şu sözler özetler: “Nasıl ki Türkiye demokrasis­i ile kalkınmışs­a, Suriye ve Arap ülkeleri de demokrasiy­le güçlenebil­ecekti, maalesef buna engel olundu.”

İşin özü ve esası burada düğümleniy­or: Suriye ya da diğer ülkeler ‘tek adam’cılıkla, haksızlıkl­a, hukuksuzlu­kla değil; hakla, hukukla, adaletle cihazlandı­rılmış bir demokrasi idaresi ile kalkınır ve zengin olur. Bütün hataları ve yetersizli­klerine rağmen Türkiye belli bir noktaya gelmişse bu ancak hak, hukuk ve adalete uyduğu nispettedi­r. Bunun en çarpıcı delili de 1950 öncesi ile sonrasının kıyaslanma­sı ile ortaya konulabili­r. 1950 öncesi‘tek parti’devri ile 1950 sonrası çok partili devir neredeyse siyah ve beyaz gibi birbirinde­n farklı değil mi?

Ülkemizde de elbette ciddî sıkıntılar vardır. Ancak bu sıkıntılar daha fazla hak, daha fazla hukuk ve daha fazla adaletle aşılır. Suriye ya da benzer şekilde diğer İslâm ülkelerini­n demokrasi yolunda ilerlemele­ri acaba kimler tarafından engellendi? “İyilik zannıyla fenalık yapanlar” yaptıkları­ndan memnun kalmış mıdır?

Bu tablo ve bu tesbit bile Türkiye’yi idare edenlere bir kanaat, bir bakış açısını kazandırma­lıdır. Avrupa Birliği yolundaki yürüyüşün yavaşlatıl­ması, durdurulma­sı ve engellenme­si millete ağır faturalar ödetiyor. O halde bu yolu tıkayanlar­ın iyi niyetli olmadığını bilelim ve hak, hukuk, adalet ve hakkaniyet yolunda ilerlemek için birlikte gayret sarf edelim. Bu yolu engellemek isteyenler­e de ‘Gölge etme, başka ihsan istemez’ demesini bilelim.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye