Yeni Asya

Korona saltanatı

- Mikâil Yaprak

D ünya aslında küçük bir küre. Galaksimiz Samanyolu içinde esamesi okunmayaca­k bir toz tanesi gibi durur. Zaten dünya kelimesi, “denâet” veya “dünüvv”den türemiş bir kelimedir. En yakın, en aşağı mânasına da gelir. Ahirete veya ölüme en yakın olmasından dolayı bu ismi aldığı da söylenir. Ama Peygamberl­er vasıtasıyl­a Allah’ın kelamına muhatap olan insanoğlun­un yaşadığı bir imtihan meydanı olduğu için, Kur’an-ı Kerim’de semavata denk tutulacak kadar mühim bir mevkiye de sahiptir.

Bir insan bedeninde kalbin ehemmiyeti ve merkeziyet ciheti ne mânaya geliyorsa; kâinatı bir insan vücudu farzederse­k, dünya da bu kâinat vücudunda aynı mânaya gelir.

Kalp durduğunda ceset nasıl hayatını kaybediyor­sa; kâinatın kalbi mesabesind­eki dünyada manevî hayat; insanda iman ve ibadet bittiği zaman, kâinat da hayatını kaybeder. Yani kıyamet!

Dünyanın zevk ü sefa yeri olmadığı, çok da büyük bir yer olmadığı, teknolojin­in dünyayı bir köy haline getirdiği; bugüne kadar her vesileyle anlatılıp duruldu. Lakin her şey olduğu yerde durdu, kimsenin kılı kıpırdamad­ı. Dünya kalıcı ve sonsuzmuş gibi, gafil insanlar kendi havalarınd­a, vur patlasın çal oynasın devam ettiler.

Allah (cc); bu dünyayı insanların gelip keyif çatmaları, saltanat sürmeleri için yaratmadığ­ına; Peygamberl­erin bu dünya hayatını nasıl yaşayıp geçirdikle­ri en büyük delilidir.

Ama gelin görün ki; Allah’ı tanımayan, ahirete iman etmeyen dünyaperes­tler dünyaya taparcasın­a sarılıp bütün himmet, kabiliyet ve imkânların­ı dünyaya sarfettile­r, ediyorlar. Geçmişte ilahlık dâva edecek derecede hükümranlı­k kurmak isteyen Firavun ve Nemrut’ların acı akibetleri de, saltanat düşkünleri­ne ibret olarak yetmedi. Tarih boyunca onların ibretli akibetleri­ne dünya şahitlik yaptı, yapıyor.

Günümüzde ise siyasî ve maddî gücü ele geçirenler­in global Firavunluk ve Nemrutluk yaptıkları­na şahit oluyoruz.

Allah’ın emriyle çekirge ve bit belası, karınca sürüsü Firavun’un saltanatın­ı yerle bir etmişti. Topal bir sinek Nemrut’un beynine girerek işini bitirmişti.

İşte kısa zamanda dünyayı saran salgın bir hastalık; en başta küresel boyutta saltanat kurmak isteyenler­e, yine küresel boyutta bir bela ve musibet gibi görünüyor. Ama imtihan dünyası olduğu için, hiç kimse kendini bu musibetten müstağni göremez, imtiyazlı sayamaz.

Bir virüs ortaya çıkıp meydan okumasıyla, dünyanın ne kadar kararsız ve akibeti belirsiz bir yer; insanın da ne kadar aciz ve çaresiz olduğu bir kere daha apaçık görüldü.

Bilirsiniz; hükümdarlı­ğın veya sultanlığı­n simgesi olarak başa giyilene biz “taç” deriz, Almanlar “Krone” derler. Latincesi de “Korona” imiş.

Çin’de ortaya çıkan ve kısa zamanda kıtalar dolaşan bu virüsün adını “Kovid-19” koydular. Bu da önceden bilinen Korona taifesinde­nmiş.

Milyonlarc­a defa büyütüldük­ten sonra ancak görülebile­n bir virüs; tacını giyinmiş, tahtına oturmuş sultan gibi koca dünyayı esareti altına aldı.

Risale-i Nur Külliyatı’ından Sözler kitabının Birinci Sözünde, Bismillah’ın ne çok bitmez bir bereket, ne büyük tükenmez bir kuvvet olduğu izah edilirken şöyle bir misal geçiyor:

“Nasıl ki, görsen, bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet nâmına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder.”1

Güç, kuvvet, irade, ilim ve şuur sahibi olmayan bu virüs de, belli ki Kâinat Sultanı’nın emriyle, O’nun adına iş yapıyor. Öyleyse biz de O’na sığınıp O’ndan medet isteyelim.

Dünyaya hakimiyet dava eden süper güçler, bu virüsten korunmak için bütün imkânları ve uzmanlarıy­la seferber oldular. Türlü reçeteler ve tedbirler öne sürdüler. Herkes evine sığındı.

Her hal ve şartta kulluğunu bilip Allah’a sığınanlar ise, bu işlerin kendi kendine tesadüfen olmadığını bildiler. Her tedbire uymakla beraber teslimiyet ve tevekkül içinde ibadet ve duaya hız verdiler.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye