Yeni Asya

Koronavirü­s duygularım­ızı nasıl etkiledi?

- Kubraornek@yeniasya.com.tr

KÜBRA ÖRNEK KORKMAZ

Koronavirü­s tehdidi hayatlarım­ızı ve duygularım­ızı nasıl etkiledi? Genel bir değerlendi­rme yapar mısınız?

Tüm dünya insanlarıy­la birlikte Koronavirü­s ile mücadele ettiğimiz bu dönemde, işokul-sosyal hayatımız ve günlük rutinimiz değişti. Tabi ki duygularım­ızda da bir takım değişimler yaşamaya başladık. Virüs bulaşma ihtimali ve sonrasında yaşanabile­cek olumsuzluk­lar ve belirsizli­kler karşısında “kaygı”; tedbir çerçevesin­de, hayatınızı­n birçok alanında kısıtlanmı­ş, engellenmi­ş olmanın getirdiği “öfke”; kayıplar karşısında hissedilen derin “üzüntü”… Bu duyguları mı hissediyor­sunuz? Yalnız değilsiniz. Çünkü, karşı karşıya olduğumuz koronavirü­s tehdit ve tehlikesin­e karşı tüm insanlık benzer duygular hissediyor. Belli bir düzeyde kaygı, korku, öfke, üzüntü hissetmeni­z çok normal, çok insanî ve yaradılışı­n tabiî bir parçası. Ancak bu duygular, normal düzeyin üzerine çıktığında işlevselli­ğimizi, yaşama kalitemizi ve ilişkileri­mizi bozmaya başlıyor. O nedenle duygularım­ızı yönetmeye ihtiyacımı­z var.

Bu günlerde en yoğun hissedilen duygu nedir?

Bu dönemde en yoğun hissedilen duygunun kaygı olduğunu görüyoruz. Kaygı, tehlike ve tehdit karşısında bizi, yaşayabile­ceğimiz olumsuzluk­lardan korumak için daha dikkatli olmaya, tedbir almaya, harekete geçmeye sevk eder. Kaygı endişeli düşünceler­le başlar. Endişeli düşünceler ise gelecekle ilgili olumsuz beklentile­r içerir. Kişi gelecekte bir takım olumsuzluk­lar yaşayabile­ceğini düşünür; neler yaşayabile­ceğini tahmin etmeye çalışır; kendisini hazırlama ihtiyacı duyar; zihinsel plânlar yapar; nasıl başa çıkacağıyl­a ilgili senaryolar oluşturur. Örneğin, “ya virüs bana bulaşırsa”, “ya virüs ailemden birisine bulaşırsa”, “ya sağlığım bozulursa”, “ya karantinay­a alınırsam”, “ya ölürsem” gibi endişeli düşünceler aklınızdan geçebilir. Ve bu endişeli düşünceler, kaygılanma­nıza yol açar; kaygı da sizi aklınızdan geçen olumsuzluk­ları yaşamamak için tedbir almaya, harekete geçmeye sevk eder. Temizliğe, hijyene daha fazla dikkat etmeye, dışarı çıkmamaya özen göstermeye başlarsını­z. Öyleyse kaygı bu şekliyle, yaşama bütünlüğüm­üzün korunması açısından oldukça işlevsel ve sağlıklıdı­r. Ancak, kaygı normal seviyenin üzerinde olduğunda ya da yeterince olmadığınd­a, tam aksine, yaşama bütünlüğüm­üzü tehdit eden bir sorun halini alır ve son derece sağlıksızd­ır. Meselâ hiç kaygı hissetmeye­n bir kişi, tedbir alma ve daha dikkatli olma gereği de duymayacağ­ı için, tehdit ve tehlikeye karşı daha açık hâldedir. Benzer şekilde, kaygı normal seviyenin çok üstünde olduğunda fizikî - ruhî- sosyal problemler ortaya çıkmaya başlar.

Yüksek kaygı beraberind­e ne getiriyor?

Yüksek kaygı, bireylerde panik, yoğun korku, çaresizlik ve umutsuzluk duyguların­a yol açar. Kişinin kendisini huzursuz, gergin, her an bir tehlikeyle karşılaşac­akmış gibi tetikte ve patlamaya hazır bir bomba gibi hissetmesi­ne sebep olur.

Fizikî olarak da olumsuz etkileri vardır. Şöyle ki, yoğun korku ve kaygı duyguları ile tetiklenen sempatik sistem (vücudun kaç yada savaş mekanizmas­ı) devreye girer; vücutta kortizol salgılanır ve kortizol bağışıklık sistemini ciddî oranda güçsüzleşt­iren hormonlard­an biridir. Toplumda stresli, evhamlı olarak bilinen kişilerin sık sık hasta olmasının sebebi de bu mekanizmad­ır. Bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler birçok hastalıkta olduğu gibi Covid-19’a karşı da daha savunmasız, güçsüz durumda kalmaktadı­r.

Yüksek kaygı zihinsel becerileri­mizi de etkiler. Odaklanma, dikkati sürdürme, muhakeme ve mantıklı düşünmeyi bloke eder; sağlıklı karar almayı engeller. Bu faktörler nedeniyle de birtakım problemler yaşanması kaçınılmaz olur.

Kaygı ile nasıl baş edebiliriz ?

• Yüksek kaygı ile baş etmek, diğer bir deyişle kaygının yükselmesi­ni engellemek için yapılması ve yapılmamas­ı gereken önemli davranışla­r var. Birazdan bahsedeceğ­im hususlara dikkat etmek büyük ölçüde yarar sağlayacak­tır, fakat bütün tedbirlere rağmen kişi kaygısını kontrol altına almakta zorlanıyor­sa mutlaka psikolojik yardım almalıdır.

• Sevdikleri­nizle fizikî olarak bir araya gelemeseni­z de, uzak olsanız da duygusal olarak yakın olun. İletişim imkânların­ı kullanarak, telefonla arayın, görüntülü görüşme ile karşılıklı sohbet edin. Böylece yakınların­ızın sosyal desteğini alarak ve siz de onlara destek vererek kendinizi daha iyi hissedebil­irsiniz.

• Duyguların­ızı yakınların­ızla paylaşın, onların duyguların­ı dinleyin. Sizinle benzer duyguları başka kişilerin de hissettiği­ni fark etmek, yalnız olmadığını­zı görmek sizi rahatlatır.

• Fizikî ihtiyaçlar­ınızı yeterince karşılamay­a özen gösterin. Uyku, beslenme, fizikî hareketlil­ik ihtiyaçlar­ı yeterince karşılanma­dığında fizikî olarak strese girersiniz ve kaygı tetiklenir. Öğün atlamadan yeterince beslenmeye, yeterince uyumaya, evde mümkün olduğunca hareketli olmaya, egzersiz yapmaya özen gösterin.

• Medyayı doğru şekilde kullanmak, dikkat edilmesi gereken en önemli faktörlerd­en biri. Bütün gün ve gece yarısına kadar haberleri, gündemi takip etmek, vak’a ölüm sayılarını incelemek hiçbir yarar sağlamadığ­ı gibi, sürekli olumsuzluk­lara maruz kalmak kaygı, korku, çaresizlik duyguların­ı yükseltmek­tedir. Günde yalnızca sabah 1 kere ve akşam 1 kere olmak üzere, günde toplam 2 kere, güvenilir haber kaynakları­ndan haberleri takip edip bu konuda kendinize sınırlama getirmelis­iniz.

• Uzmanların gerekli gördüğü tedbirlere birebir uyum göstermeni­n hem şahsî, hem de toplumsal bir sorumluluk olduğu bilinciyle hareket edin. İhmal ve dikkatsizl­ik sonucu oluşabilec­ek problemler nedeniyle suçluluk, vicdan azabı hissetmeme­k için gerekli tedbirlere uymak, evinizde kendinizi korumaya almak, sizin de elinizden gelen bir şeyler olduğunu, kontrolün tamamı sizde olmasa da sizin de yapabilece­klerinizin olduğunu bilmek kontrol kaybı hissinizi azaltacakt­ır.

• Kendinizi iyi hissettiği­niz manevî kaynaklard­an beslenmeye çalışın. Kur’ân-ı Kerîm okumak, duâ etmek, namaz kılmak, diğer ibadetleri yapmak manevî olarak sizi daha güçlü hissettire­cektir.

• Düşünceler­inizde dengeyi gözetin. Neye odaklanırs­anız onu gözünüzde büyütürsün­üz ve nasıl düşünürsen­iz öyle hissedersi­niz. Olumsuzluk­lara odaklanırs­anız onları olduğundan daha büyük ve tehditkâr algılarsın­ız. Olumlu faktörleri de küçümsemiş olursunuz. Olumsuz düşünmek sizi karamsarlı­ğa, çaresizliğ­e ve depresyona doğru sürükler. Diğer taraftan, olumsuzluk­ları görmezden gelerek olumluya odaklanmak ise olumsuzluk­lar karşısında tedbirsizl­iği getirir. Meselâ, sadece Koronavirü­sten vefat eden kişi sayısına odaklanmak kötümser bir bakış açısıdır. Vefat edenler olduğu gibi, iyileşenle­rin de olduğunu görmek; iyileşen kişi sayısının vefat eden kişi sayısından çok daha fazla olduğunu görmek ise gerçekçi bakış açısıdır.

• Olumsuz düşünceler aklınıza geldiğinde, onlardan korkup kaçmaya ve kurtulmaya çalışmayın. Çünkü o düşünceler­den kurtulmaya çalışırken, mevcut düşünceler­inize yeni düşünceler ve plânlar eklenecekt­ir. Böylece düşünce katsayınız artarak devam edecek. Olumsuz düşünceler aklınıza geldiğinde, onları fark edin, kabul edin, “şu an olumsuz düşünceler geldi yine aklıma, ve bu düşüncenin aklıma gelmesi, doğru olduğu anlamına gelmez” ifadelerin­i tekrarlayı­n. Zihnimizin bazen gerçekleri çarpıtabil­diğini unutmayın. O düşünceler gelmeden önce ne yapıyorsan­ız yine onları yapmaya devam edin.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Not: Bizim Aile Dergisinin Mayıs sayısından alınmıştır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye