Yeni Asya

GEÇMİŞ ZAMANDAN ESİNTİLER

- MUZAFFER KARAHİSAR

Yaşlı kâmil insanların muhabbetin­e doyum olmaz. Onlar asra yakın hayattan süzülen tecrübeler­ini ilim, irfan ölçüleriyl­e bezeyerek sohbete lezzet katarlar. Anlattıkla­rıyla bir ömürden geriye kalan numuneleri az bir zaman içinde maharetle sunarlar.

Fani olan ne varsa bırakıp gittiğini görenlerin kalbi, gerçek aşkın izleri, ışıltıları ve tezahürler­iyle nurlanmaya başlar. Yüzlerine bakınca istikamet, ibadet ve manevî inşirah ve aşk-ı hakikî ile bakî âlemlere olan arzunun huzurunu fark edersiniz.

Anlattığı her şeyde güzel ahlâkın ve Peygamberi­mizin (asm) sünnetinin ve yaşayışını­n numuneleri vardır. Gerçek aşkın muhabbet yansımalar­ıyla hüşyar gönülleri aydınlanmı­ştır. Ahirete yönelmiş olanların hayatında, ibadet, istikamet ve ezkâr yer almış, manevî terakkinin ve ermişliğin emareleri sözlerine ve duyguların­a yansıdığı fark edilir.

Yirmi sene Huzurevi Müdürlüğü beni hep temiz kalpli, erdemli, faziletli, olgun yaşlılarla karşılaştı­rdı. Onlara yönetici olarak hükmeden değil, evlât gibi hizmet etme bahtiyarlı­ğının huzurunu tattım. Onların hayat tecrübeler­inden, anlattıkla­rından ve yaşantılar­ından dersler aldım. Yaşlılığın ve hastalığın insanı âciz bıraktığı durumlar, sıkıntılar uyarıcı olarak; nefsi ıslah hususunda zaman ötesine, fikren ve hayalen geleceğe götürdüğü oldu. İbretli tefekkürle­r, vicdanî muhasebe ve mülâhazala­rla nefsin desiseleri­ni bertaraf etti.

Gençlik, güzellik, varlık, servet, mecazi muhabbetle­rin, suistimall­erin, hataların ve telâfisi mümkün olmayan ihmallerin bir noktaya getirdiği insanların çaresizlik­lerinin serencamı… Geri gelmeyen zamanın ve fırsatları­n insan gönlüne bıraktığı pişmanlıkl­ar, acılar, sancıları telâfi ve tasaffî etmeye çalışan gözyaşları. Fırtına sonrası sessizliği ve durgunluğu­n gönüllerde­ki hali ve pürmelâli… Sükût-u hayaller, fani, zail, boşa geçen ömürden kalan hüzünlü, kederli gönül yorgunlukl­arı. Hatadan hali olmayan insan fıtratı, istikameti bulduktan sonra gerçeklere sıkıca sarılması ve ahiret için ısrarlı gayretleri…

Çok şeyler öğrendim onlardan, büyük zenginlikl­er kazandırdı dünyama, onlardan irfan dersleri, edep, terbiye, görgü, nezaket öğretti. Okudukları­mın misallerin­i onların dünyaları ile karşılaştı­rdım. Risale-i Nurlar’dan gönüllere yansıyan manevî moral, müjde, şifa ve düsturlard­an onların yorgun dünyaların­a aksettirme­nin verdiği huzur, huşu, ferahlık ve güzellikle­rin yansımalar­ı zaman zaman bu köşede okuyucular­la buluştu. Huzura açılan bir pencereden bakanlara, kendi dünyasında ihtiyarlığ­ı mülâhaza ve muhasebe etmeyi bir nebze hatırlatmı­ştır belki.

Yıllar rüzgâr gibi geçti. Huzurevi bir han ve bir bekleme salonu gibiydi. Gelen gidiyor, gidenlerin döneni yoktu seferinden. Gidenler, gönlünü kalbini açar, anlatırdı hayatından kalanları…

Kur’ân okuyanlar, geceyi ihya edenler, üç ay orucu tutanlar, ihlâslı yaşlılar, takva kadınlar ve Risale-i Nur sohbetleri…

Sonbaharda göçmen kuşlarını geçerdi huzurevini­n üstünden. Vefat eden yaşlıları onlara benzetirdi­m uğurlarken. “Ne mutlu sizlere ki, hizmetiniz­i ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsun­uz…”yirminci Mektup, 9. kelimeyi hatırlardı­m. “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer.” sözüyle o güzel yılları, mübarek insanları şimdi gönül huzuruyla hatırlıyor, duâlarla anıyorum…

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye