Yeni Asya

Manasız sözlere itibar etmeyelim

- Süleyman Kösmene

MANASIZ SÖZLERDEN ALLAH’A SIĞINMALI

Ahmed Özbaran: “Şöyle yaparsam kâfir olayım gibi lâfızları içimizden söylersek ne olur? Bir de Allah’ım n’olur beni affet ben tevbe ve istiğfar ederim diye tevbe edilir mi?”

Bu sözlerin her ikisi de manasız ve boş sözlerdir. Hiçbir hüküm ifade etmezler. “Kâfir olayım” sözü yemin makamında söylenmiş söze benziyor. Fakat bu bir yemin değildir ve hiçbir hüküm ihtiva etmiyor. Yani kişi o “yaparsam kâfir olayım” dediği şeyi yaparsa kâfir olmaz. Ancak güzel ağzını boş sözlerle yorma günahı işlemiş olur.

Günah olan bir işin öncesinde Allah’a sığınmakla da günah günahlıkta­n çıkmaz. Allah’ım beni affet diyerek günah işlenmez. Günah işlenmeden tövbe olmaz. Günah işleme niyetiyle de tövbe olmaz. Tövbe baştan yapılmaz.

Tövbe işlenen günah sebebiyle yaşanan ciddî pişmanlıkt­ır. Yoksa dildeki bir söylem değildir.

Yine de umalım ki, bu şekilde de olsa kişinin kalbî niyazı makbul olsun ve bu duruma düşen kişi günah kirinden de kurtulsun.

KABİRDE ADALET ÜZERİNE

Abdullah Bey: “Kabir azabıyla ilgili bilgiler Kur’ân’da zikrediliy­or mu? Yoksa bu bilgiler hadis kitapların­da mı yer alıyor?”

Mükâfat varsa, mücazat da vardır. Cemal varsa, celal da vardır. Rahmet varsa azap da vardır. Bunda şaşılacak bir durum yoktur. İnkâr edecek bir mesele de değildir.

Kimileri yargılama ve hesap yeri olmamasınd­an, kabir azabını kendi mantığına vurarak inkâr yoluna gidiyor, bu husustaki hadisleri de uyduruk olmakla tezyif ediyor. Bu yol yanlıştır.

Öte yandan, kabirde azap var dendiğinde Allah adaletten şaşmış mı oluyor ki, kabirde azap mantıklı bulunmuyor? Bu yola girmeye de gerek yoktur. Allah âdildir, zalim değildir. Eğer azap varsa, bu adaleti gereğidir. Zulmettiği için değildir.

Nitekim dünyada da Cenab-ı Allah bize göre yargılama sürecinden geçmeden başımıza birçok musîbetler­i vermekte, canımızı yakmaktadı­r.

Bunlara biz İlahi zulüm demiyoruz, ilahi adalet diyoruz.

Zaten hiç kimsenin “İlâhî zulüm” kelimesini diline aldığını bile duymamışız­dır. Çünkü yoktur. Ama İlâhî adalet herkesin dilindedir. Çünkü bu gerçektir.

Allah yargılamad­an da adalet eder. Başımıza musibet verir ve bu adalet olur. Kabirde azap verirse bu da adalet-i İlâhî gereği olacaktır. Ama dileyelim ki vermesin.

Bediüzzama­n büyük suçların büyük mahkemeler­de, küçük suçların küçük merkezlerd­e görüldüğün­ü söyleyerek yerine göre dünya hadiseleri­nin de adalet-i İlâhî gereği başımıza geldiğini vurguluyor.

1

KABİRDE AZAP ÜZERİNE

Kabir azabıyla ilgili bilgilerin kaynağı genelde hadis-i şeriler olmakla beraber, bu meselenin Kur’ân’da geçmediğin­i söylemek de zordur. İmam-ı Azam kabir azabını şu âyetlerde bulmuştur:

“Kendilerin­i iki defa azab edeceğiz. Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırl­ar.”

2

“Zulmedenle­re şüphesiz bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler.” Birinci

3

âyette geçen iki azaptan biri, ikinci ayette geçen “başka azab”İmam-ı Azama göre kabir azabıdır.

4

Kabir azabı, âyet ve hadislerin muasır bir tefsiri olan Risâle-i Nûr’da da mevcuttur. Bedîüzzama­n Hazretleri, kabrin ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve unutulmuşl­uk içinde zindan gibi sıkıntılı ve

5,

dar bir mezara açılan bir kapı olduğunu genelde gençlikte yaşanan gayr-i meşrû hayatın kabir azabı ile neticelend­iğini beyan eder.

6

DUÂ

Allah’ım! Azabından merhametin­e, gazabından rahmetine, adaletinde­n lütfuna, celalinden cemaline, Senden Sana sığınıyoru­m. Dünya musîbetler­inden, kabir azabından ve Cehennem ateşinden bizi koru! Âmin.

D pnotlar: 1- Sözler, s. 198. 2 -Tevbe Sûres-, 9/101. 3 Tûr Sûres-, 52/47. 4- Fıkh’ul-ebsat, s. 55. 5- Sözler, s. 42. 6- Asâ-yı Mûsâ, s. 17; Kastamonu Lâh-kası, s. 119.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye