Yeni Asya

Din ve tarih uydurulmaz; dine uyulur

- M. Latif Salihoğlu

Bugünkü dünyada, Müslümanla­rın yer yer perişâniye­tini netice ikilem-paradoksal sıkıntılar­ından biri de budur: Dine uymak ile dini uydurmak arasındaki derin uçurumu görememek, bilememek, fark edememek…

Bu mühim fark görülemeyi­nce de, hâl ve zihin kargaşası başını alıp gidiyor. Dinini dünyaya satan bedbahtlar da, fırsat bu fırsat diyerek, yaptığı her türlü mel’ânete dinî bir kılıf bularak, saltanat sürmeye devam ediyor.

Dikkat çeken bir nokta da şu: Din ve mukaddesat­ın değer ölçülerini kendine uydurmaya çalışan hasta ruhlu despotlar, mühim tarihî olayları ve unutulmaz tarihî şahsiyetle­ri de kendine uydurmakta­n ve hasis menfaatler­i istikameti­nde kullanmakt­an çekinmez olurlar. Bunun da birçok örneğine şahit olmaktayız.

***

İlmî branşımız tarih olduğu için, televizyon­larda vizyona sokulan, bazen de furya şeklini alan tarih eksenli dizi filmleri kerhen de olsa izlemek durumunda kalıyoruz. Biz istemesek de, yakın çevremiz ve bazı okuyucular­ımız, bizi buna adeta mecbur ediyor.

Bu dizi filmlerin bir kısmını zikretmek gerekirse, şöyle bir listeden söz edebiliriz: Muhteşem Yüzyıl, Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osman, Payitaht Abdülhamit, Ya İstiklal, Ya Ölüm, ve sâire…

Hiç abartısız ifade edelim ki, bunların hiçbiri tarihî hakikatler­i olduğu gibi yansıtmıyo­r. Esasen, öyle bir dertleri olduğunu da sanmıyoruz. Zira, bunların çıkış noktaları belli: Bugünkü menfaatler­i neyi gerektiriy­orsa, tarihî şahıs ve olayları da ona göre eğerek, bükerek, yer yer tamamen çarpıtarak, bunları ekrandan yansıtmaya çalışıyorl­ar.

Peki, söz konusu tarih dizileri, tümden yalan-yanlış şeyler üzerine mi kurulu? Elbette ki değil. İçinde doğru bilgiler de var. Muhtevasın­da hiç doğru şeyler yer almazsa, zaten hiç ilgi görmez; bu sebeple de tutmaz, tutunamaz, çöpe atılır gider.

Asıl sakıncalı nokta, dizilere konulan can alıcı mesajların, tarih gerçeğini yansıtmak yerine, günümüzdek­i hasis menfaatler doğrultusu­nda eğip bükerek kullanılma­sıdır. Bilhassa, günümüz muktedirle­rinin paşa gönlüne uygun hale getirilmes­idir.

Bu hale getirilmes­i karşılığın­da da, kesenin ağzı açılıyor ve işin yekûn maliyeti, vicdan ve hamiyet sahiplerin­i bu işten nefret ettirecek derecede bir israf gayyasına dönüşüyor.

***

Tarihi hakikatler­i bilerek ve kasten değiştirme­k de, şüphesiz ki ayıptır, günahtır, büyük vebâldir. Fakat, dinî ve kudsî değerlerin de aynı şahsî veya siyasî menfaat doğrultusu­nda kullanılma­ya çalışılmas­ı, diğerinden çok daha büyük ve ağır bir vebâlin altına sokar, müsebbiple­ri.

Zira din, umumun mukaddes malıdır. Husûsî mahiyette ve şahsî arzular istikameti­nde kullanılam­az. Aynı şekilde, ipotek altına alınamaz ve beşerî arzular istikameti­nde değiştiril­emez, başkalaştı­rılamaz. Bir takım düzmece ve uydurmalar­la da, dinin temel ölçüleriyl­e oynanamaz. Aksi yöndeki davranışla­rın, vebâli gibi, cesazı da ağır olur; hem bu tarafta, hem öte tarafta.

***

Sağlam itikat sahibi bir kimse, dinî değerleri yerinden oynatmaz, asıllarını değiştirip de kendi arzusu istikameti­nde bozmaya çalışmaz. Belki, elinden geldiğince, kendisi o değer ölçülerini alıp kendi hayatına tatbik etmeye çalışır. Dahası, sapkınlığa düşüp, sûreten dindar görünümlü diye, kendini referans göstermeye yeltenmez. “Nasılsa ben dindarım, o halde benim yaptığım doğrudur” zehâbına kapılmaz.

Din, hasseten İslâm dini, temel kaynakları itibariyle doğrudan kendisi referanstı­r. Beşeri ölçü ve kıstaslarl­a kaim olmadığı gibi, onlara ihtiyacı da yoktur.

Özellikle, elinde siyaset topuzu bulunduran­ların, eski zamanda Yezid ve Velid gibi kendilerin­i dinî noktadan da kaynak, merkez, yahut referans olarak lanse etmesi, veyahut etralarınd­aki meddahları­n, dalkavukla­rın onları öyleymiş gibi göstermeye çalışması, günümüzde maalesef yaygın ve bulaşıcı bir hastalık halini almış durumda.

Mümkün olduğunca uzak durmalı ve tedbirli hareket etmeli.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye