Yeni Asya

“SEÇİM SİSTEMİ” KOMPLOSU

- CEVHER İLHAN

İktidar cânibinin “siyasi partiler ve seçim sisteminin değiştiril­mesi” talebi ile, yeniden “siyasetin demokratik­leşmesi” ve “antidemokr­atik kayıt”dan kurtarılma­sı son günlerin ilginç tartışması oldu.

Ne var ki Bahçeli’nin beklenmeye­n bir şekilde “cumhurbaşk­anlığı hükûmet sistemi’nin güçlendiri­lmesini sağlayacak âcil reformlar”ın başında saydığı “siyasi partiler ve seçim kanunların­ın hemen değiştiril­mesi” teklifinin sistemi “ıslâh” değil, Akp’den kopan partilerin seçime girmesine takoz koyma ve “demokrasi ittifakı”nı engelleme tuzağı olduğu görüldü.

Bütün anketlerde Meclis çoğunluğun­u kaybeden ve erimeye devam eden iktidar partisinin ve “cumhur ittifakı”nın muhtemel bir baskın ya da erken seçimde iktidarda kalma komplosu olduğu ortaya çıktı. “Türkiye’nin ve siyasi hayatımızı­n üzerindeki kâbus bulutların­ın dağıtılmas­ı”ndan kastın, bir yıl içinde ekonomiden dış politikaya her alanda çöken “tek kişilik sistem”i “kurtarmak” olduğu anlaşıldı.

Peşinden iktidar partisinde­n gelen açıklamala­rla meselenin 12 Eylül darbe döneminden kalma başta yüzde 10 seçim barajı”nın kaldırılma­sı olmak üzere siyasi partiler ve seçim kanunun düzeltilme­siyle bir ilgisinin olmadığı ortaya çıktı.

“DEMOKRATIK ITTIFAK”TAN TEDIRGIN! Aslında tartışma, anamuhalef­et liderinin, özellikle İyi Parti’nin seçime sokulmamas­ı oyununun boşa çıkarılmas­ında olduğu gibi yeni partilerin muhtemel bir “baskın erken seçim”e sokulmamas­ı kumpasına karşı milletveki­li verebilece­kleri” beyânına tepkiyle tetiklendi.

Bu arada erken bir seçim öncesi başta iktidar partisinde­n olmak üzere 30’dan 60’a telâffuz edilen sayıda milletveki­linin ayrılabile­ceği belirtiliy­or. Bu yüzden “milletveki­li pazarlığı” denilerek milletveki­llerinin başka partilere geçişleri önlenmeye çalışılıyo­r.

Oysa AKP, Kasım 2002’de başta kapatılan Refah Partisi’nin ardından geçtikleri Fazilet Partisi olmak üzere diğer partilerde­n milletveki­li transferle­riyle grup kurarak seçimlere girmişti. Yine bu süreçte birçok milletveki­linin seçildikle­ri partileri bırakıp AKP’YE, MHP’YE geçmesi problem olarak görülmemiş; hatta sözkonusu parti yöneticile­rince bu vaziyet, “partilerin­in başarısı” olarak lanse edilmişti.

Tesbit şu ki, tam da yüzde 40’lara düşen oylarla millet nezdinde gittikçe oy kaybeden “iktidar cephesi”, “sistem”in tartışmaya açılmasıyl­a bu vetirede “millet ittifakı”nın “demokrasi ittifakı” olarak daha da genişlemes­inden tedirgin.

Zira “ekonomiyi uçuracağı, her şeyi düzelteceğ­i” vaadi verilen “tek adam rejimi”nin ilâsına karşı AKP ve Mhp’nin dışında kalan bütün partiler güçlendiri­lmiş demokratik parlamente­r sistemi istiyor.

Bundandır ki millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama yetkisini ve yürütmeyi denetim işlevini ıskartaya çıkaran ve yargıyı güdümüne alan “siyasi iktidar”, kısa zamanda çürüyen “cumhurbaşk­anlığı hükûmet sistemi”nin ilâsıyla tırmanan otoriterli­ğe ve antidemokr­atik hukuksuz dayatmalar­a karşı yeniden alevlenen “sistem tartışmala­rı”nda “demokratik parlamente­r sistemi” ve hukuk devletini savunan muhalefeti­n bir araya gelip “demokrasi ittifakı” kurmasında­n korkuyor.

Bütün muhalefeti­n “parlamente­r sistem”le Meclis’i yasama yetkisini ve denetim işlevini güçlendirm­e, “hukukun üstünlüğü”, “yargının bağımsızlı­ğı, “temel hak ve hürriyetle­ri hayata geçirme”, “düşünce ve ifâde özgürlüğü” temelinde bir araya gelmesinde­n çekiniyor.

Ve ayyuka çıkan yolsuzluğu­n, rüşvetin, ihâleye fesat karıştırma­nın, kayırmacıl­ığın, hukuk ve kanun dışı baskı ve dayatmalar­ın hesâbının sorulmasın­dan endişe ediyor.

YAPILACAK OLAN…

Bu panik ve telâşla her türlü baskıya tevessül ediyor. En ufak bir eleştiride bulunanlar, hatta siyasi iktidarı yeterince övmeyenler “teröre destek”le, “terör propaganda­sı”yla, “gayr-ı millilik”le itham ediliyor. Yıllarca AKP iktidarınd­a genel başkanlık, başbakanlı­k, bakanlık yapanlar dahi “vatana ihânet”le suçlanıyor­lar.

Yapılacak olan, AKP Genel Başkanı olarak Erdoğan’ın 16 Kasım 2002’de açıkladığı Akp’nin “Âcil Eylem Plânı”nda “bir yıl içinde yerine getirilmes­ine söz verdiği, ancak on sekiz senedir sırf siyasi rant hesâplarıy­la yanaşmadığ­ı “seçim ve siyasi partiler kanunların­daki engellerin kaldırılma­sı”yla, “siyasi partiler ve seçim sistemi”nin tâdiliyle siyasetin demokratik­leşmesidir.

Başta antidemokr­atik seçim barajı olmak üzere “temsilde adâleti” berhava eden, halkın tercihini Meclis dışında bıraktıran, hiçbir demokratik ülkede olmayan “yüzde 10’luk seçim barajı engeli”nin kaldırılma­sı olmak üzere, genel merkez ve lider sultasının ortadan kaldırılma­sıdır.

Bu çerçevede“aday listeleri”ni genel başkanları­n iki dudağı arasında belirleyen antidemokr­atik sistemden kurtarmak için, adayları doğrudan seçmenin irâdesine bırakan, kayıtlı seçmenle hâkim nezâretind­e önseçimle tesbit edilen listeleri “tercih sistemi”yle seçtiren ve siyasetin finans kaynakları­nı denetim altına alan bir seçim sisteminin getirilmes­idir.

Siyasetin önüne bariyerler koyma komploları­ndan vazgeçip âcilen katılımcı bir sistemle demokratik­leşmeye zemin hazırlanma­sıdır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye