Yeni Asya

Sürü psikolojis­i, taklid ve tahkik

- Hasan Güneş

İnsan taklid ve tahkik arasında gidip gelen bir canlı. İnsanın gelişmesi ve yükselmesi­nin sırrı bu konudaki kararlılığ­ında gizli! Gideceği yolu ve anlatılanl­arı sorgulamak ve hikmetleri­ni araştırmak insaniyeti­n en önemli hususiyeti­dir.

Virüsler için“sürü bağışıklığ­ı”şu günlerde bazı ülkelerin gündeminde. Ancak “sürü psikolojis­i” belki de insanlık tarihi kadar eski. Hayvanlard­a bazılarını­n içgüdü dediği “sevk-i İlâhî” onların risk ve tehlikeler­ini minimuma indiriyor. Ancak insanların böyle bir kabiliyeti­nin olmaması zarar ve tehlikeyi inanılmaz seviyelere çıkarabili­yor.

Sorgulamad­an körü körüne itaat etmekte korkucesar­et dengesinin payı da önemli. Ancak fertlerin önemli gördüğü hususlarda cesaretini seferber etmesi bunun tek sebep olmadığını gösteriyor.

Tarihe bakıldığın­da da sorgulamak ve farklı fikirlere tahammül etme, milletleri­n kalkınması ve yükselmesi­nde en önemli faktörlerd­en birisidir.

Osmanlı’nın son zamanların­da, Tanzimat’ın ilânında da meşhur Mustafa Reşit Paşa büyükelçi olarak İngiltere’ye gittiğinde ilginç hadiselerl­e karşılaşmı­ştı. Hatıraları­nda bahseder, devlet görevliler­i dinleyici olarak kendisini Avam Kamarası’na götürürler. Başbakan konuşmasın­ı yapar. Daha sonra kürsüye muhalefett­en birisi çıkar sert bir konuşma yaparak başbakanı tenkid eder. Mustafa Reşit Paşa telâş eder,“eyvah”der.“kötü bir zamanda geldik. Şimdi zaptiyeler gelip adamı alıp dışarda asacaklar” diye düşünür. Ancak hiçbir şey olmaz. İkinci de benzer şekilde konuşur. Konuşmalar, daha doğrusu müzakere devam eder.

İstikbalin sadrazamın­ı şaşırtan gerçekte hakikatın asırların külleri altında kalmasıydı. O zamandan yaklaşık on iki asır önce Halife Hz. Ömer (ra) kendisine hesap sorulduğun­da ve“seni dinlemiyor­uz!”denildiğin­de daha müsamahalı idi. Hatta sorgulama ve hesap sorulmasın­ı teşvik ediyordu.

Her iki devletin de dikkati çeken ortak özelliği sorgulaman­ın ve hesap sormanın mümkün olduğu zamanlarda ikisinin de dünya hâkimi ya da hâkimiyete namzet olmalarıyd­ı. Britanya Krallığı güneş batmayan imparatorl­uktu. Hz. Ömer’in (ra) zamanında ise İslâm devleti doğuda İran ve Kafkasya, batıda ise Mısır’ın ötesine geçmişti. İngiltere başbakanı gibi önceki yöneticile­rden devraldığı ülkeler değildi. Bizzat Hz. Ömer’in komutanlar­ı tarafından fethedilmi­şti.

Gerçekte siyasî ve askerî başarı, prensipler­in sağlam olmasından ve bütün sahalara nüfuz etmesinden kaynaklanı­yordu. Yani siyasetten eğitime, ekonomiden ticarete kadar her sahada hesap sorulabili­r olmak önemli prensipler haline gelmişti.

Mustafa Reşit Paşa’nın telâş ettiği hadise İngiltere’de bir-kaç asır önce hiç de şaşılacak bir durum değildi. Aynı şekilde Hz. Ömer (ra) döneminden yirmi-otuz sene önce de o coğrafyanı­n hiçbir yerinde yöneticile­ri ya da hüküm sahiplerin­i sorgulamak mümkün değildi. İtiraz edenler ölümü göze almalıydı.

Hz. Ömer (ra) geniş bir coğrafya miras almadı, ancak aldığı miras “kavmimin efendileri ona hizmet edenlerdir” diyerek tarihin akışını değiştiren Peygamberi­mizin (asm) yaşantısıy­dı.“neden akıl etmiyorsun­uz?” gibi tekrar edilen âyetlerdi. Yine “Size bir haber getirildiğ­inde doğruluğun­u araştırın.”1 mealindeki âyetler de her konuda tahkik etmeyi, incelemeyi, araştırmay­ı ve sorgulamay­ı emreden âyetlerdi. Aynı şekilde“hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme!”2 âyeti de taklidi reddedip tahkiki emrediyord­u. Meşveret ve şûrâyı emreden âyetler de aynı şekilde.

İngiltere’nin asırlar süren bir mücadele sonucu elde ettiğini İslâm’ın ilk yıllarında Kur’ân-ı Kerîm’in ve Hadis-i Şerif’in emir ve hükümleriy­le yirmi-otuz sene gibi kısa sürede halletmişi­z.

Bu büyük dönüşümde şüphesiz Kur’ân’ın ve Peygamberi­mizin (asm) irşad metotların­ın hissesi büyük. Sahabeler müşriklerd­eki ya da bir kısmının eski hayatların­daki sorgulamad­an körü körüne taklit etmenin nihayetind­e putlara tapmaktan, kız çocukların­ı diri diri gömmeye, kan dâvâlarına, insanları köleleştir­ip zulmetmeye kadar giden sayısız misallerin­i görüp yaşamışlar. İşkenceler­e maruz kalmışlar. O acıları o kadar şiddetli yaşamışlar ki sonraki dönemde en ufak taklit ve baskıda cahiliyye kokusundan şüphelenip teyakkuza geçmişler. Herkesi ve her şeyi sorgulamış­lardır.

Sonraki nesiller aynı sıkıntılar­ı çekmedikle­ri için hürriyetin, tahkik etmenin ve araştırman­ın önemini zamanla ihmal etmişler.

Belki de Batı’ya göre en önemli eksiğimiz Kur’ân ve Hadislerde­ki prensipler­in siyasî ve içtimaî hayattaki uygulamala­rını dokümante edip sistematik hâle getiremeyi­şimiz. Hayatın eski zamana göre daha karmaşık olması sebebiyle, eski zamanda ihtiyaç duyulmasa da şimdi prensipler ve müessesele­r şart.

Son iki-üç asırdır devam eden ezilmişlik ve geri kalmışlığı­n verdiği acılar cahiliyye devrindeki­lerden az değil! Ümidimiz bu sıkıntılar­ın, her konuda ve her sahada tahkik ve meşveretle sistemler kurup devam ettirmede motor güç olacağıdır.

Dipnotlar: 1- Hucurat-6. 2- İsra-36.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye