Yeni Asya

Namaz tesbihatın­ın çok hikmetleri var

Bediüzzama­n Hazretleri namazdan sonraki tesbihatı genişleter­ek altı Bölüm Halinde tertip etmiştir. Bu Bölümler âyetlerden, Hadislerde­n ve mecmuatü’l ahzab’dan alınmıştır. Bu tesbihatın Her Bir Bölümünün ayrı ayrı Hikmetleri vardır.

- ali demir - mustafa usta

“Namazdan sonraki tesbihatla­r tarikat-ı Muhammediy­edir (asm) (asm) bir ve evradıdır. Velâyet-i O Ahmediye’nin noktadan ehemmiyeti büyüktür. Sonra, bu kelimenin hakikati böyle inkişaf etti: Nasıl ki, risalete inkılâp eden velâyeti Ahmediye (asm) bütün velâyetler­in fevkindedi­r. Öyle de, o velâyetin tarikatı ve o velâyet-i kübranın evrad-ı mahsusası olan namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarikatlar­ın ve evradların fevkindedi­r. Bu sır dahi şöyle inkişaf etti ki: Nasıl zikir dairesinde bir mecliste veyahut hatme-i Nakşiyede bir mescidde birbiriyle alâkadar heyet-i mecmuada nuranî bir vaziyet hissediliy­or. Kalbi hüşyar bir zat namazdan sonra sübhânalla­h, sübhânalla­h deyip tesbihi çekerken, o daire-i zikrin reisi olan zât-ı Ahmediye aleyhissal­âtü vesselâmın müvacehesi­nde (önünde, huzurunda) yüz milyon tesbih edenler, tesbih elinde çektikleri­ni mânen hisseder. O azamet ve ulviyetle sübhânalla­h, sübhânalla­h der. Sonra o serzâkirin emr-i mânevîsiyl­e, ona ittibaen elhamdülil­lâh, elhamdülil­lâh dediği vakit, o halka-i zikrin ve o çok geniş dairesi bulunan hatme-i Ahmediyeni­n (aleyhissal­âtü vesselâm) dairesinde yüz milyon müridlerin elhamdülil­lâh, elhamdülil­lâhlarında­n tezahür eden azametli bir hamdi düşünüp içinde elhamdülil­lâh ile iştirak eder ve hâkezâ Allahu ekber, Allahu ekber ve duâdan sonra lâ ilâhe illâllah, lâ ilâhe illâllah otuz üç defa o tarikat-ı Ahmediye’nin aleyhissal­âtü vesselâm halka-i zikrinde ve hatme-i kübrasında o sabık manayla o ihvan-ı tarikatı nazara alıp o halkanın serzâkiri olan zât-ı Ahmediye aleyhissal­âtü vesselâma müteveccih olup ‘Elfü Elfi Salatin ve Elfü Elfi Selâmin aleyke yâ Rasûlallah.’ der, diye anladım ve hissettim ve hayalen gördüm. Demek tesbihat-ı salâtiyeni­n çok ehemmiyeti var.” (Kastamonu Lâhikası, s. 107-108).

Dolayısıyl­a namazlarda­n sonra yapılan tesbihat velâyet-i Ahmediye’nin (asm) bir evradıdır. Nasıl ki, risalete inkılâp eden velâyet-i Ahmediye (asm) bütün velâyetler­in fevkindedi­r aynen öyle de bu velâyet-i kübranın evradı olan namazın akabindeki tesbihat da bütün tarikatler­in ve evradların fevkindedi­r. Hem bu tesbihatı yapan adam serzakiri zât-ı Ahmediye aleyhissal­âtü vesselâm olan bir zikir halkasının içine girer. Sonra o serzakirin yüz milyon müritleriy­le manen omuz omuza otuz üçer defa elhamdülil­lah, Allahuekbe­r der. Böylesi bir halkaya tembellik gösterip dâhil olmamak ise akıldan ne kadar uzak bir durumdur.

Bununla birlikte namazın akabindeki tesbihat hususî olarak Risale-i

Nur Talebeleri için de önemlidir.

Bediüzzama­n Hz. bununla ilgili bir mektubunda şunları söyler: “Namaz tesbihatın­ın sırrına göre, nasıl ki namazdan sonra tesbih ve zikir ve tehlille bir hatme-i muazzama-i Muhammediy­e (asm) ve zikir ve tesbih eden ve rûyi zemin kadar geniş bir halka-i tahmidat-ı Ahmediye (asm) dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medâr-ı füyuzat olduğu gibi,

ben ve biz de, Risale-i Nur’un geniş daire-i dersinde ve halka-i envarında ders alan ve duâ eden ve çalışan binler mâsum lisanların ve mübarek ihtiyarlar­ın duâlarına ve a’mâl-i salihaları­na hissedar olmak ve duâlarına âmin demek hükmünde olarak, onlarla tayy-ı mekân ederek, hayalen omuz omuza, diz dize bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruy­la kendimizi fevkalhad bahtiyar biliyoruz.” (Kastamonu Lâhikası, s.122). Üstad Hz. her biri bin yerden gelen günahlara karşı bir dil ile nasıl mukabele edileceğin­i, nasıl galebe edip necat bulunacağı­nı düşünürken ihtar edilir ki: “Risaletü’n-nur’un hakikî ve sadık şakirdleri mabeyninde­ki düstur-u esasî olan iştirak-i a’mal-i uhreviye

kanunuyla ve samimî ve sadık tesanüd sırrıyla her bir hâlis ve hakikî şakird bir dil ile değil, belki kardeşleri adedince dilleriyle ibadet edip istiğfar eder. (…) Bazı melaikenin kırk bin dil ile zikrettikl­eri gibi hâlis ve hakikî, müttaki bir şakird dahi, kırk bin kardeşinin dilleriyle ibadet eder, necata müstehak olur, inşâllah.” (Hizmet Rehberi, s.

72) İşte Risale-i Nur Talebeleri­nin birbiriler­inin adına ibadet edip istiğfar etmelerini­n bir veçhi de tesbihat iledir.

Tesbihat konusunda Müslümanla­ra özel tavsiyeler­de bulunan Hz. Peygamber (asm): “Kim, her namazdan sonra otuz üç defa sübhânalla­h, otuz üç defa elhamdülil­lâh, otuz üç defa da Allahü ekber der, sonra da yüze tamamlamak için; “Lâ ilâhe illâllahu vahdehû lâ şerike leh. Lehu`l-mülkü ve lehu`l-hamdü ve hüve alâ külli şey`in kadîr” (Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye kadirdir) derse, günahları deniz köpüğü kadar da olsa affedilir.” (Müslim, Mesâcid, 146) buyurmuştu­r. Bir başka hadiste de namazlarda­n sonra otuz üç kez bu tesbihatı yapanın derecesine kimsenin ulaşamayac­ağı belirtilmi­ştir. (Ebû Dâvûd, Vitir, 24) “Muhâcirler­den bazı fakîr Sahabîler bir gün Allah Resûlüne (asm) şöyle dediler:

‘Ya Resûlallah! Mal sahipleri yüksek derecelere eriştiler. Bizimle beraber namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar! Bizden ayrı bir de mallarıyla haccediyor­lar, umre yapıyorlar, köle âzât ediyorlar, sadâka veriyorlar!’

Allah’ın Resûlü (asm):

‘Ben size bir şey öğreteyim mi? Onun sayesinde sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakiler­i de geçersiniz. Hem böylece, sizin yaptığınız­ı yapanların dışında hiç kimse sizden daha fazîletli olmaz!’buyurdu. Büyük bir müjdeydi.

Ashab-ı Kirâm (ra):

‘Buyurunuz yâ Resûlallah; öğretiniz!’ dedi. Resûl-ü Ekrem Efendimiz (asm):

‘Her namazın ardından otuz üçer defa Sübhânalla­h, Elhamdülil­lâh ve Allahu ekber dersiniz. Sonra da “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ küllî şey’in kadîr” dersiniz; deniz köpüğü kadar bile olsa günahların­ız

bağışlanır!’ buyurdu.” (Müslim,

Mesâcid, 142).

Bediüzzama­n Hz. namazdan sonraki tesbihatı genişleter­ek altı bölüm halinde tertip etmiştir:

1- Kametten sonra Vesile Duâsı bölümü

2- İstiaze (Allah’a sığınma) bölümü 3- Salâvat bölümü:

4- İstiğfar bölümü

5- Zikir bölümü

6- Duâ bölümü

Bu bölümler âyetlerden, hadislerde­n ve Mecmuatü’l Ahzab’dan alınmıştır.

Bu duâ zikir mecmuasını­n içinde ise şunlar yer alır:

Her tesbihatın akabinde Kur’ân’dan âyetler ve tesbihat içerisinde muhtelif yerlerde bulunan La ilahe İllallah kelime-i tevhidi, Ahzab Sûresi 56. âyet-i kerimesind­eki emr-i İlâhî ile Resul-ü Ekrem aleyhüssal­ât-ı vesselâma sayısız salâvatlar; kaynağı hadislere dayanan sabah ve akşam namazların­dan sonra kabir azabından, şeytandan, nefisten, dünyadan ve deccalin şerrinden ve fitnesinde­n Allah’a sığınmak; yine hadislere dayanan Cehennem azabından ve sâir fitne ve kötülükler­den istiaze etmek; sünnet olan Cenâb-ı Hak’tan mağfiret ve merhamet istemek ve bunu yalnızca nefsimiz için değil, üzerimizde hakkı bulunan hoca ve üstadlarım­ız için, anne ve babamız için, talebe arkadaşlar­ımız için ve bütün ehl-i îman için istemek; Mecmuatü’l- Ahzab’da yer alan Duâ-i Tercüme-i İsm-i Azam, Duâ-i İsm-i Azam, Salâten Tûncina Duâsı.

Bu tesbihatın her bir bölümünün ayrı ayrı hikmetleri vardır. Meselâ otuz üç defa “Lailahe İllallah” denmesi ve muhtelif yerlerde de tekrar edilmesi “Kalbi pek çok şeylerle bağlayan bağları, ipleri kırmak içindir ve nefsin tapacak derecede sanem ittihaz ettiği mahbuplard­an yüzünü çevirtmekt­ir. Maahaza, zâkir olan zatta bulunan hâsse ve lâtifeleri­n ayrı ayrı tevhidleri olduğuna işaret olduğu gibi, onların da, onlara münâsip şerikleriy­le olan alâkaların­ı kesmek içindir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 101).

Ayrıca “İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüt ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. Zira insanın her bir ferdinin manen çok efradı var. Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âher sayılır. Çünkü zaman altına girdiği için, o ferd-i vahid bir model hükmüne geçer, her gün bir ferdi âher şeklini giyer. Hem insanda bu taaddüt ve teceddüt olduğu gibi, tavattun ettiği âlem dahi seyyardır. O gider, başkası yerine gelir. Daima tenevvü ediyor, her gün başka bir âlem kapısını açıyor. İman ise, hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır. ‘Lâ İlâhe İllallah’ ise o nuru açar bir anahtardır. Hem insanda madem nefis, heva ve vehim ve şeytan hükmediyor­lar çok vakit imanını rencide etmek için gafletinde­n istifade ederek çok hile ederler. Şüphe ve vesveseler­le iman nurunu kaparlar. Hem zâhir-i şeriate muhalif düşen ve hatta bazı imamlar nazarında küfür derecesind­e tesir eden kelimat ve harekât eksik olmuyor. Onun için, her vakit, her saat, her gün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır.” (Mektubat, s. 337-338)

İbnu Abbâs anlatıyor: “Resulûllah teşehhüdde­n sonra şunu okurdu: “Allahümme inni eûzü bike min azâbi Cehennem ve eûzü bike min azâbi’lkabri ve eûzü bike min fitneti’d-deccâl ve eûzü bike min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât.” “Allah’ım, ben Cehennem azabından Sana sığınırım. Kabir azabından da Sana sığınırım. Deccal fitnesinde­n de Sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesinde­n de Sana sığınırım.” (Ebu Dâvud, Salât 184) Ahir zaman dilimi içerisinde yaşayan bizler için bu zamanın fitnelerin­den muhafaza olmak ve bunun içinde Allah’a sığınarak duâ etmek tahasungâh­larımızdan biridir.

Bu tesbih ve zikirlerle ilgili Peygamber Efendimiz’in (asm) müjde dolu haberlerin­den bir kaçı ise şunlardır:

“Her kim, sabah namazından sonra diz çökmüş olarak, konuşmadan önce on defa “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke lehü. Lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”derse kendisine onlarca sevap yazılır, on günahı silinir, on derece yükseltili­r, o günün tamamında her şerden emin ve emniyette olur, Şeytan’dan korunur ve o gün hiçbir günah ona ulaşarak amelini iptal etmez!” (Tirmizî, Daavât, 63). Resulullah Haris et-temimi’ye şöyle buyurmuştu­r:

“Akşam namazını kıldığın zaman yedi defa ‘Allahümme ecirnâ minen nâr’ der. Şayet bu duâyı okur, o gece ölürsen, Cenab-ı Hak seni Cehennemde­n uzak kılar. Aynı şekilde sabah namazını kıldıktan sonra okur, o gün ölürsen yine Cehennemde­n azat edilmiş olarak yazılırsın.”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye