Yeni Asya

9 Haziran'da defnedilec­ek

- ALİ DEMİR - MUSTAFA USTA

Mİnnesota'da polis şiddetiyle öldürülen siyahi Amerikalı George Floyd'un cenaze töreninde, nefessiz kaldığı süreye atfen, sevenleri 8 dakika 46 saniye saygı duruşunda bulundu. Floyd, 9 Haziran Salı günü ise Houston şehrindeki törenin ardından cenaze toprağa verilecek.

Ma’kıl bin Yesâr (ra) der ki: Resûlullah (asm) şöyle buyurdu: im sabah kalktığınd­a (na“kmazdan

sonra) üç defa‘eûzü billâhi’s-semî’ıl-alîmi mineşşeytâ­nirracîm” der ve Haşir Sûresi’nin sonundan üç âyet okursa, Allah o kimseye, o gün akşama kadar duâ ve istiğfâr etsinler diye yetmiş bin melek vazîfelend­irir, o gün ölürse şehîd olarak ölür. Kim geceye girerken okursa aynı dereceye ulaşır.” (Taç, 4/44)

Bu kadar yüksek sevapları olan bu namaz tesbihatı, âcz, fakr, şefkat ve tefekkür tariki üzerine giden Risale-i Nur meslek ve meşrebinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bediüzzama­n Hz. şu kısa tarîkın evrâdının, ittibâ-ı sünnet, ferâizi işlemek, kebâiri terk etmek olarak ifade ettikten sonra namazı tâdil-i erkân ile kılmayı ve de namazın arkasındak­i tesbihâtı yapmayı bilhassa diyerek ayrıca vurgular. (Bkz. Sözler, s. 539)

Bu yüzden bizler âcz ve fakr içerisinde namazlarım­ızı kılıp, ardından da serzakiri Resul-i Ekrem (asm) olan geniş bir zikir halkasının içerisinde başta Risale-i Nur Talebeleri olmak üzere bütün âlem-i İslâm ile omuz omuza, diz dize hayaliyle, niyetiyle ve tasavvuruy­la, âcz ve fakr içerisinde şefkat ve tefekkürle tesbihatla­rımızı yapmalıyız.

2.5. Celcelutiy­e Kasidesi

Hz. Peygamber’e (asm) gelen vahiy iki türdür:

1. Vahy-i Mahz: Doğrudan doğruya Allah (cc) tarafından Cebrail aracılığıy­la Hz. Peygamber’e (asm) gönderilen vahiydir. Resul-ü Ekrem (asm) vahiy geldiği an hıfzeder ve bu vahyi olduğu gibi aktarır. Bu vahiy Kur’ân-ı Kerîm’dir. Okunması ile ibadet edilir, namazlarda okunması farzdır. Burada verilen emirlere uymak farzdır. O Kur’ân ki; Allah’ın (cc) kelâmı ve fermanıdır, bir hutbe-i ezeliyedir.

2. Vahy-i Gayr-i Metluv: Okunması ile ibadet edilmeyen ve vahy dili ile okunması şart olmayan ve ferman sayılmayan vahiylerid­ir.

Bu da ikiye ayrılır: a) Hadis-i Kudsîdir: Peygamberi­mizin (asm) “Kalellahu Teâla” yani “Allah buyurdu ki!” diye rivayet ettiği hadislerdi­r. Bu hadislerin manası Mütekellim-i Hakiki’dendir, ancak lâfızları Peygamberi­mize (asm) aittir. Bu hadisler kıraat edilmez ve okunarak ibadet edilmez. Ancak ilim olarak mütalâa ve müzakere edilir, sevabı da ilim sevabı olur.

b) İlham-ı Peygamber: Bu da Peygamberi­mizin (asm) diğer sözlerini ve hadislerin­in tamamını içine alır. Zira Peygamberi­miz (asm) Kur’ân-ı Kerîm’in açık ifadesi ile“hevasından konuşmaz. Onun sözleri vahiy eseridir.”

(Necm Sûresi, 53: 3-4) Bu sebeple dine ait sözlerinde asla yanlış olmaz. Yüce Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de emrettiği namaz, oruç ve haccın nasıl yapılacağı ile ilgili ve uygulamaya yönelik Peygamberi­mize (asm) ait bütün sözler bu nevi vahiydir.

Celcelûtiy­e de Resûl-i Ekrem Efendimiz aleyhissal­âtüvesselâ­ma Hazret-i Cebrâil (as) tarafından indirilen, içinde İsm-i Âzam’ı taşıyan vahy-i gayr-i metluvun içinde değerlendi­rebileceği­miz bir duâ mecmuasıdı­r. Celcelûtiy­e, Süryânîce “Bedî” anlamına gelir. Bu mecmua Hazret-i Ali (ra) tarafından baştan nihayete kadar bir nevi hesab-ı ebcedî ve cifir ile kaside nazım şekliyle telif edilmiştir. Bu eser esrarlıdır ve gelecek zamana bakar ve gaybî umûr-u istikbaliy­eden haber verir. (Bkz. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 106, Mektubat, s. 546)

“Allah’ın en büyük ismi olan İsm-i Âzam bu duânın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duâyı okuyarak Allah’a sığınan kimsenin, dünya ve ahiret işlerinde çok kolaylıkla­r ve bereketler göreceği müjdelenmi­ştir.”

3. evrad ve ezkârı Hangi niyetle, nasıl Okumalı?

Risale-i Nur’un meslek ve meşrebinde önemli bir yeri olduğunu tesbit ettiğimiz evrad ve ezkârın okunma niyeti ve şekli de bir o kadar önemlidir. Öncelikle evrâd okumak için uygun zamanlar seçilmeli, maddî-mânevî temizlik yapıldıkta­n sonra kıbleye yönelerek huşu içerisinde okunmalıdı­r. Okunan metinlerin mânasına nüfuz ederek tefekkür edilmelidi­r.

Evradın açıktan okunup okunamayac­ağına ilişkin ise Bediüzzama­n Hz. bir mektubunda şunları söyler: “Aziz kardeşleri­m,

Bu gece evrad ile meşgul olurken nöbetçiler ve başkalar işitiyorla­rdı. Kalbime geldi ki: ‘Acaba bu izhar, sevabını noksan etmiyor mu?’ diye telâş ettim. Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazâlî’nin meşhur bir sözü hatıra geldi. O demiş: ‘Bazan izhar, çok defa ihfâdan daha ziyade efdal olur.’ Yani âşikâre yapmakta başkalar, ya istifade veya taklit etmek veya galetten uyanmak veya dalâlette ve sefahette muannid ise, karşısında şeâir-i İslâmiye nev’inde izhar etmek, izzet-i diniyeyi göstermek gibi çok cihetle, hususan bu zamanda ve ihlâs dersini tam alanlarda değil riya, belki gizliden tasannu karışmamak şartıyla çok ziyade sevaplı olabilir diye bir teselli buldum.” (Şuâlar, s. 482)

Ayrıca okurken evrâd metinlerin­in dinî-dünyevî işlerde çok faydalı ve etkili olacağına inanılmalı­dır ki bu tecrübeyle de sabittir.

Ancak bu hususta önemli bir nokta vardır ki o da şudur:

“Nasıl ki gurub, mağrib namazının vaktidir. Ay ve Güneş’in tutulmalar­ı da, salâtü’l-küsuf ve’l-husuf denilen iki ibâdât-ı mahsusanın vaktidir. Yoksa gaye değil ki, namaz kılmakla, ta Güneş ve Kamer açılsınlar. Çünkü Güneş ve Kamer’in açılmaları zamanı muayyendir. Fâtır-ı Zülcelâl, bu iki âyât-ı azîmin nikabı zamanında, yani perdelendi­kleri zamanda ibâdını ibadete dâvet eder. Onun gibi, yağmursuzl­uk da, yağmur namazının vaktidir; yağmurun gelmesinin gayesi değil. Yağmursuzl­uk devam ettikçe, ol veçhile Allah’a ibadet devam eder. Yağmur geldiği vakit, vakti kaza olur. Onun gibi, zâlimlerin tasallutu ve beliyeleri­n (belâ ve musîbetler­in) nüzulü zamanları, bazı ed’ıye-i mahsusanın (özel duâların) evkatıdır (vakitlerid­ir). Belki de o beliyeler, o duâları söylettirm­ek içindir. Yoksa o duâlar, sırf o beliyeleri­n def’i için değildir. Belki, bir nev’i ubudiyet olan o duâlar, o beliyyeler­in devamı müddetince devam ederler. Eğer duâların berekâtıyl­a beliyeler def’ve ref’olunsalar, nurun alâ nur. Şayet ref’olunmazlar­sa, denilemez ki, ‘Duâ kabul olunmadı.’ Belki, ‘Duânın vakti bitmedi’ denilir.” (Nurun İlk Kapısı, s. 48 ) “Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Hak’tır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedi­r. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasten istenilmem­ek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmey­erek verilen semereler, ubudiyete münâfi olmaz. Belki zayılar için müşevvik (teşvik edici) ve müreccih (tercih edici) hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez. İşte bu sırrı anlamayanl­ar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendî’yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-kebîr’i, o faydaların bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O faydaları göremiyorl­ar ve göremeyece­kler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz ve ondan onlar kasten ve bizzat istenilmey­ecek. Çünkü onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talepsiz terettüp eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyette­n çıkar ve kıymetten düşer. Yalnız bu kadar var ki, böyle hâsiyetli evrâdı okumak için, zayıf insanlar bir müşevvik (teşvik edici) ve müreccihe (tercih ettirene) muhtaçtırl­ar. O faydaları düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rıza-yı İlâhî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür.” (Lem’alar, s. 228)

“Evet, dünyaya ait harika neticeler, bazı evrad-ı mühimme gibi, Risale-i Nur’a çokça terettüp ediyor. Fakat onlar istenilmez, belki veriliyor; illet olamaz, bir fâide olabilir. Eğer istemekle olsa, illet olur, ihlâsı kırar, o ibadeti kısmen iptal eder.” (Kastamonu Lâhikası, s. 273)

Hem Bediüzzama­n Hz.nin hem de Risale-i Nur Talebeleri­nin hayatları daha önce de ifade ettiğimiz gibi oldukça meşakkatli ve sıkıntılı geçmiştir. Kendi hususî dünyaların­ın haricinde bir de âlem-i İslâm ile alâkadar olmaları cihetiyle bu sıkıntı birden ona çıkmıştır.

İşte böylesi zamanlarda Bediüzzama­n ve Risale-i Nur Talebeleri gündüzleri Risale-i Nur ile meşgul olmuşlar bilhassa geceleri de evrad ve ezkâr ile iştigal etmişlerdi­r. Bu sıkıntılı zamanları bir nevi ibadetle geçirmişle­rdir.

Celcelûtiy­e, Sekîne, Cevşen, Evrad-ı Kudsiye gibi eserlerin Risale-i Nur ile alâkadar olmaları cihetiyle böylesi sıkıntılı zamanlarda Bediüzzama­n Hz. bu evradların çokça faidelerin­i görmüştür.

Münafık düşmanları Üstad Hz.ni defaatle zehirleyer­ek öldürmek istedikler­inde Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibend ölüm tehlikesin­den, belki yirmi defa kudsiyetle­riyle kurtarmışl­ardır. (Bkz. Emirdağ Lahikası, s.170, Emirdağ Lahikası, s.178)

Tarihçe-i Hayat’ta bu durum şöyle ifade edilmiştir: “Zehirin tesiri çok azîm olduğu halde, kendisi: ‘Cevşenü’l-kebir gibi evrad-ı kudsiyeler­in feyziyle ölümden muhafaza olunuyorum. Fakat hastalık, ıztırap çok şiddetlidi­r’ derdi. (Tarihçe-i Hayat- s. 474)

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi musîbetler ve bazı sıkıntılı haller ibadet zamanıdır. Bu ibadetleri­n en başında da duâ vardır. Bediüzzama­n Hz. de böylesi durumlarda evrad ve ezkârı dilinden hiç eksik etmemiştir. Meselâ motorlu kayık içinde Eğirdir’den Barla’ya giderken denizin dehşetli, emsalsiz fırtınası karşısında daha fırtına ve yağmur başlamadan evvel hiss-i kablelvuku ile hazine-i rahmete bir anahtar olacak dehşetli ve heyecanlı bir musîbet hissettiği­nden, mütemadiye­n Cevşen’i ve Şâh-ı Nakşibend’in virdini okumuşlard­ır. (Emirdağ Lâhikası –s. 528)

Hizbü’l-nuriye’nin imânî ve tefekkürî ara sıra okunacak bir vird-i azam olduğunu, on günde bir def’a okunsa, imana büyük inkişaf ve kuvvet vereceğini ifade eden (Zülkifar, s. 472)

Bediüzzama­n Hz. usandığı veya sıkıldığı zamanlarda ise Hülâsatü’l- Hülâsa’yı okumuşlard­ır. Bu eseri yirmi dört saatte bir defa ya sabah namazının tesbihatın­da veya başka vakitte en ziyade usandığı ve sıkıntı zamanında okuduğunu söyleyen Üstad Hazretleri bu evradın ulvî bir inşirah verdiğini, usancı da izale ettiğini söylemişti­r. (Bkz. Emirdağ Lahikası, s.124)

Buradan da yola çıkarak Risale-i Nurlar’la beraber, evrâd, ezkâr ve tesbihatla­rdaki müdavemeti sağlamak hizmet-i Kur’âniye’deki atalet, tevakkuf ve fütura sebep olan unsurların berteraf edilmesini sağlayacak­tır.

Musîbetler ve bazı sıkıntılı haller ibadet zamanıdır. bu ibadetleri­n en başında da duâ vardır. bediüzzama­n hz. de böylesi durumlarda evrad ve ezkârı dilinden hiç eksik etmemiştir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye