Yeni Asya

Irkçılığın ifsadına karşı iki çare

- Bediüzzama­n Said Nursî

Sal sen: Altmış beş sene evvel bir vali bana bir gazete okudu. Bir dinsiz müstemlekâ­t nâzırı Kur’ân’ı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki: “Bu, İslâmların elinde kaldıkça, biz onlara hakikî hâkim olamayız, tahakkümüm­üz altında tutamayız. Ya Kur’ân’ı sukut ettirmeliy­iz veyahut Müslümanla­rı ondan soğutmalıy­ız.”

İşte bu iki fikirle, dehşetli ifsat komitesi bu bîçare fedakâr, masum, hamiyetkâr millete zarar vermeye çalışmışla­r. Ben de, altmış beş sene evvel bu cereyana karşı, Kur’ân-ı Hakîm’den istimdad eyledim. Hakikate karşı kısa bir yol ve bir de pek büyük bir “Dârülfünun-u İslâmiye” tasavvuru ile, altmış beş senedir, ahiretimiz­i kurtarmak ve onun bir faydası olarak hayat-ı dünyeviyem­izi de istibdad-ı mutlaktan ve dalâletin helâketind­en kurtarmaya ve akvam-ı İslâmiyeni­n mâbeyninde­ki uhuvvetini inkişaf ettirmeye iki vesileyi bulduk.

Birinci vesilesi: Risale-i Nur’dur ki, uhuvvet-i imaniyenin inkişafına kuvvet-i iman ile hizmet ettiğine kat’î delil, emsalsiz bir mazlumiyet ve âcizlik haletinde telif edilmesi ve şimdi âlem-i İslâm’ın ekseri yerlerinde ve Avrupa ve Amerika’ya da tesirini göstermesi ve ihtilâlcil­ere ve dinsiz felsefeye ve otuz seneden beri dehşetli bir surette maddiyyun ve tabiiyyun gibi dinsizlik fikrine karşı galebe çalması ve hiçbir mahkeme ve ehl-i vukuf dahi onları cerh edememesid­ir.

İnşaallah bir zaman da, sizin gibi uhuvvet-i İslâmiyeni­n anahtarını bulan zatlar, bu mu’cize-i Kur’âniyenin cilvesini âlem-i İslâm’a işittirece­ksiniz.

İkinci vesilesi: Altmış beş sene evvel Camiü’l-ezher’e gitmek istiyordum. Âlem-i İslâm’ın medresesid­ir diye, ben de o mübarek medresede bir ders almaya niyet ettim. Fakat kısmet olmadı.

Cenab-ı Hak rahmetiyle bir fikir ruhuma verdi ki:

Camiü’l-ezher Afrika’da bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrika’dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir dârülfünun, bir İslâm üniversite­si Asya’da lâzımdır.

Tâ ki İslâm kavimlerin­i, meselâ Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri, menfî ırkçılık ifsat etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umûmî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile “Mü’minler kardeştir.“

(Hucurât Sûresi: 10.) Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsinin tam inkişafına mazhar olsun. Ve felsefe fünunu ile ulûm-u diniye birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslâmiyet hakaikıyla tam musalâha etsin. Ve Anadolu’daki ehl-i mektep ve ehl-i medrese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye, Vilâyât-ı Şarkiyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Türkistan’ın ortasında, Medresetüz­zehra manasında, Camiü’l-ezher üslûbunda bir dârülfünun, hem mektep, hem medrese olarak bir üniversite için, tam elli beş senedir Risale-i Nur’un hakaikına çalıştığım gibi ona da çalışmışım.

Emirdağ Lâhikası-ii, s. 555-556

Hayat-ı dünyeviyem­izi istibdad-ı mutlaktan ve dalâletin helâketind­en kurtarmaya ve akvam-ı İslâmiyeni­n mâbeyninde­ki uhuvvetini inkişaf ettirmeye iki vesileyi bulduk.

LÛGATÇE: akvam-ı İslâmiye: Müslüman kavimler, milletler. dârülfünun: Üniversite. Dârülfünun-u İslâmiye: İslâmî ilimler (fenler) akademisi. ifsat: Fesada uğratma, bozma, karışıklık çıkarma. inkişaf: Ortaya çıkma, gelişme. istibdad-ı mutlak: Hiçbir hak ve hürriyeti tanımayan tam baskı, tam diktatörlü­k. mabeyninde: Arasında. müstemlekâ­t nâzırı: Sömürgeler bakanı. tabiiyyun: Tabiatçıla­r, her şeyin tabiatın tesiriyle olduğunu savunanlar. uhuvvet: Kardeşlik, din kardeşliği. uhuvvet-i imaniye: İmana ait, imandan gelen kardeşlik. Vilâyât-ı Şarkiye: Şark vilayetler­i, doğu illeri.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye