Ehl-i imanın yanlışı yüzünden zarar İslâm’a geliyorsa
20
. Lem’a, İslâm’a hizmet eden toplulukların ‘meslek esasları’nı; 21. Lem’a ise, her topluluğun kendi içindeki ‘meşrep esasları’nı ele alır. Meşrep, iç dairedeki hukuku; meslek, toplulukların amaç birliğindeki hukukunu temin eder.
Meşrebinin muhabbetiyle hizmet edenlerin, sair ehl-i iman kardeşlerinin hukukunu çiğnememesi ve Kur’ân’ın ulviyetine gölge düşürmemesi önemlidir.
Ümmet-i Muhammed’i (asm) sahil-i selâmete çıkaracak gemide çalışan hademelerin, vazifedeki ihmalleri, sadece kendilerini değil, gemideki bütün ehl-i imanı etkiler. Herkes yaptığı hizmetten umumun hukuku anlamında sorumludur.
İslâm’ın ruhuyla örtüşmeyen adımlar ve dünyevî, uhrevî, şahsî, siyasî hiçbir şeye alet ve tabi olmayan iman ve Kur’ân hakikatlerini kendi şahsî, siyasî, cemaatî menfaatine alet edenler, ortak hukuku, hakkın hatırını çiğnemiş olurlar.
İstişaresiz, kontrolsüz, istismara açık, şeffaf olmayan hizmet tarzları ile İslâm’a hizmet edilir mi? Böyle veballi adım atanlar İslâm’ın, pek çok masumun, İslâm’a hizmet eden toplulukların, cemaatlerin hak ve hukukuna, hizmetlerine tecavüz etmiş olmazlar mı? Yapılamayan hizmetler sonucu on binlerce genç bu süreçten manen olumsuz etkilenmişse, dinimiz İslâm küresel anlamda itibar kaybına uğramışsa, bunun vebalini kim ödeyecektir? Bu duruma sebep olan topluluğun ve siyasiyyunun ilgililerine, kimse, ‘Neden böyle yapıyorsunuz, ortak değerimiz dinimiz zarar görüyor, gençliğimiz imansızlık batağına düşüyor.’ demeyecek mi? Kur’ân’ın, ‘Onların aralarındaki işleri istişare iledir.’ (Şûrâ) hükmü, bu bir kişiye bağlı topluluklarda ne zaman hayat bulacak?
Ehl-i iman toplulukların bir araya gelip, ‘Maksat ve esasta bir olduğumuz İslâm için ortak sorumluluklarımız nelerdir?’ diyerek, tevfik-i İlâhiyi celp edecek ‘maksatta ittihad’ adımlarını atmaları gerekmez mi? Küresel şahs-ı manevî olmuş dinsiz güçlere karşı, ehl-i hakkın güçlü bir şahs-ı manevî olup, ehl-i İslâmı bu maddî manevî zilletten kurtarma zamanı gelmedi mi artık?