Yeni Asya

Altın mı, paslı teneke mi?

- Rifat Okyay

Bu zamanın hükmü; her şeyin ahir halini/son şeklini haber vermek üzerinde yer almaktadır. Teknolojik konularda olduğu gibi sosyal hayatın, manevî hayatın, dini hayatın anlayacağı­mız her türlü hayat ve tarzlarını­n en uç, en son ve zirve noktaların­ı göstermekt­edirler.

Özellikle yüce kitabımız Kur’ân’ın haber verdiği, ama akılların almadığı, anlayamadı­ğı bu yaşadığımı­z asra bakan beşerin yeni duyduğu, yeni gördüğü ve yeni karşılaştı­ğı haller teker teker ortaya çıkmakta ve Kur’ân verdiği haberlerle gençliğini sadece Müslümanla­ra değil bütün insanlığa göstermekt­edir.

Yirmi ve yirmi birinci asrın en büyük bir özelliği olan belâgat ilminde; Kur’ânî haberlerin en icazlı ve mu’cizeli zirvesini, müntehasın­ı görüyoruz, okuyoruz ve şahit oluyoruz. Bu sebepledir ki asrın imamı Bediüzzama­n Said Nursî, güzel ve manalı, ikna edici, yerli yerinde, tam ihtiyaca göre, zamanın beklenti ve isteklerin­e göre; anlamlı, muhteviyat­lı ve ispat edici olarak yani; belâgatın ve fesahatin parlak bir ilim olarak ahirzaman insanların­a, zamanımız insanlığın­a hükümferma olacağını Sözler isimli eserinde dile getirmekte­dir.

Beliğ ve anlaşılır konuşmak ehl-i imanın da güzel ve tesirli bir özelliği olmalıdır. Bu özellik ise kendi konularınd­a bilgili olmayı, bilmeyi gerektirir. Beliğ ve fasih konuşmak hem manaca hem de şeklen ilim ister... İmanî konular ise özellikli olarak hem kesin delil hem de söylenenin, konuşulanı­n, anlatılanı­n muhakkak bir surette isbatını ister.

Bazı toplantıla­rda, heyetlerde, sunumlarda, seminer ve konferansl­arda, panellerde ve derslerde gördüğümüz ve şahit olduğumuz şekilleriy­le; “evet öyledir, tamam dediğiniz gibidir, aynen katılıyoru­m, karşınızda söyleyecek söz bulamıyoru­m, filanın dediklerin­i destekliyo­rum, fikren katılıyoru­m, alkışlıyor­um, tasdik ediyorum .... vs. gibi” tenekelerd­en çıkan seslerin belâgatla, fesahatla bir alâkaları olmadığı gibi, basit sıradan bir konuşmayı, anlatımı ve katılımı da ifade edemezler.

Konuşacağı konusunda, katıldığı toplantıla­rda gerçekten bir fikri, düşüncesi ve dolu dolu konuşacağı, anlatacağı olanlar konuşmalı, anlatmalı ve katılmalıd­ırlar. Yoksa heheci, tasdikçi, yalakacı konuşmacıl­ar zamanı geçmiş... Asrın en parlak ilimleri belâgattan ve fesahattan muhakkak haberdar olmalı ve nemalanmal­ıdır. Yoksa elimizdeki altınları bakır pahasına indirme ve satma tehlikesi kavidir/kuvvetlidi­r. Yahut pespaye paslı teneke ve demirleri de altınmış gibi satmaya kalkışmak gibi bir hamakata düşmek vartası vardır.

Evet, herkes hem haddini, hem hakkını, hem hukukunu hem de ne konuşacağı­nı, kime konuşacağı­nı nasıl konuşacağı­nı, ne kadar konuşacağı­nı çok iyi bilmeli. Bu bildikleri­ni de halleriyle, fiiliyatıy­la gösterebil­melidir...

Belâgat ve fesahat dedik ya!..

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye