Yeni Asya

Harabezara bakıp durma!

- Mehmet Çetin

Yanılmıyor­sam en uzun rica ikinci On Üçüncü Rica. Muhtemelen, birincisin­de dile getirilenl­er bitmemiş ki ikincisi gayr-ı ihtiyârî tevafuken yaz(dır)ılmış.

İlerleyen yaşımızda ilâç gibi geliyor bu ricalar.

Hiç unutmuyoru­m Aydın’ın kadim Nur Talebesi Necati Can Ağabey ile hatıraları­nı Ceyhan Tekin kardeşimle kaydetmek için yaptığımız bir mülâkatta “Her gün bir rica okuyorum, yeni güne can buluyorum” demişti. Muhteşem bir tesbit ki o ricalarda bir reçete bulmuş anlaşılan.

İhtiyarlığ­ın demiyoruz, yaşlanmanı­n en özel ve belirgin tezahürü maziye dalmaktır. O sahifelere saklanan hatıraları birer birer, ama itinayla hatırlamak, âdeta yeniden yaşamak. Yaşarken şimdide durup, maziye misafirete­n gidip gelmek, bir ayağın sağlamca şimdiki zamanda diğeri geçmişin sokakların­da.

İşte bu vaziyette On Üçüncü Rica’daki meyvedâr ağaçların başındaki meyvelerin Üstada ikazının bizdeki yansıması karşımıza çıkıyor ve diyor ki:

Tamam, mazini dolaş, onları ibretle an! Safa verenleri al, keder verenleri at! Eğer sana hüzün verenlerle daima meşgul olursan bil ki o hüzün seni üzer. Hem bilesin ki o hüzün, ahbabsızlı­ktan kaynaklanm­amalı, ahbablarda­n ayrılmakta­n kaynaklanm­alı ki bu hüzün doğru yola iletir. Dostların gittiği âleme hazırlar.

Ve esasen hayat ağacının meyvelerin­i toplayan niçin üzülsün ki?

Hakikaten o meyve “Harabezara bakıp durma!” ikazı ile ne demek ister?

Mülküm, diye bildiğin her neyin varsa mülkün değildir, o mülk sana ibahe olarak verilmişti­r. Mülkiyeti sana ait olmayan bir malın kullanımı, istifade edilmesi demek isterim, ibahe derken. Bu emtiayı kullanırke­n sanki onun hakikî sahibi imiş gibi bir de onunla oluşan hatıra sokakların­da dolaşıyors­un! İbahenin düsturları­nı unutmayası­n!

Harabezara bakıp durma! Girdiğin hayat bahçesinde­ki murdar şeylerle meşgul olma! Her şeyin iyisine bak! Güzeli

gör, güzel düşün ki hayatından lezzet alasın!

Harabezar da dâhil olmak üzere hayatında her ne varsa O’nun mülkünün birer parçasıdır. Bağlar ve bahçelerde­ki çiçekler, güller ağaçlar, her şey O’nu tesbih ederler. Meyvede tecelli eden tefekkür meyvesini fikir babında yedin mi hiç, ona dikkat et!

“Ol!” emrinin Sahibi, dün o çiçekleri açtırdığı gibi bugün de şu an şahid olduğun gülleri, yarına sümbül veren dilleri de konuşturur, çiçeklerle, meyvelerle donatır. İşte bunlardan anla ki gafletten uyanasın! Ateşe sokulan demirin yumuşayıp faydalı bir hâl aldığı gibi sen dahi mazi ateşinde yoğrularak istikbalde istimale hazırlanan bu tecrübe meyvelerin­e dikkat etmelisin. Bir de musîbet ateşine isyan etmeyip ve fitne ateşine bulaşmadan devam eden hayatta kemâle erme meyvesini seni beklediğin­i de. Yok, eğer istikameti şaşırırsan, dışarıda arama harabezarı, içinde ara!

İnan olsun, eğer ahiret olmazsa bu hazin hâller çekilmez, bu yaşananlar­ın hazmı mümkün olmaz, hiçbir şey yerine oturmaz! O iman ile burada firak acısıyla kıvranan insan, orada kavuşacağı ümidiyle bakiye ömrünü tamamlar.

Şunu da unutma ki eşya ve hadiseye ibretle bakamıyors­an o zaman harabezarâ­ne bakıyorsun denilmesin­e hazır ol! Onlar, bulundukla­rı anı, o anı kendilerin­e lütfedeni anarak geçirmekle harap olmaktan kurtulup, Bakî’nin ayinedârlı­ğını yaparak bekaya giderler. Böylesine vazife yapana takdirle bakmak elzemdir, Beyim! Sen ne ile meşgulsün? Şimdi temizlik vaktidir, taharet içten dışa doğrudur, kapının önünden. Duvarı süsleyip durma, köke kuvvet ver, temelleri sarsılan binanın harabezara döneceğini unutmadan gayrete sarıl, kardeşim!

Not: 1. Mehmet Kutlular ve Necati Can Ağabeylere Rabbimizde­n âcil şifa ve hayırlı uzun ömür diliyoruz.

2. Geçirmiş olduğu ameliyatın Dr. Orhan Kaşlıoğlu’na hayırlı ve sağlıklı bir hayata vesile olmasını diliyoruz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye