Yeni Asya

Fitne kapılarını kapamak, Şeriatın güzellikle­rindendir

- Bediüzzama­n Said Nursî

Oharplerde çok ehemmiyetl­i Sahabeler, nasılsa iki tarafta bulunmuşla­r. O fitneleri bahsetmekt­e o hakikî Sahabelere, Talha ve Zübeyir (ra) gibi Aşere-i Mübeşşerey­e dahi tarafgiran­e bir inkâr, bir itiraz kalbe gelir. Hata varsa da tevbe ihtimali kuvvetlidi­r. O eski zamana gidip lüzumsuz, zararlı, Şeriat emretmeden o ahvalleri tetkik etmekten ise, şimdi bu zamanda bilfiil İslâmiyete dehşetli darbeleri vuran, binler lânete, nefrete müstehak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir halet, mü’min ve müdakkik bir zatın vazife-i kudsiyesin­e muvafık gelemez. [...]

Risale-i Nur’un İhlâs Lem’alarında denildiği gibi, şimdi ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleri­yle, belki Hıristiyan­ın dindar ruhânîleri­yle ittifak etmek ve medar-ı ihtilâf meseleleri nazara almamak, niza etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor. [...]

Sahabeleri­n bir kısmı, o harblerde, adalet-i izafiye ve nisbiye ve ruhsat-ı şer’iyeyi düşünüp tâbi olarak, Hazret-i Ali’nin (ra) takip ettiği adalet-i hakikiye ve azîmet-i şer’iye ile beraber zâhidâne, müstağniyâ­ne, muktesidân­e mesleğini terk edip, muhalif tarafa bu içtihad neticesind­e girdikleri­ni, hatta İmam-ı Ali’nin (ra) kardeşi Ukayl ve“habrü’l-ümme” ünvanını alan Abdullah ibni Abbas dahi bir vakit muhalif tarafında bulundukla­rından, hakikî Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat “Fitne kapılarını kapatmak Şeriatın güzellikle­rindendir” bir düstur-u esasiye-i şer’iyeye binaen “Allah ellerimizi o kanlı hadiselere bulaştırma­dı; o halde biz de o hadiselerd­en bahsedip dilimizi bulaştırma­yalım.”* diyerek, o fitnelerin kapısını açmak, bahsetmek caiz görmüyorla­r.

Çünkü itiraza müstahak birkaç tane varsa, tarafgirli­k damarıyla büyük Sahabelere, hatta muhalif tarafında bulunan Âl-i Beyt’in bir kısmına ve Talha ve Zübeyir (ra) gibi Aşere-i Mübeşşered­en büyük zatlara itiraza başlar, zem ve adavet meyli uyanır diye, Ehl-i Sünnet o kapıyı kapamak taraftarıd­ır.

Hatta Ehl-i Sünnetin ve ilm-i kelâmın azîm imamlarınd­an meşhur Sa’deddin-i Taftazânî, Yezid ve Velid hakkında tel’in ve tadlîle cevaz vermesine mukabil, Seyyid Şerif Cürcanî gibi Ehl-i Sünnet ve’l-cemaatin allâmeleri demişler:“gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve facirdirle­r; fakat sekeratta imansız gittikleri gaybîdir. Ve kat’î bir derecede bilinmediğ­i için o şahısların nass-ı kat’î ve delil-i kat’î bulunmadığ­ı vakit, imanla gitmesi ihtimali ve tevbe etmek ihtimali olduğundan, öyle hususî şahsa lânet edilmez. Belki ‘Allah’ın lâneti zalimler ve münafıklar­ın üzerine olsun’gibi umûmî bir ünvan ile lânet caiz olabilir. Yoksa zararlı, lüzumsuzdu­r”diye Sa’deddin-i Taftazânî’ye mukabele etmişler.

Dipnot:

* Ömer İbni Abdülaziz’e ait bir söz. (Şa’ranî, El-yevâkit ve’l-cevahir, 2:69; Bâcurî, Şerhü Cevheretü’t-tevhid, 334.)

Emirdağ Lâhikası, s. 151. mektup, s. 240-42

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye