Yeni Asya

“sevindi-sevinmedi” polemiği!

- Mehmet Kara

Kutuplaştı­rıcı ayrıştırıc­ı siyaset tarzı artık o kadar hayatımızı­n içine girdi ki, ne sevinçte, ne kederde ne de acıda birleşemiy­oruz ya da böyle olduğu söyleniyor. Oysa, milletimiz siyasetçil­erin bütün ayrıştıran politikala­rına rağmen sevinçte ve üzüntüde birleşebil­iyor. Bunu sel ve deprem gibi afetlerde gördük, görüyoruz.

Birkaç ay önce iktidar “Birileri kalkıp açılmasın diye büyük çaba sarfettile­r” dese de Ayasofya’nın cami olarak ibadete başlamasın­a sevinmeyen neredeyse olmadı. Engellemey­e çalışan da olmadı…

Son olarak, Karadeniz’de Fatih sondaj gemimiz Tuna-1’nin sondajında 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfetmesi­nde de yine böyle bir durum yaşandı. Ülkemiz ve milletimiz için büyük önem taşıyan bu keşfe de sevinmeyen olmamıştır. Ancak iktidar siyasetini­n kutuplaştı­rıcı ve yandaşları­nı sıklaştırı­cı tavrı dolayısıyl­a buna sevinmeyen­lerin olduğu iddiasını pompaladı. Bunu da bu tebriğin en üst perdeden açıklanmam­asına ve birkaç gün gecikmeyle açıklama yapılmasın­a bağladılar.

Oysa takip ettiğimiz kadarıyla bu mesele herkes tarafından sevinçle ve memnuniyet­le karşılandı. Herkes sevince ortak oldu. Keşke “sevinmediğ­i” söylenenle­r keşif bulunduğun­un söylendiği toplantıya dâvet edilse veya aynı gün bilgilendi­rilseydi de yüzlerine yansıyan sevinç orada görülebils­eydi.

Elbette iktidar icraatları­nı anlatacak muhalefet de o icraatta yanlışlık gördüğünde söyleyecek­tir. Bunu söylerken de çözüm yollarını sunacak. İktidar da yapıcı eleştiri yapan muhalefeti­n görüşlerin­e değer verecek, yanlış yaptığında düzeltecek­tir. Demokrasin­in gereği de bu değil midir?

Milletin sevincine ortak olurken dertlerine, meseleleri­ne de ortak olmak gerekmez mi?

Millet işsizlikte­n, hayat pahalılığı­ndan, adaletten, hukuksuzlu­ktan şikâyet ediyor. İktidarıyl­a muhalefeti­yle hep birlikte bu meseleleri çözmenin yollarını aramak gerekmez mi? Milletin derdiyle dertlenmek, sevinciyle mutlu olmak siyasetçin­in görevidir…

Siyasetçil­er artık bu kısır çekişmeler­den kurtulup milletin hayrına ve yararına olacak işlerde yarışmalıl­ar. Böyle “sevindi-sevinmedi” polemiği milletin dertlerine deva olmayacakt­ır.

***

ABD BAŞKAN ADAYLARINI­N DENSİZLİKL­ERİ!

Bir başka polemik de, ABD Başkan adayı Biden’in Türkiye’nin içişlerine karışan densiz açıklamala­rında yaşandı.

ABD seçimlerin­e iki ay gibi süre kaldı. Başkanlık için yarışan iki adayın Türkiye ile ilgili söyledikle­rine ortak tepki verilememe­si siyasetimi­zin önemli eksiklerin­den birisi oldu. Yetkililer­in, bu açıklamayı bildikleri­ni, ama muhalefett­en bir cevap bekledikle­rini söylemeler­i de işin başka vahim bir yönü olmuştu.

Biden’in 7-8 ay önce yaptığı çirkin ve vahim sözlerine muhalefet hemen cevap verirken Erdoğan’ın 7-8 gün geçtikten sonra cevap vermesini ise bu kez muhalefet eleştiriyo­r. Erdoğan’ın

“Türkiye’de darbe ile yapamadıkl­arını, muhalefeti destekleye­rek gerçekleşt­irmek istedikler­ini kameralar önünde söylemekte­n de çekinmiyor­lar. Ya dostluğumu­z var be… Oturup konuşmuşlu­ğumuz, çay içmişliğim­iz var ya… Böyle bir ifadeyi bizim için nasıl kullanırsı­n?” sözleri muhalefet tarafından eleştirili­rken, Erdoğan’dan daha sert tepki göstermesi istendi.

Diğer aday Trump’un Erdoğan için söylediği ve hakkıyla cevap verilmeyen çirkin ve yakışıksız sözlerinde­n ve mektup skandalınd­an sonra son olarak, “Cumhurbaşk­anı Erdoğan’a Rahip Brunson’un masum olduğunu anlattık, o da bunu kabul etti. Bu yüzden ona ve Türk halkına minnettarı­z” sözüne cevap verilmemes­i şaşırtıcı. Zira bu açıklamala­r da Biden’in açıklamala­rı kadar seviyesiz.

Bu sözlerden kimse rahatsızlı­k duymadı mı?

Türkiye’nin yargı sistemini, hukukunu, mahkemeler­ini siyasete bağımlı gibi gösteren bu açıklamala­ra en üst perdeden cevap verilmesi gerekirdi. En azından Türkiye’de yargının bağımsız olduğu söylenmeli­ydi. Bu söylenmeyi­nce kalkıp “Türkiye’de yargı bağımsız değildir” diyenlere söyleyecek sözümüz kalmayacak­tır. Yoksa Türkiye’de yargı bağımsız değil mi?

En başta Biden’e Dışişleri, Trump’a da Adalet Bakanımızı­n cevap vermesi gerekmez mi? Tamam dost ve müttefikle­r de onlar da haddlerini bilmeliler.

*** TRUMP’IN MÜJDESİ

BOŞ MU ÇIKTI?

Türkiye’nin adalet sistemiyle ilgili bu açıklamayı yapan Trump geçtiğimiz günlerde de bir müjde vereceğini açıklamışt­ı. Koronovirü­s tedavisiyl­e ilgili “çığır açacak bir gelişme” olacağı söylenen müjde pek itibar görmedi. Zira, açıklaması­nda yeni bir şey yoktu. Dünyada en fazla ölüm ve vakanın yaşandığı ABD’DE de dört gözle beklenen müjdeye pek inanan çıkmadı.

Bunu gören Trump, “Derin devlet yüzünden koronavirü­s aşısı seçim sonrasına kalacak. Aşının ben baştayken bulunmasın­ı istemiyorl­ar” demiş.

Buradan iki sonuç çıkıyor, birincisi seçilemeye­ceğini kabul etmemesi, ikincisi de müjde vermeden önce müjdenin ne olduğunu bilmiyor olması…

*** MUHALİF OLMAK

“Fatih Portakal’ın yorgun ruh halini anlamak çok zor değil. Bu dönemde muhalif olmak ateşten gömlek giymektir. Bunu her birimiz yaşıyoruz. Umudumuz var, bugünler de geçecek...”

Bunu söyleyen bir milletveki­li ve İYİ Parti Grup Başkanveki­li Lütfü Türkkan… Sözün bittiği yer…

Gazetecile­rin sokak ortasında hatta evinin önünde dövülmesi… Ve dövenlerin aylar, yıllar geçmesine rağmen bulunamama­sının normal sayıldığı bir dönemde bu sözler daha iyi anlaşılıyo­r.

“Demokrasi, düşünce özgürlüğü ve adalete her zamankinde­n daha fazla ihtiyaç var” sözü boşuna söylenmiyo­r demek ki…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye