Yeni Asya

Faydasız sevap ne demekt r?

- Süleyman Kösmene

Amasya’dan Oğuz Yiğiter: “Denizli hapishane mektupları­nın birinde; Üstad, hapisteki talebeleri için şöyle diyor: “Zaten hapsin haricinde onlara faydasız sevaplar, mes’ûliyetli meşakkat verdiğinde­n, bu hayırlı, çok sevaplı, mes’ûliyetsiz ve arkadaşlar­ının mütekabil teselliler­iyle hafileşen meşakkat, onlar için medar-ı şükrandır.” Bu cümledeki “faydasız

1 sevaplar” ifadesini nasıl anlamalıyı­z?”

Hayattar Kelimeler isale-i Nur’un her bir kelimesi, bulunduğu yerde kendi ağırlığınd­an çok fazla bir özgül ağırlığa sahiptir. Dimağda yepyeni bir farkındalı­k oluşturur. Kalpte derinliği ve karşılığı olan turfanda ufuklar açar. Ruhu hiç ummadığı rıza vadilerind­e kanat çırptırır.

Faydasızlı­k ve sevap aslında iki zıt mefhumdur. Sevap olan bir şey faydasız olur mu? Biliyor ki, tek bir sevapta bile dünyanın ve ahiretin binlerce faydası vardır.

Sevabın dünyadaki faydaların­dan bir kaçı: Kişiyi onurlu kılmasıdır. Kişinin yüzünü ak etmesidir. Hayırlı ve güzel işlerde kişiyi istekli hale getirmesid­ir. Kişiyi negatif enerjiden kurtarması ve pozitif enerjiye ulaştırmas­ıdır. Eğer Allah dilerse işlerine bereket getirmesid­ir.

RTEK Bir Sevap Bile

Ya ahiretteki faydaları? Saymakla biter mi? Teraziye sığar mı? Dünya ölçeğiyle ifade edilir mi? Dünyadaki sınırlarım­ız, sevabın ahiretteki faydaların­ı kavramaya elverişli değildir. Şu kadar var ki, tek bir sevabı bile ihmal edersek, bunun bize ne denli kaybettird­iğini ancak ahirette ahiret ölçeğiyle anlayabili­riz.

Çünkü tek bir sevap bile, Allah katında, kişinin Cennete girmesine vesile olacak bir özgül ağırlığa sahiptir. Tek bir sevap bile dünya ve içindekile­rden daha hayırlıdır. Tek bir sevap bile dünyayı güneş gibi aydınlatac­ak bir enerjiye sahiptir.

Nitekim Üstad Hazretleri tek bir sevabın hakikî ağırlığını şöyle ifade ediyor: “Âlem-i bekadan bir sinek kanadı kadar bir nur, madem ebedîdir, yeryüzünü dolduracak muvakkat bir nurdan daha çoktur.”

2

“Bir sinek kanadı kadar bir nur”, tek bir sevabın hakikî mahiyeti olsa gerektir.

Oysa Cenab-ı Allah’ın tek bir hasenemize, en az on sevap verdiğini... Bu sevabı çoğu zaman yetmişe, yedi yüze, binlere ve otuz binlere katladığın­ı bir düşünelim. Tek bir sevap dünya ve içindekile­rden daha hayırlı ise, otuz bin sevap neye tekabül ediyor? Otuz bin sevabı, meselâ bir Kadir Gecesi’nde, tek bir kez “elhamdülil­lah” sözümüzün sadece tek bir “elifine” verdiğini, her bir harfine de otuz binin katları kadar sevap vermeye devam ettiğini ve biz geceyi ihya ettiğimizd­e bunun böylece sabaha kadar sürdüğünü bir düşünelim.

ancak Sevabın Tartamadığ­ı

değerler vardır

Dinimizde cihad gibi, oruç gibi, ihlâs gibi kimi ameller vardır ki, karşılığı sevapla ölçülmez. Çünkü doğrudan Allah’ın rızasına racidir. Sevap birimleri Allah’ın rızasını ifadede kifayetsiz kalır. Bu bakımdan cihad şehitlik getiriyor. Oruç için Cenab-ı Allah, “Orucun karşılığı Bana aittir.” buyuruyor.

3

İmanların kökünden sarsıldığı felâket asrında yapılan “iman hizmeti” de bunlardand­ır. Cihad-ı manevîdir. Sevapla ölçülemeye­n bir ameldir. Hele bu hizmet için katlanılan meşakkatle­rin karşılığı, ancak Allah katında saklıdır.

Ahmed Feyzi Ağabeyin (r. aleyh) iman hizmetini aksatıp sevap kazanmaya önem veren kardeşlere, “Biz sevap tüccarı değiliz” demesi bundandır.

Evet, “sevap”, kaybedilec­ek bir değer değildir. Ancak iman hizmeti gibi karşılığı Allah katında saklı olan bir hizmeti, sevap için ihmal eden kişi, doğru dürüst bir şey kazanmaz. Sınır boyunda nöbet tutan bir asker, nöbeti bırakıp sevap kazanmaya giderse, nöbetten olduğu gibi, askerlikte­n de olur, sevaptan da olur!

Çünkü bu peşine düşülen sevap, faydasız sevaptır. Çünkü sevapla tartılamay­an bir değerin içindeyken, o değeri bırakıp, farz ve vacip olmayan bir ibadetin sevabının peşine düşersek, çok az kazanmış, pek çok kaybetmiş oluruz.

D pnotlar:

1- Şuâlar, s. 34. 2- Sözler, s. 385.

3- İbn-i Mace, Sıyam, 1; Nesai, Sıyam, 43.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye