ISLAM BIRLIGI DEMOKRASI ILE KURULUR
SÜNNÎ VE ŞIÎLER, HERKESE ADALET, EŞITLIK VE ÖZGÜRLÜĞÜ GARANTI EDEN DEMOKRASIDE BIRLEŞMEYE YÖNELIYOR. HILÂFETE DEMOKRATIK FORMÜL, ISLAM IŞBIRLIĞI KONSEYI.
EMPERYALİZM VE OTORİTER MİRAS
IRAKLI yazar Ahmet el-kâtip: “İslam dünyasının demokratikleşmesine en büyük engel Amerikan emperyalizmi ve Batı hegemonyasının otoriter yönetimlerle yaptığı işbirliğidir. Buna Sünnîlik ve Şiîlik adı altında miras alınan otoriter kültürü de eklemeliyiz. İslam tarihinde hanedanlar arası savaşların kurbanı şûrâdan yana olanlar oldu.”
ŞİDDET DİKTATÖRLERİ GÜÇLENDİRİR
“ŞİDDET ve terör kullanan Yezid’e karşı Hz. Hüseyin bir damla bile kan akıtmadı. Onun hareketi barışçı, demokratik ve ümmetin gönüllü ve özgür bir şekilde liderlik etmek isteyenleri seçme hakkına dayanıyordu. Doğru olan, barışçı değişim yolu. Zira şiddet diktatörlükleri güçlendirir.”
Irakli yazar Ahmet el Kâtip, İslam siyasi düşüncesinin ekseninde şura ilkesinin bulunduğunu, tarihsel çatışmanın da şûrâ (demokrasi) yanlılarıyla zalim yönetim yanlıları arasında gerçekleştiğini ifade ediyor. İslam dünyasının demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel olarak Amerikan hegemonyası olduğunu düşünen el Kâtib’e göre buradan çıkış otoriter kültürel mirastan kurtulmakla mümkün.
Yönetİm İnsan AKLINA BIRAKILDI
“İslâm (Kur’ân ve Sünnet) anayasa ve yönetim biçiminden bahsetmez” diyen Kâtip, şu şekilde devam etti: “Bunu Müslümanlara ve insan aklına bırakmıştır. Ancak Müslümanlar ama özellikle de Ensar (Mekke’den çıkmak zorunda kalan Hz. Peygamber’e sahip çıkan Medineliler) kendilerine ait bir devlet kurmak gerektiğini düşündü ve liderleri Sad bin Ubade’yi kendilerine yönetici olarak seçmek için Beni Saide Çardağı’nda toplandılar. İşte burada Muhacirler (Peygamberle birlikte Mekke’den göç edenler) devreye girdi. Bütün Arap Yarımadası’nı kapsayacak bir Arap devleti kurmayı ve bu devleti kurabilecek en yetkin topluluk olduğu için de devletin başına Kureyş Kabilesi’nden olan Muhacirlerin
geçmesini önerdiler. Arapların Ensar’a boyun eğmeyeceğini söylediler. Gerçekte Arap kabilelerin birçoğunun özellikle de Necd ve Yemame bölgelerinde yaşamakta olan Beni Hanife Kabilesi Kureyş ve Muhacirlere bile itaat etmeyi reddediyordu. Nitekim Birinci Halife Ebubekir, “Ridde” olarak bilinen olaylar sırasında bu kabileler üzerinde hakimiyet kurmakta büyük güçlüklerle karşılaştı.”
İKTİDAR İçİn BİRBİRLERİYLE savaştilar
Gazete Duvar’ın haberine göre, Kâtip, “İslâm, hükümet sistemi hakkında herhangi bir şey söylemese de Muhacirler ve Ensar, şûrâ ilkesine dayanan belirli bir anayasa üzerinde anlaştılar, ancak bu anayasa ilkeldi ve birçok kusurla doluydu. Bu sebeple, büyük fitne olarak bilinen bir dönemde yaklaşık çeyrek asır sonra çöktü ve çöküşü birkaç siyasi teorinin doğmasına yol açtı. Bu teoriyi destekleyenlerin bir kısmı Kureyşlilerin hükmetme hakkına inanıyordu ve aralarında Haşimilerin (yani Ehli Beyt’in) yönetimine inananlar bulunmaktaydı. Ayrıca bunların arasında yönetme hakkını sade Ali oğullarına, Fatıma oğullarına, Hüseyin oğullarına ya da Hasan oğullarına tanıyanlar da mevcuttu. İlk yüzyıllarda bu aileler, şûrâ (demokrasi) teorisine inananların enkazı üzerinde iktidar için birbirleriyle savaştı” şeklinde konuştu.