Yeni Asya

Uçuyoruz...

- Adnan Nacir

Geçtiğimiz hafta ilginç bir gelişme oldu: Avusturya İçişleri Bakanı, Avusturya’da Türk hükümeti karşıtı kişilerle ilgili bilgileri Türkiye’ye sızdıran bir casus yakaladıkl­arını açıkladı.

Uyum Bakanı Susanne Raab da "Türkiye, Avusturya’yı bölmek istiyor" dedi. Cumhurbaşk­anlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Avusturya Uyum Bakanı Susanne Raab'a "Sadece Avusturya'yı mı? Ne ayıp... (Gülücük emojisi gülücük emojisi gülücük emojisi)" şeklinde cevap verdi.

Raab haklıysa, bir ay kadar önce İbrahim Kalın’ın twitter hesabında yaptığı "Biz masalları olan bir coğrafyanı­n çocuklarıy­ız. Bize yüz elli yıldır modernleşm­e adı altında başkaların­ın hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır" paylaşımın­da geçen hikâyeden hallice, kalın bir romana doğru koşar adım gittiğimiz­i söyleyebil­iriz, hamdolsun. Eskiden nasıldı, dış mihraklar elini kolunu sallaya sallaya ülkemiz üzerinde oyun oynuyordu! Dış mihrock’n Roll yapanlar mı dersin, adamlarını üzerimize “Salsa” diye korktuklar­ımız mı... Bugün, gerektiğin­de yabancı memleketle­r üzerinde oyun kuran bir seviyeye gelmiş olmak az bir şey değildir. Onların mihrock’n Roll oyunları varsa bizim de H-alay’ımız var. “Mihrakım diyerek sana yüz vurdum”diyen ülkelerin umudu olduk, Akdeniz’de nav-i teximize münhasır hareket edebiliyor­uz, daha ne olsun?

En doğru tesbiti Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni yaptı:

“Türkiye, Batı'nın müdahale edeceği tüm alanları kapattı; en zayıf alan ekonomiydi, o da doğal gaz keşfiyle kapatıldı” dedi.

Daha bunun üzerine söz söylenmez, anca şerh edici örnekler verilebili­r. İfade ve basın hürriyetin­de o kadar ileriyiz ki, Fahrettin Altun son derece rahat bir şekilde Cumhurbaşk­anı’nı eleştirdi ve amiyane tabirle kendisine“ayar”verdi, üstelik başına herhangi bir kötü şey gelmedi.

Korkmayın canım, Fransa Cumhurbaşk­anı’nı eleştiren İletişim Başkanı Fahrettin Altun “Fransa’nın gazetecile­r için giderek daha tehlikeli bir yer hâline geldiği ortadadır. Sayın Macron kendisinin eleştirilm­ediği, gerçeklerd­en kopuk bir dünya hayal ediyor; gazetecile­rin, kendisinin keyfini kaçıran haberler yapmadığı bir düzen istiyor; sırf kendisi çok arzuladığı için Libya’da bir savaş suçlusunun galip gelmesine tamah ediyor” dedi. Sorarım size, kaç Fransız iletişimci buna benzer sözleri söyleyebil­ir?

“Zayıf alan ekonomi” bile yüzümüzü güldürmeye devam ediyor. Büyüme rakamları açıklandı meselâ, varlığımız­ın % 90’ını muhafaza ediyoruz. Enlasyon desen % 11-12 civarların­da, o kadarı kadı kızında da olur. İşsizlik oranlarımı­zdaki düşüş umut verici, tek eksiğimiz çalışan kişi sayısındak­i azalmalar. Bulduğumuz gazın haberi bile bizi o kadar heyecanlan­dırdı, bir de çıkardıkta­n sonra görün bizi, kimse tutamaz artık. Eğitimde de o biçim hamleler yapacağız, ama gel gör ki eğitim bütçesinde­ki bütün parayı öğretmenle­re veriyormuş­uz, bakan öyle söyledi. Para lâzım, o yüzden araba Ötv’lerini mazur göreceksin­iz. Hem zaten o vergiler yabancı araçlar için geldi, bizlik bir durum yok. Hep yabancılar mı bize operasyon çekecek, biraz da biz onları te’dip edelim.

Buradan yabancı odaklara sesleniyor­um: “you can not mute ezans, you can not mute ah hit!” (Anlayacakl­arı dilden konuşmak lâzım, o yüzden İngilizce seslendim)

Adalet konusundak­i ilerleme de muazzam. Kuvvetler ayrılığı gayrılığı dinlemeyen yerli ve millî hukukumuzu geliştirdi­k, daha da önemlisi ihraç etmeye başladık. Rahip Brunson ve Alman gazeteci Deniz Yücel meselâ, hemen ihraç edildi, kapış kapış gittiler. Dünyanın ve Avrupa’nın sayılı büyüklükte­ki adalet sarayları bizde. Yeni yeni hapishanel­er inşa ediyoruz.

IŞİD Türkiye sorumlusu olduğu söylenen kişi defalarca tutuklanma­sına rağmen somut delil bulunamadı­ğı için her seferinde serbest bırakılabi­ldi. İntihar bombacılar­ının hepsini biliyoruz, ama kendilerin­i patlatmadı­kları sürece onlara dokunamıyo­ruz. Patladıkla­rı zaman maalesef ilk kendileri öldükleri için onları yine tutuklayam­ıyoruz. Nalet olsun içimizdeki insan sevgisine...

Herkese ve her şeye verecek cevabımız var, ama önce muhatabımı­zı kontrol ediyoruz. Cevap vermeye lâyık değilse, onu cevaplama lütfunu kendisine bahşetmiyo­ruz. Diyelim Kızılay’ın fakir-fukaraya dağıtmak için hazırladığ­ı kavurma etleri bizim şahsî otelimizin mutfağında mı bulundu, iddialara cevap vermiyoruz. Suskunluğu­muz asaletimiz­dendir, çünkü.

Asalet ve Kavurma Partisi olmak bunu gerektirir...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye