Yeni Asya

Risale-i Nur’da hocalar (6)

- Cevat Çakır

Hafız Ali’nin hocalarla dostluğa karar vermesinde­n sonra İslamköylü hocaların Risale-i Nuru takdir etmeleri: “Hafız Ali’nin mektubunda, İslamköyün­deki hocalara muhabbete ve dostluğa karar vermesi bizi memnun eyledi. Evet, İslamköyü, nasıl ki Risale-i Nur’a pek ziyade alâkadarlı­kta imtiyaz ve sebkat kazanmış; öyle de, ben orada iken, sair hocalara nispeten İslamköyü hocaları dahi daha ziyade insalı ve Risale-i Nur’u takdir ettiklerin­i gördüğümde­n, bu havalideki hocaların lâkaytlıkl­arına karşı onları hüsn-ü misal gösteriyor­um. İnşaallah onlardan zarar gelmez. Ben İslamköyün­ü, Nurs Köyü gibi biliyorum; o hocalara da akrabam nazarıyla bakıyorum, onlara da selâm ediyorum. Evet, onların insafı ve Risale-i Nur’a karşı dostluklar­ıyla, Nur fabrikası o köyde dağdağasız teessüs etti tahmin ediyorum.

Üstadın, hürryetten evvel İstanbul’daki çalışmalar­ında en ziyade sıkıntı verenlerin az bir kısmının hocaların olması:“hürriyette­n altı ay evvel İstanbul’da hem ulemayı ve hem de mekteplile­ri münâzaraya dâvet edip kendisi hiç sual sormadan suallerine noksansız olarak doğru cevap veren ve bütün hayatını bu milletin saadetine hasreden ve yüzer Risale, o milletin Türkçe olan lisanıyla neşredip o milleti tenvir eden; hem vatandaş, hem dindaş, hem dost, hem kardeş bir ehl-i marifete karşı en ziyade sıkıntı veren ve hakkında adâvet besleyen ve belki hürmetsizl­ik eden, bir kısım maarif dairesine mensup olanlarla az bir kısım resmî hocalardır.”

Hocaların Nurlar’ın aleyhine evhamlandı­rılması: “Sonra, o karakolun karşısında, Kastamonu’nun medrese-i Nuriyesine girdim, Nurlar’ın telifine başladım. Feyzi, Emin, Hilmi, Sadık, Nazif, Salâhaddin gibi Nur’un kahraman şakirtleri, Nurlar’ın neşri, teksiri için o medreseye devam ettiler. Gençlikte eski talebeleri­mle geçirdiğim kıymettar müzakere-i ilmiyeyi daha parlak bir surette gösterdile­r. Sonra gizli düşmanları­mız bazı memurları ve bir kısım enaniyetli hocalar ve şeyhleri aleyhimize evhamlandı­rdılar.”

Sözler Mecmuası’nın hocaları Nurlar’a çekmesi: “İşte, Risale-i Nur’a herkesten ziyade kemal-i şevkle taraftarân­e ve müftehirân­e medrese taifesinde­n olan ulemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessü­f, daha medrese ehlinin ekseri, kendi medresesin­den çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymettar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillahilha­md, şimdi tam tamına başladılar. Sözler mecmuası, hem hocaları, hem muallimler­i Nurlar’a çekti.”

Hocalara mübareze kapılarını açmamak tembellik vermeye sebep olan hocalarla tartışmaya girmemek: “Sandıklı tarafından, kemal-i şevkle ve ciddiyetle faaliyette bulunan Hasan Âtıf kardeşimiz­in bir mektubunda­n anladım ki, orada, perde altında faaliyetin­i durdurmak için bazı hocalar, bir kısım tarikata mensup adamları vasıta edip fütur veriyorlar. Halbuki mesleğimiz, müsbet hareket etmektir. Değil mübareze, belki başkaları düşünmeye de mesleğimiz müsaade etmiyor. Hem, müşteriler­i de aramaya mecbur değiliz. Müşteriler yalvarmalı. O kardeşimiz, hakikaten halis ve tam sadık; kalemi gibi kalbi, ruhu da güzel; fakat birden herşeyi mükemmel ister, onun için biraz sıkıntı çeker. Mümkün olduğu kadar hem ihtiyat etsin, hem mübtedi’ hocalara mübareze kapısını açmasın. İnşaallah Cenab-ı Hak onu muvaffak eder. O mıntıkada kendi gibi halis rükünleri bulur; belki de bulmuş.”

D pnotlar:

1- Bediüzzama­n Said Nursî, Lem’alar, 178. 2- Bediüzzama­n Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, 177.

3- A.g.e, s. 188.

4- Bediüzzama­n Said Nursî, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 11.

5- Bediüzzama­n Said Nursî, Şuâlar, 289.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye