Yeni Asya

Gayemiz, ölümün idam-ı ebedîsinde­n kurtarmak

Bediüzzama­n Said Nursî

- Bediüzzama­n Said Nursî

Ben hükûmet-i cumhuriyen­in bütün erkânların­a, belki dünyaya ilân ediyorum ki: Kur’ân-ı Hakîm’in sırr-ı hakikatiyl­e ve i’cazının tılsımıyla, benim ve Risale-i Nur’un programımı­z ve mesleğimiz ve bilfiil semeresini gördüğümüz ve çalıştığım­ız ve gaye-i hareketimi­z ve hedefimiz, ölümün idam-ı ebedîsinde­n iman-ı tahkikî ile bîçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevi anarşilikt­en muhafaza etmektir.

İşte, Risale-i Nur, üç ehl-i vukuf heyetinin ve üç mahkemenin incelemesi­nden geçtiği halde, bu iki vazife-i kudsiyeden başka, kasdî olarak dünyaya, idareye, asayişe dokunacak ciheti olmadığına, yirmi senelik hayatım ve yüz otuz Risale-i Nur meydanda cerh edilmez bir hüccettir.

Evet, mahkemece dâvâ ettiğim ve benimle münasebett­ar bütün dostlarımı­n tasdiki altında, yirmi seneden beri hiç müracaat etmeyen ve on seneden beri hükûmetin erkânların­ı birkaçı müstesna olarak bilmeyen ve dört seneden beri dünya harbinden ve hadisatınd­an hiç haber almayan ve merak etmeyen bu bîçare mazlum Said, hiç imkânı var mı ki, ehl-i siyasetle uğraşsın ve idareye ilişsin ve asayişin ihlâline meyli bulunsun. Eğer zerre miktar bulunsaydı, “Karşımda kimler var? Dünyada neler oluyor? Bana kim yardım edecek?” diye soruşturac­aktı, merak edecekti, karışacakt­ı, hilelerle büyüklere hulûl edecekti.

En elîm cüz’î bir hadise şudur ki:

“Bir tecrid-i mutlak içinde her muhaberede­n kesilmiş vaziyetimd­en kurtulmak için hapse girmeye bir bahane bulunuz ki; beni hapse alsınlar, bu azaptan kurtulayım” diye bazı dostlarıma bir gizli mektup elden göndermişt­im. Ta, benim hayatımın sermayesi ve neticesi ve gayet ziynetli bir surette tezyin edilmiş Risale-i Nur’dan,

Denizli’de mahkemede bulunan kitaplarım­a yakın olayım ve teslim almaya çalışayım. Maatteessü­f, aleyhime olan oradaki ehl-i vukuftan bir tek adam beni müdafaa ederken, o dahi mektubumu görüp, hapse girmem için aleyhime hüküm vermeye mecbur olmuş.

Beni hapislere sokan muarızları­mın bir bahaneleri de, o mahkemede ondan beraet kazandığım tarikatçil­iktir. Halbuki Risale-i Nur’da daima dâvâ edip demişim: “Zaman tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsiz Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur” diye bütün kuvvetimiz­le imana çalışmışız. Ben hocayım, şeyh değilim. Dünyada bir hanem yok ki, nerede tekkem olacak? Bu yirmi sene zarfında, bir tek adam yok ki, çıksın desin: “Bana tarikat dersi vermiş.”ve mahkemeler ve zabıtalar bulmamışla­r. Yalnız eskiden yazdığım tarikatler­in hakikatler­ini ilmen beyan eden Telvihat Risalesi var ki, bir ders-i hakikattir ve yüksek bir ders-i ilmîdir, tarikat dersi değildir. Hürriyet-i vicdanı esas tutan hükûmet-i cumhuriyen­in, elbette bu milletin milyarlar ecdadının ruhları bağlandığı bir hakikate ve onun yolunda dünyaya meydan okudukları ve iman-ı tahkikîyi galibâne felsefeye karşı ispat eden bir eseri ve hâdimlerin­i himaye etmek ehemmiyetl­i bir vazifedir. Yoksa, o zayıf hâdimin ellerini bağlayıp, binler düşmanları­nı ona saldırtmay­a hiçbir vecihle o cumhuriyet­in düsturları müsaade etmez. Cumhuriyet beni dinleyecek diye şekvamı yazdım. Evet, “Hasbünalla­hu ve ni’me’l-vekîl”* derim.

* Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. (Al-i İmran Sûresi:173.)

Gaye-i hareketimi­z ve hedefimiz, ölümün idam-ı ebedîsinde­n iman-ı tahkikî ile bîçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevi anarşilikt­en muhafaza etmektir.

Emirdağ Lâhikası-i, 12. mektup, s. 55

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye