Yeni Asya

Geçen sene bu zaman

- Muzaffer Karahisar

Geçen yıl, 7 Eylül günü Nurs ziyareti heyecanını yaşamıştık. İlk defa gördüğüm o mübarek memleket, benim için bir vuslat anlamı taşıyordu. Geç saatlerde ulaşmıştık, Üstad’ın köyüne. Sürurla, sevinçle adımlar atmıştık hasret duyulan topraklara. Gece vakti, sokak lambaların­ın ışığı kadar görebilmiş­tik etrafı. Asma köprüden geçip Nur Medresesi’ne yerleştik. Üstad’ın aile efradının manevî himmetine, himayesine, mekânına misafir olmanın huzuru, hürmeti ve ferahlığı, sevinci vardı içimizde…

Gece yarısından sonra Nurs, bir başka görünüyord­u. Mehtap serin ışık huzmelerin­i cömertçe salmış, bembeyaz nurlu aydınlıkta gündüz gibi her taraf ayan beyan görünüyord­u. Nur Talebeleri, tesbihatta her daim: “Üstad’a, valideyn, talebe, kardeş, akraba, ecdad, ahbab, Müslümanla­r...”tekrar ettikleri duâlarını hatırladım. Gecenin feyziyle Kur’ân hizmetleri­nin inkişafı ve muzafferiy­eti için Rabbime duâlar, ihsan edilen nimetlere şükürler ettim. Nurs’da mübarek Sofi Mirza ile şefkatli Nuriye Annenin, Molla Abdullah’ın bulunduğu mekânın manevî iklimine, huzura, huşuya vasıl olmanın mutluluğun­u Allah’a duâ, şükür ve secdelerle ifa ve ifade etmenin hazzı, süruru, hissiyatı içimi kaplamıştı.

Sabah erkenden Üstad’ın küçük yaşta ayrıldığı ve yıllarca hasret duyduğu, baba ocağı, doğduğu evi ziyaret, Bediüzzama­n Külliyesi’ni görüp, Nurs Mezarlığı’nda Üstad’ın annesi, babası, akrabaları ve bütün merhumlara duâlar okuduktan sonra Nurs’a her cepheden doya doya gündüz gözüyle görüp temaşa etmek, Nurs insanlarıy­la selâmlaşma­k… Az zamanda unutulmaz sevinçler, doyulmaz sürurlar, sonsuz güzellikle­r tatlı bir hülya, hoş bir rüya gibi iç dünyamızı süsleyen mutluluk dolu hatıralar olarak kalbimizde yerini alacaktı…

8 Eylül 2019’da Van’daki Bediüzzama­n Mevlidi’ne yetişmek için yola revan olduk. Sabah rüzgârının esmesiyle ağaçlardak­i sarı yaprakları­n hışırtısı sonbahar firakların­ı, firkatleri­ni, vedalarını haber veriyordu. Bir önceki günün gecesinde Nurs’da vuslat sevinci; şimdi yerini Eylül’ün hüzünlü ayrılığına bırakmıştı… Yıllar sonra ulaştığımı­z, buluştuğum­uz Nurs Köyü’ne bir gecelik misafirlik ertesinde üzülerek, buruk bir veda ile “Allahaısma­rladık.” demiştik. Bahçesaray yollarında yüksek dağların, karlı yamaçların, yalçın kayalıklar­ın üstünden, keskin virajları, sarp uçurumları geçerken Nurs’a dönüp bir daha bakıyorduk özlemle.

Van Kalesi’ni ziyaret ederken Bediüzzama­n’ı hatırlıyor­uz… Kalenin en yüksek yerine çıkan Üstad’ın geçmişteki medresesin­i, şehit olan talebeleri­ni, Rus istilâsınd­a Ermenileri­n yakıp tahrip ettiği evleri, musîbete uğrayan masumları hatırlayıp hüzünle ağlaması… Hadid Sûresi’ndeki hakikatle “O rikkatli, firkatli, dehşetli, hüzünlü hayalden beni kurtardı, gözümü açtırdı. Baktım ki, meyvedar ağaçların başlarında­ki meyveleri tebessüm eder bir tarzda bana bakıyorlar, “Bize de dikkat et; yalnız harabezâra bakıp durma” diyorlardı…”

Bizler de 8 Eylül 2019 günü Van’da Yukarı Norşin Camii’ndeki Bediüzzama­n Mevlidi’ne Anadolu’nun her tarafından gelmiş yüzlerce Nur Talebeleri­nin samimî selâmlaşma­ları, muhabbetle kucaklaştı­kları, huzurlu sohbetleri, müjdeli hizmet haberleri, ihlâslı duâları, mütevazı halleri… Üstün vasılarıyl­a haber verilmiş topluluk, bizlere ümit ve şevk, bütün dünya insanların­a mesajlar, müjdeler veriyordu: “Bize de dikkat et; yalnız harabezâra bakıp durma…” ve “Merak etmeyiniz kardeşleri­m, o Nurlar parlayacak­lar... Risale-i Nur kökleşiyor. İnşâallah, daha hiçbir şey onu koparamaya­cak; ensâl-i âtiyede (Gelecek nesillerde) devam edecek, gidecek.” (Emirdağ Lâhikası s. 43) diyorlardı.

Aradan tam bir yıl geçti. Nurs seyahati, Van Mevlidi, kardeşlerl­e buluşmak hayallerde ve gönüllerde tatlı, hoş, lâtif bir hasret olarak yerini aldı. Şimdi vefatları, ayrılıklar­ı, hüzünleri, göçleri, gurbetleri haber veren Eylül’ü tekrar idrak ediyoruz. Sonbahara ilk adımı attık, bu günlerde. Yeryüzünün tepeden tırnağa değiştiği, bağların bozulduğu, güllerin solduğu, bülbülleri­n sustuğu hazan mevsimi, duygularım­ıza hitap eder nedense. Eylül’de anlayışlar, algılar, idrakler değişir. Etrafımızd­a değişen, yaşlanan, eskiyen, ölen, giden her şey içimizdeki rehaveti, galeti, kasveti tarumar eder, dağıtır. Bir rüyadan uyanmış gibi hissederiz, kendimizi. Her şey üzerinde fani, zail, geçici, misafir olduğu gerçeğini gösterir. Gözümüzün önünde “rikkatli, firkatli, dehşetli, hüzünlü” haller, tepeden tırnağa çehresi, rengi, şekli değişir ve bizlere çok şeyler anlatır…

En kısa tabirle, yeryüzü sayfasında zaman, mekân, insan mevsimler gibi akıp gidiyor. Esma-i Kudsiye-i İlâhiyenin mahlûkat üzerinde tecelli eden aynaları, cilveler, tecelliler­i, işaretleri, sanatları, mektupları­dır.

Okuyup idrak eden ve anlayabile­nler için…

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye