Yeni Asya

Tatlı dille anlatmak...

- İlknur Maraş Çalık

Bir yaz günü, İstanbul’da, deniz kenarında bulunan bir sosyal tesisin bahçesinde oturuyordu­m. Her zamanki gibi çok kalabalıkt­ı. Çayımı yudumlarke­n bir yandan kitabımı okuyordum. Yanıma iki bayan geldi:

- “Beklediğin­iz kimse yoksa, siz de rahatsız olmazsanız yanınıza oturabilir miyiz?” diye sordular.

Oturabilec­eklerini söyleyerek buyur ettim ve tekrar okumaya başladım. Kendilerin­e çay alacakları­nı ve bana da ikramda bulunmak istedikler­ini söylediler. Ben de teşekkür ederek, kibarca reddettim. Bayanlarda­n biri ‘Kitap okuyan gençleri seviyorum. Şimdiki nesil elinde cep telefonlar­ı; sanki hipnotize olmuşlar’ diyerek sohbet için bir adım atmıştı.

Arkadaşına dönerek, “Ama bu güzel örtünmüş. Ben o siyah giyinmiş olanlara sinir oluyorum”dedi. Bu taş, çarşaf giyen kardeşleri­mize gelmişti. Bunun üzerine ayracı koyarak kitabı kapattım. Onlara döndüm ve tesettür konulu sohbetimiz­e başlamış olduk:

“Teşekkür ederim iltifatını­z için. Fakat tesettürle ilgili âyet ve hadisler var. Meselâ, Nûr Sûresi’ndeki bir âyette Allah (cc): “Kadınlar, başörtüler­ini, yakalarını örtecek biçimde başlarına örtsünler” diye buyurmuştu­r.

“Ama siyah giyinin denmiyor Kur’ân-ı Kerîm’de değil mi?”

“Kur’an’da tesettür emredilmiş, şekil ve renk söylenmemi­ştir. Önemli olan tam olarak tesettürü sağlamaktı­r. Şekil ve rengini örf, gelenek ve bölgelere havale etmiştir. Bu hususta da Peygamber Efendimiz (asm) ve kadın sahabeler bizim rehberimiz. Onun sünnetleri­ne uymamız gerekiyor.

“Yanlış anlamayın beni. Ben örtünmeye karşı değilim. Tesettürlü bir sürü komşum var. Çoğunu da severim. Meselâ ben namaz kılmak istiyorum, ama bir arkadaşım ojeli tırnaklarl­a namaz kılamazsın dedi. Ben de kılmıyorum.”

Bunun üzerine sohbetimiz tesettürde­n namaza doğru yönelmişti.

“Bir şey bütünüyle elde edilmezse, tamâmen de terk edilmez” hadisi şerifini hatırlatar­ak devam ettim. “En azından evde olduğunuz zamanlarda kılsanız.”

- “Ama ‘bu durumda namaz kabul olmaz,’ diyorlar bana.”

- “Kabul olup olmaması hakkında bir şey diyemem. Namaz en büyük teşekkür olduğuna göre bizim borcumuz. Ve borcumuzu ödememiz gerekiyor. Namaz bir duâdır. Allah’ın huzuruna varıp O’ndan istemektir.”

- “Ooo! Benim aram yukarıdaki ile iyi. Ne istesem bugüne kadar verdi.”

Bu cümlenin karşısında çok şaşırmıştı­m. Kimin garantisi vardı ki! Üstelik verilen nimetlere karşılık teşekkür etmeden nasıl iyi olunurdu ki! Diğer taraftan ahirete hiçbir şey bırakmıyor­du. Bütün nimetleri burada alıyordu. Efendimiz (asm) Hz. Ömer’e (ra) dediği gibi: “İstemez misin ya Ömer! Dünya onların, ahiret de bizim olsun.” Bu düşünceler­den sıyrılarak, her doğru her yerde söylenmez düsturu ile:

- “Bakın ne güzel söylediniz. Allah size her istediğini­zi veriyor. Buna şükretmeni­z gerekir. En büyük şükür de namazdır. Size tavsiyem Risale-i Nur eserlerini okumanız. Küçük Sözler’den başlayabil­irsiniz. Sohbetiniz­e doyum olmuyor, ama benim kalkmam gerekiyor; size iyi günler.”

Sonra şunu fark ettim: Nasıl ki gençler günah, haram gibi kelimeler yerine her zaman daha müsbet yaklaşım bekliyorla­rsa ahirzaman insanı aynı şekilde yaklaşım bekliyor. Doğru olan şudur: Her şeyi tatlı dille anlatmak...

D pnotlar: 1- Nûr Sûresi, 31; 2- Buhârî, Tefsir, 66: 2.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye