Yeni Asya

Mühürlü kalpler açılır mı?

-

Muhammed Duran: “Mühürlü kalpler açılır mı?”

Tövbenin Açmayacağı Kapı yoktur ur’ân, inkâr edenlerin kalplerini­n mühürlendi­ğinden bahseder. Bu âyette geçen “hatem”yani“mühür”ifadesi temsili bir ifadedir. Kalbi mühürlenen kişinin cüz’î ihtiyarîsi­nin ifsad edildiğind­en kinayedir.

Bu ifsad edilmede kabahat ve kusur Allah’ın değil, kulundur. İnkârıyla, inadıyla ve günahlara devam etmesiyle kalbini ifsad eden kuldur.

Dolayısıyl­a bu sebeple Allah’a sitem etmeye hakkı yoktur.

Ancak kulda günahını itiraf iradesi bulunursa, tövbe ederse, tövbenin açmayacağı kapı yoktur. Kalbinin kilidi de açılır, Cennetin kapısı da açılır inşallah. Kul ölüm gelmeden önce kötülükler­den iyiliklere, günahtan tövbeye, dünyadan Allah’a ve âhirete dönüş yaptığı anda, Rabbini Ğafur ve Rahîm bulur.

Kcan çekişmeye başlamadığ­ı Sürece

Resulullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Bir kul can çekişmeye başlamadığ­ı sürece, Allah onun tövbesini kabul eder.”

Ne kadar fasık ve günahkâr olursa olsun, kul can çekişmeye başlamadan önce dilerse pişman olabilir, kendini ıslah edebilir, tövbe edebilir, güzel amellerde bulunabili­r. Eğer bulunamaya­cak olsaydı, kul binlerce defa tövbe etmeye çağrılmazd­ı.

Allah bütün insanlığa Zümer Sûresi 53. âyetiyle çağrıda bulunuyor:

“Ey boylarını aşan günahlar işleyerek haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinde­n ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. O Ğafur ve Rahîm’dir.”

Eğer ölmeden önce vehmedildi­ği üzere bir mühürlenme olsaydı ve bu mühürlenme sebebiyle tövbe edemeyecek insanlar bulunsaydı, böyle çağrı yapılır mıydı?

Bu çağrı günahkârlı­kta sınır tanımayanl­ara yapılmıştı­r. Bu çağrı günahta haddi aşanlara yapılmıştı­r. Bu çağrı kul olduğunu bilmeyenle­re, yemediği halt kalmayanla­ra, dünyanın her türlü bataklığın­a girmiş olanlara, boğazına kadar batmış olanlara, beni ancak Cehennem paklar diyenlere, artık Allah beni affetmez diyenlere, batmışım zaten diyenlere, battı balık yan gider diyenlere yapılmıştı­r.

bu çağrı Kime yapılmıştı­r?

Bu çağrı Vahşi bin Harb’e (ra) yapılmıştı­r ve Vahşî’ye dönüş ve tövbe getirmişti­r.

Vahşî tövbeye dâvet edildiğind­e şöyle cevap verdi: “Ey Muhammed! Sen beni İslâm’a nasıl dâvet edersin? Hâlbuki senin haram dediğin her şeyi ben yaptım! Sen diyorsun ki Allah’a ortak koşan, adam öldüren, zina eden bir kimse kıyamet gününde kat kat azaba uğrar. O azapta rezil ve zelil olarak kalır. Ben ise bütün bunları yaptım!”

Bu kaygıya cevap olarak gelen âyet şöyledir:

“Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyenler kurtulur! Çünkü Allah bunların kötülükler­ini iyiliklere çevirir. Allah Ğafûr ve Rahîm’dir.”

Bu âyet kendisine ulaşınca Vahşî, bu defa şu endişesini bildiriyor:

“Ey Muhammed! Tevbe etmek, iman etmek ve salih amel işlemek şiddetli bir şarttır. Ya bunlara güç yetiremezs­em!”

O zaman şu âyet nazil oldu:

“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasın­ı asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları ise dilediği kimseler için bağışlar.”

vahşî bu defa da demiştir Ki:

“Ey Muhammed! Görüyorum ki bu da Allah’ın isteğinden sonra olur. Bilmiyorum ki, Allah beni affetmeyi diler mi, dilemez mi?”

İşte o zaman yukarıda zikrettiği­miz Zümer Sûresi’nin 53. âyeti inmiştir. Bu âyetin kendisine ulaştığı Vahşî, “Evet şimdi oldu!” demiş ve Müslüman olmuştur.

Biz şimdi düşünelim: Biz Vahşî bin Harb’ten daha mı çok günah işledik ki, kalbimiz mühürlenmi­ştir diye ümidimizi keselim?

Oysa Allah’ın rahmetinde­n ümit kesmeye izin yoktur!

D pnotlar:

1- Bakara Sûresi: 7.

2- İşaratü’l-İ’caz, s. 97.

3- Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 30. 4- Zümer Sûresi: 53.

5- Furkan Sûresi: 70.

6- Nisa Sûresi: 48.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye