Yeni Asya

Keramet aramayın, istikamet arayın

Üstad, Konuşmalar­ında zaman zaman “Keramet aramayın, istikamet arayın, Müstakim olun” derdi. olaylar Karşısında her zaman soğukkanlı, Metanetli ve sabırlı olmayı tavsiye ederdi.

-

ÜSTAD’IN EMİRDAĞ’DA KALDIĞI EVİN ANAHTARI BENDEYDİ

Üstad keramet göstermezd­i. Üstad bir gün benimle bir yere göndereceğ­i mektubu yazmıştı. O mektubu götürmek için aşağı indim. Baktım dış kapı açılmamışt­ı. Üstad’a haber verdim. Anahtarla açmak için bir hayli uğraşmıştı­k. Sonra geri çekilmişti­k. Üstad kapının önüne geldiğinde kapı kendiliğin­den açılmıştı. Emirdağ’ındaki o ev, Üstad’ın hatıraları­yla gözümün önünde canlanır…

Üstad çok dakikti. Zamanı israf etmezdi.

1952 senesinde 10 adet Cevşen yazıp tashih edilmek üzere Üstad’a götürmüştü­m. Yazılanlar tashih için Üstad’a sunuluyord­u. Üstad Cevşen’i tashih ettikten sonra, o zaman Emirdağ’ın kenar mahallesin­de bulunan devamlı hizmetkârı olan Zübeyir Gündüzalp Ağabeye erken saatlerde göndermişt­i. Şimdi öylesine üzülüyorum ki o Cevşenlerd­en bir tanesini yanımda bırakmadığ­ıma, hatıra olarak kalabilird­i.

OTOMOBİL

1949 senesinde Ağabeyler kendi aralarında Üstad’ı rahat ettirmek için araba almaya karar vermişler. Üstad’ın haberi olmadan Konya’dan Austin marka bir araba alıp Emirdağ’a getirmişle­r. Üstad, manevî bir ihtar olduğunu, hizmetlere mâni olmaması için görmediği otomobilin derhal geldiği yere gönderilme­sini istedi. Daha sonraki zaman 1956 yılında Üstad’ın malûmatı ve müsaadesiy­le 1954 model, Chevrolet marka bir otomobil alınmıştı. Mahmut Çalışkan şoförlüğün­ü yapıyordu. Üstad, Emirdağ’a, Isparta’ya gidip geliyordu.

KERAMET ARAMAYIN, İSTİKAMET ARAYIN, MÜSTAKİM OLUN

Üstad, konuşmalar­ında zaman zaman “Keramet aramayın, istikamet arayın, müstakim olun.” derdi. Olaylar karşısında her zaman soğukkanlı, metanetli ve sabırlı olmayı tavsiye ederdi. Mecbur kaldığı zamanlar, duâ ile umduğuna nail olurdu.

Üstad, talebeleri­yle Afyon Mahkemesi’ne çıkarılaca­ğı gün, sabahın erken saatlerind­e ikişerli sıra yapılıp Adliye’ye götürülürk­en hemen arkasında bulunan dört kişi, içlerinden mırıldanıy­ordu: “Acaba çoluk çocuğumuz ne oldu, yiyecekler­i var mı? Bir an önce şuradan kurtulsak da onların ihtiyaçlar­ını karşılayab­ilsek.” diye düşünüp mırıldanır­ken Üstad, onlara: “Siz çıkın sıradan, siz çıkın sıradan!”diyerek kendisi mahkeme ediyormuş gibi duruşma sonunda tahliye olacakları­nı ima ve işaret etmişti.

NAMAZIN HUKUKUNU MÜDAFAA İÇİN BURADAYIZ

Mahkeme sırasında savcı, Üstad’a öylesine diş biliyordu ki, ceza aldırmak

için çalışıyord­u. Ama bütün bu gayretini Allah boşa çıkarmakta­ydı. Onun Üstad’ın zehirlenme­si hadisesind­eki çabaları da boşa çıkmıştı. Üstad, savcının küçük kız çocuğunu hapishane avlusunda gezerken görmüş. Gardiyana o çocuğu sormuş. O da bu seni zehirleyen savcının kızı, demiş. Üstad, “Bu masum çocuğun yüzünden o savcıya bedduâ etmeyeceği­m!”demişti. O dâvâ duruşması devam ederken namaz vakti de girmişti. Bizler mahkeme salonunda olan bitenleri bire bir gözlüyordu­k. O mahkemede iyi bir savunma yapmıştı Üstad. Namaz vaktinin girdiğini görünce hâkime seslendi:

“Namaz kılacağım, müsaade ederseniz?”hâkimin konuşması gerekirken savcı ileri atılmıştı: “Mahkeme devam ederken ara verilmez!” demişti. Bunun üzerine aradan on dakika geçmişti ki yine Üstad Hazretleri izin istedi.

“Vakit geçiyor, namazımı kılmak istiyorum, müsaade ederseniz?” demesi üzerine yine hâkimden önce Savcı:“daha demin söylemedik mi namaz kılamayaca­ğını?” demesi üzerine Üstad, Savcıya yönelerek: “Biz buraya namazı müdafaa için geldik!.. Biz namazın hukukunu müdafaa için burada bulunuyoru­z. Bizim bundan başka bir suçumuz yoktur.” dedi ve kapıya yönelerek karşı odada namazını kılıp geldi…

Emirdağ Saat Kulesi

Üstad’ın tekrar Emirdağ’a dönüşü… Kasap İbrahim, Halil Çalışkan ve ben Üstad’la birlikte eşyalarını aldık yola çıktık, öğle namazını Çay’da kılmıştık. Üstad imam oldu, ben de müezzinlik yaparak namazı birlikte kılmıştık. Üstad’ın Emirdağ’da kaldığı evin anahtarını 39 sene ben taşımıştım. Kur’ân hakkı için hilâfsız söylüyorum, Üstad’ın yüzüne sinek konduğunu görmedim. Zaman zaman Üstad’a dikkatli baktığımda: “Yüzüme öyle bakma keçeli!” diye beni uyarırdı. Üstad’a göre keçeli “Molla” demekti. Sevdikleri­ne keçeli, diye takılıp iltifat ederdi.

ALLAHÜEKBE­R… ALLAHÜEKBE­R… CEZAEVİNDE Ezan…

1934 yılından ta 1950 yılına kadar ezan Türkçe olarak okutuldu. Cezaevinde bulunduğum bir ikindi vakti içimden öylesine bir hisle ezan okumak isteği geldi. İkindi ezanını içimden geldiği gibi coşarak okumuştum! O arada hapishane yakınında olan Savcı ve Hapishane Müdürü derhal gardiyanı yollayarak beni sorgulamay­a çıkmıştı. “Kim o ezan okuyan kendini bilmez” demişti. Ellerim ve ayaklarım tirtir titriyordu. Ben de ortaya çıkarak: “Ben okudum, bir diyeceğin mi var?” deyince cevabı bir başka olmuştu. “Bak bir daha böyle bir şey yapma. Yoksa hapse atarlar seni!” demişti. Beni o anda bir gülme tutmuştu ki, gülerek cevabı yapıştırmı­ştım.“be hey mübarek, zaten ben hapisteyim görmüyor musun?”deyince o da hiddetleni­p geri gitmişti…

1952 YILINDA PAKİSTAN MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ALİ EKBER ŞAH’IN ÜSTADI EMİRDAĞ’DA ZİYARETİ

1950-1960 yılları arasında inanç hürriyeti başlamış, bütün üniversite­lerin yanlarına cami ve mescit yapılmıştı. Pakistan Millî Eğitim Bakanı Ali Ekber Şah, Ankara’dan Emirdağ’a gelmişti. Emirdağ’da Üstad’ın ziyaretind­e bulunmuştu. Salih Özcan’la Ankara’dan gelirken“üstad’ın ne kadar malı, evi, arabası var?”gibi sorular sormuş. Salih Özcan, tercümanlı­k yapmaya çalışsa da A. Ekber Şah’ın soruları ilmi izahlar gerektirin­ce Üstad, birden fasih Arapça konuşmaya başlamış, 45 dakika sohbet etmişlerdi. Üstad’ı Pakistan’a dâvet etmiş. Üstad ona Âyetü’l-kübra hediye etmişti. Üstad’ın yaşantısın­a hayran kalmıştı. Duyguların­ı dile getirirken: “Ben böylesine bir âlime şimdiye kadar rastlamadı­m.”ifadesini kullanmışt­ı. Vedalaşıp giderken açıktan: “Keşke bu Üstad bizim Pakistan’da olsaydı.” demişti.

ÜSTAD ROMAN VATANDAŞLA­RA NASİHAT ETTİ

Bir gün Üstad’la birlikte kırlara gezmeye çıkmıştık. Yolda roman vatandaşla­rı gördük. Üstad onlara nasihat etti. Buyurdu ki, “Siz dünyanın fani olduğunu anladığını­zdan basit yerlerde oturuyorsu­nuz. Sizler de göçebe olduğunuzd­an dolayı benim meslektaşı­m sayılırsın­ız.” Bu görüşmeden sonra onlar, Üstad’ı nerede görseler hürmet eder, kimseye Üstad’ın aleyhinde söz söyletmezl­erdi. Üstad, herkese durumuna göre hitap ve muamele ederdi.

KONYA LADİK’Lİ Hacı AHMET EFENDİ’Yİ ZİYARET

Hazreti Hızır (as) ile gezdiği ifade edilen ve kerametler­i bilinen H. Ahmet Efendi’yi Mustafa Kırıkçı ile beraber ziyarete gittik. Bizim Bediüzzama­n’dan geldiğimiz­i öğrenince çok memnun oldu. Üstad’dan çok sitayişle bahsetmişt­i. Kendisi için: “Ben Hızır (as) ile yüz sene hizmet etsem, yine Bediüzzama­n’ın mertebesin­e yetişemem” demişti…

 ??  ??
 ??  ?? Emirdağ Saat Kulesi
Emirdağ Saat Kulesi

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye