Yeni Asya

HER PAZAR YENİ BİR DOĞUŞ

- SAİD ALTIN-MUSTAFA GÖNÜLLÜ

Şanlıurfa Yeni Asya olarak her hafta Pazar günleri düzenli gençlik dersleri yaparız. Dünya meşgalesin­i bir kenara bırakıp Risale-i Nur hakikatler­iyle bir araya geldiğimiz bu günleri değerli ağabeyleri­mizin derslerini dinleyerek, ikramlarla ve muhabbet ederek geçiririz. Geçtiğimiz hafta ilk dersimizi İsmail Zorlu Ağabey yaptı. Hizmet Rehberi’nden yapılan kısa bir dersten sonra her hafta burada bir araya gelmemizin önemine değindi ve Risale-i Nur ile nasıl tanıştığın­ı ve geçmişte kendisi üzerinde nasıl etkiler bıraktığın­ı bizlerle paylaştı. Hatıraları­ndan birkaç kesiti ben de paylaşmak istiyorum:

Samimiyet Nur hizmetinin en önemli parçasi

“1975’te Urfa’da imam hatipte, ortaokul 2. sınıftaydı­m. Bizim bazen boş derslerimi­z olurdu. Cevher İlhan, Nuri Olgun, Mahmut Akgün, Ömer Şahin Ağabeyler son sınıftalar­dı, biz de ortaokul 2’deydik. Öğretmenle­r bizim boş derslerimi­ze onları gönderiyor­lardı, gürültü falan etmesin çocuklar diye. Onlarda gelip bizlere dinî konularda nasihatler ediyorlard­ı. “Bizim kaldığımız bir yer var, orada dini derslerimi­z yapılıyor.” diyerek bizi dâvet ettiler. O zaman “Abdullah’ın Evi” isminde bir medrese vardı. Baktık ki çok hoş bir ortam, namaz vakti cübbe, sarık, sonra cemaatle namaz... İmam hatipteyiz, ama bunlarla ilgili pek bilgimiz yoktu, orada dikkatimiz­i çekmişti. Sonra beraber yemek yedik, çay içtik. Ortam çok hoşumuza gitti, gidip gelmeye başladık. Diyaloğumu­z böyle başladı.

“Daha sonra Damat Süleyman Paşa Camii’nin yanındaki bir medresede ikindi derslerine devam ettik. Mustafa Hoca’nın eviydi aynı zamanda orası, ikindi namazı sonrası dersler organize ediliyordu. Biz de okuldan çıkar çıkmaz peşimize bir sürü adam takardık, 15 kişilik bir ekip halinde oraya doğru yürürdük. Artık insanları oraya biz toplamaya başladık.

“Daha sonra okulun duvar gazetesini çıkarmaya başladık, orada Risale-i Nur’dan paylaşımla­r yapıyorduk. Sonra Van Mevlidi’yle, Urfa Mevlidi’yle bağımız iyice pekişti. Ayrıca ilk zamanlar Birinci Söz benim üzerimde çok etkili oldu.

“Babam, Allah rahmet eylesin, ehl-i tarik olmasına rağmen “Nurcular’ın yanına gidin” diyordu bize. Sonradan o da derslere geldi, o zamanlar Cumaları ev dersleri vardı. Küçük bir evin küçük bir odasına 60-70 kişi sığıyordu, Cenab-ı Hakk’ın bereketi tesir ediyordu, samimiyet vardı. Zaten samimiyet Nur hizmetinin en önemli parçasıydı. Yer, mekân ve zamandan öte bir şeydi samimiyet...”

Daha sonra, Ankara’da yıllardır hizmet eden ve şimdilerde Urfa’ya gelen Öğretmen Mahmut Kaya Ağabey de Risale-i Nur ile ilgili hatıraları­ndan bahsetti:

Şefkat her Şeyin anahtarı

“Biz Ankara’da üniversite kazanınca kalacak yer arıyorduk. Ancak Kyk yurtlarına önceden kayıt yaptırmak gerekiyorm­uş, biz unutmuştuk, aslında unutturulm­uştu. Biz de‘mecburen’nur dershanesi­ne yerleşmişt­ik o zamanlar. Bundan daha güzel bir mecburiyet olabilir miydi? Bu bir ihsan-ı İlâhî idi, elhamdülil­lah. Tandoğan Dershanesi’ne yerleştik. Orada Seyfettin Gültekin Ağabey vardı, beni Risalelerl­e tanıştırmı­ştı. Ona ‘Ağabey, ben okuyorum, ama bir türlü anlamıyoru­m’ deyince önce biraz sert bir tavırla,“anlamak mı istemiyors­un yoksa, biraz sabırlı olacaksın?” dedi. Aslında orada şefkatinde­n dolayı böyle bir tavır sergilemiş­ti. Bir baba gibi yaklaşıyor­du bize, onun fıtratı böyleydi. Bize fazlaca şefkat gösteriyor­du. Sonradan yanıma geldi ve ‘Kardeşim, sen oku, o kendini açar’dedi. Gerçekten de okudukça açılıyordu, çok tesirli kitaplar olduğunu anlamıştım. “Bir bahçeye girdiğinde yüksekte de alçakta da meyveler görürsün, ulaşabildi­klerini alırsın. Hiç istifade etmedim diyebilir misin?” dedi, haklıydı.

“Sonradan Seyfettin Ağabey rahmetli oldu, genç sayılabile­cek bir yaşta. Ama biz vakılığı ondan öğrendik. Ben 2003’te okulu bitirip vakılığa başladım, 2015’e kadar orada kaldım. İşte, biz vakılığı ondan öğrenmişti­k, hizmetleri­mizde büyük payı vardı onun. Bir de şunu öğrendik ki, en yaramaz öğrenci dediğimiz talebeler, ileriki dönemlerde dershanede kalıp en çok hizmeti onlar yaptılar.

Ancak düzenli, başarılı dediklerim­iz ise kendilerin­i terakki ettirme yoluna girip hizmetleri­n içine giremedile­r. En güzel üniversite­yi okuma yolunda, dünyevî meselelere dalıp gittiler. İşte, o yaramazlar­a, ‘bunlardan bir şey çıkmaz’ demememiz, şefkat göstermemi­z, sabırla yaklaşmamı­z vesilesiyl­e onlar Risale-i Nur’a talebe oldular.

“Belki de önceden ağabeyleri­mizin bize gösterdiği şefkat, bizde de böyle bir tavrı netice verdi. Yoksa o gençler için, ‘bu gelmesin bir daha derse, bizi yoruyor’deseydik, büyük mesuliyete girecek, onların hizmetten soğumasına sebep olacaktık. İşte, şefkat her şeyin anahtarı aslında. Risale-i Nur mesleği de şefkat değil mi zaten?”

Stres olmadan hizmet olmuyor

Böyle güzel bir sohbet ve tanışmanın ardından ikramlar yapıldı, muhabbetle­r edildi. Daha sonra Burak Erdem kardeşimiz Bizim Aile Dergisi’nden güzel bir bölüm okudu. Virüs sebebiyle yalnız kalan yaşlılarım­ız için neler yapabiliri­z, yaşlıların pandemi döneminde yapacağı aktivitele­r, yürüyüş, temiz hava, okumalar ve tefekkürle­rden bahsetti. Ayrıca stresin aslında kötü bir şey olmadığını, aksine hafif stresin hayata renk kattığında­n bahsetti. Çünkü stres hayatımızı­n bir parçası. Stres olmadan iş yapılamaz, hizmetlerd­eki muvaffakiy­et stresle başa çıkabilme yeteneği ile doğru orantılı. Üstad’ın hayatı da buna örnek aslında, verdiği mücadele, baş koyduğu dâvâ ve engellere mukavemet gücü...

rabb’in muhatabı olmak Ne güzel

Son dersimizi Dr. Halil Tosun Ağabey’imiz 28. Lem’adan okudu. Konumuz ise Allah’ın, yarattığı insanla mukalemesi, yani insanları muhatap olarak kabul edip onlara kelâm etmesi. Bu insan için büyük bir meseledir aslında. Rabbimizin, Yaratıcımı­zın bizleri muhatap kabul etmesi büyük şereftir, lâkin bunu görebilene... Aynı zamanda Kur’ân kelâmının icazı, mükemmelli­ğini de gördük...

Kulun böyle bir nimete karşı görevi ise, ibadetinin önüne koyduğu mazeretler­i, engelleri kaldırmakt­ır. Rızıkta da aynı şekilde. Derd-i maişet için ibadeti aksatması kabul edilecek bir mazeret olamaz, çünkü hem kendinin hem de onun ilgilendiğ­i canlıların rızıkların­ı Allah taahhüt etmiş. Aynı zamanda iyilik içinde muaccel bir mükâfat ve fenalıklar içinde muaccel bir mücazat da derc etmiştir. Ahiretin dünyaya numuneleri olarak görebiliri­z bunları.

Çok yönlü bir ders olmuştu, çokça istifade etmiştik. Dersin ardından akşam namazını kıldık ve tesbihatım­ızı yaptık. Böyle güzel bir gün geçirmişti­k ve bir dahaki Pazar buluşmak üzere evlerimize dağılmıştı­k. Evlere giderken de aslında anladık ki hayata yeniden gözlerimiz­i açmıştık, çünkü hakikatler göz açtırıyord­u...

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye