Çıkmaz sokaktaki pashinyan’ın açıklamaları
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Kara- bağ çatışmaları devam ediyor. Azerbaycan’ın 90’lı yıllardaki silâhlı mücadeleye göre, teçhizat ve taktik açısından oldukça ilerlediği görül- mektedir. Azeri yetkililerin açıklamaları da bunu teyit ediyor.
Ermenistan’ın çatışmalarda, Azeri sivil bölgelerini de hedef aldığını TV haberlerinden izliyoruz. Buna rağmen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in“azeri birliklerinin, karşı tarafın sivil unsurlarını hedef almadığı ve almayacağını” dile getirmesi, uluslar arası kamuoyu nezdinde Azer- baycan’ın elini güçlendiriyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ermenistan Başbakanı Nikol Pashinyan’ın telefonlarını açmadığı haberleri kaydedildi. Böylece Putin’in, George Soros’la ilişkisinden dolayı Pashinyan’ı cezalandırdığına işaret ediliyor. Elbette Putin’in bu şekilde davranmasında başka sebepler olduğu da iddialar arasında. Ancak Putin’in 1 Ekim’de yapmış olduğu ateşkes ve taralar arasında görüşmelere başlanılması çağrısının geçen sürede pek de etkili olmadığı görüldü. Buna ek olarak Rusya’nın ağırlığını gereken ölçüde koymadığı da değerlendiriliyor.
Çatışmalarda ciddî zayiatlar veren Ermenistan’da, basın yolu ile Ermeni kamuoyunun moral ve motivasyonunun yüksek tutulmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Ermenistan Devlet Haber Ajansı’nın 18 Ekim’de, Pashinyan’ın, İtalyan gazetesi Corriere della Sera’daki demecine yer verildi. Pashinyan demecinde “Türkiye Akdeniz’de olduğu gibi Yunanistan’a, Kıbrıs’a ve Güney Kafkasya’ya da aynı politikayı izliyor. Bu yayılmacı bir politika. Türkiye’nin ateşkes görüşmelerinde, Azerbaycan’ın askerî harektlarını durdurmasını istemediğini, bu çatışmanın Türkiye’nin müdahalesi olmadan başlamazdı” dedi. Pashinyan ayrıca “Türkiye’nin, Azerbaycan’ı Karabağ’a saldırmaya teşvik ettiğini ve saldırılara Türk birliklerinin de katıldığını; Azerilerin, Suriye’den getirilen cihatçı militanları kullandıklarını ve bu durumun Rusya ile Fransa ve diğer ülkeler tarafından resmen onaylandığını” iddia etti. Pashinyan konuşmasının devamında bu sözlerinin arkasındaki asıl amacını da“türkler, Ermeni halkının bir başka soykırımını istiyor” diyerek belirtti.
Pashinyan, sözünü dönüp dolaştırıp yine sözde Ermeni soykırımına getirerek başta Ermeni milliyetçiliğini diri tutmaya ve Ermeni diasporasına da mesaj vermeye çalışıyor. Bununla birlikte köşeye sıkışan Pashinyan’ın, sözde Ermeni soykırımı iddialarına sarılması ise, Ermeni devletinin içerisinde bulunduğu sosyoekonomik sorunlara ve devam eden çatışmalara çözüm üretmekten uzak olduğunu gösteriyor. Artık Ermeni karar alıcılarının, Türkiye düşmanlığı üzerinden yaptıkları siyasetin, Ermenistan’a bir şey kazandırmadığını anlamaları gerekiyor.
Pashinyan ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın 16 Ekim’deki ortak açıklamalarında da Türkiye hedef alınarak “Türkiye’nin yayılmacı politikasının kabul edilemez olduğu”na vurgu yapıldı. Yunanistan’ı Avrupa Konseyi’nde temsil eden Milletvekili Emmanoiul Fragkos da, Avrupa Konseyi’ine “Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması çağrısında bulunan”bir mektup gönderdi. Ermeni-yunan yetkililerin açıklama ve girişimleri, Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik olduğu aşikârdır.
Azerbaycan’a karşı Ermeni saldırılarının başladığı günden itibaren Türkiye’nin “Azerbaycan’ın haklı dâvâsında yanında olduğunu, sivillerin zarar görmemesinden yana, bölgede barış ve istikrar, uluslar arası hukuk ve insan haklarının” tarafında yer aldığını her defasından ilân ettiği herkes tarafından biliniyor.
Rusya’nın tam desteğini alamayan Pashinyan’ın ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin geri adım atmadığını gören Yunanistan makamlarının Karabağ hakkındaki beyanatlarında“barış”tan söz etmediklerini gözlemliyoruz.
Sözde Ermeni soykırımına sarılan Pashinyan gibi, barıştan söz edemeyenlerin, uluslar arası hukuk ve tarih karşısında ağır sorumluluk altında oldukları unutulmamalı.