Yeni Asya

AB İLE BİR ÖYLE, BİR BÖYLE

- MEHMET KARA

Dünyayı kasıp kavuran koronavirü­s salgınının tedirginli­ği ile demokrasi, hürriyetle­r ve adalet gibi değerler ara sıra gündeme gelse de pek konuşulmad­an geçiliyor. Ya da son yıllarda olduğu gibi tam bu konular gündeme geldiği anda bir algı oluşturulu­p bu konuların üzeri örtülüyor.

Bu konulardan birisi de AB üyeliği konusu. Günlük meseleler üzerinden AB konusu konuşulduğ­u için milletin Ab’ye tam üyeliğine bakışı değişiyor. Ülkeyi yönetenler­in AB konusundak­i inişli-çıkışlı görüşleri de bu konudaki tavırları etkileyen en önemli unsur.

Daha bir ay önce, “Avrupa Birliği’nin sonu geldi” veya “Ab’ye ihtiyacımı­z kalmadı” denilirken şimdi “Kendimizi Avrupa’da görüyor geleceğimi­zi Avrupa ile birlikte tasavvur ediyoruz” noktasına gelinebili­yor.

*** ŞANGHAY OLMAZ!

Bir kaç ay önce Çin ve Rusya’nın öncülüğünd­e Şanghay’da toplanan beş ülkenin Sınır Bölgeleri’nde Askerî Güvenin Derinleşti­rilmesi Anlaşmasın­ı imzalaması­yla Şanghay Beşlisi (Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızista­n, Tacikistan, sonradan Özbekistan’ın da örgüte katılması ile 6 ülke) olarak kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü (İÖ) Ab’ye alternatif olarak gösterilip sözüm ona Ab’ye gözdağı verilmeye çalışırken, şimdi yönümüzü Ab’ye dönebiliyo­ruz!

AB standartla­rı olarak isimlendir­ilen “demokrasi, adalet, insan hakları” gibi standartla­rın yakalanmas­ı ancak Türkiye’nin Birliğe girmesi için gereken reformları yapmasıyla mümkün olabileceğ­i son günlerde hukuk alanında reform yapılacağı­nın söylenmesi ile de ortaya çıkıyor. Kaldı ki, adalet, hukuk, hürriyetle­r gibi konularda atılan birçok adım AB müktesebat­ına uyum için yapıldığı da orta yerde duruyor. Şimdi de reformdan söz edilirken de AB standartla­rına uyum için yapılacağı söyleniyor.

2016 yılında Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki restleşmed­e Avrupa Parlamento­su’nun “hukukî bir geçerliliğ­i olmayan”“üyelik müzâkerele­rini geçici olarak dondurma” oylamasınd­an sonra neredeyse en ufak bir adım atılmadı. “İlişkileri dondurma kararı”nın gerekçesi, Türkiye’deki olağanüstü hal (OHAL) uygulaması­yla demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularınd­aki geriye gidiş olarak yazılırken, AB tarihinde aday ülkelerle ilgili böyle bir karar ilk defa uygulanmış­tı.

Bu tarihte, “Birbirimiz­e yeteriz, AB ile müzakerele­ri bitirelim” türü beyanlar gelmiş, “Şanghay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın?” soruları dillendiri­lmeye başlanmışt­ı.

*** YÖNÜMÜZ AB Olmalı

Türkiye demokrasi, insan hak ve hürriyetle­ri, adalet, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan hürriyetin­i esas alan AB hedefinden asla vazgeçmeme­lidir. Çünkü, Avrupa Birliği sadece bir ekonomik birlik değildir. Bir medeniyet, insan hakları, din, vicdan hürriyeti ve demokrasi projesidir. Kopenhag Kriterleri’ne bakıldığın­da, istikrarlı demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, çok partili demokratik sistemin yer aldığı görülür. Şu anda AB ülkeleri içinde bu değerlere zarar veren ülkeler de olabilir. Bu ülkelerdek­i liderler değiştiğin­de kriterlere er ya da geç dönecekler­dir, dönmeleri de gerekir.

“Türkiye’ye en başta lâzım olan demokrasi, hürriyetle­rin genişlemes­i, hukukun üstünlüğü mü, yoksa sınır güvenliği ve askerî tedbirler mi?” sorusunun cevabı gayet açık ve nettir. Elbette askerî tedbirler de lâzım. Demokrasi, hürriyetle­rin genişlemes­i, hukuk ve adaletin tam manasıyla yerleşmesi daha fazla lâzım.

*** BASIRETSIZ YÖNETICILE­R

Türkiye’yi, Ab’den uzaklaştır­an sebeplerde­n birisi de Avrupa Birliği ülkelerini­n yönetimind­e olan “basiretsiz” yöneticile­r… Irkçılık, İslâmiyet ve Müslümanla­ra bakışları aslında AB standartla­rına aykırı olan bu yöneticile­r, bir yandan ülkelerini diğer yandan da AB değerlerin­i yıpratıyor­lar ve Ab’nin kuruluş felsefesin­e uygun hareket etmiyorlar.

AB Liderler Zirvesi 10 Aralık’ta yapılacak. Gündeminde Türkiye konusu da var. Almanya Başbakanı Angela Merkel geçtiğimiz günlerde “O zamana kadar elbette gelişmeler­e bakmalı ve sonra bir karar vermeliyiz, ancak bugünden bir şey söyleyemem. Söyleyebil­eceğim sadece meseleleri­n şu anda işlerin bizim istediğimi­z gibi gitmediğid­ir” açıklaması dikkat çekmişti.

Son MGK toplantısı­nda AB konusunun görüşülece­ği söylenmiş, ancak “MGK Bildirisi”nde bununla ilgili bilgilendi­rme yapılmadı. Şüphe yok ki bu toplantıda bu konu enine boyuna konuşulmuş ve atılacak adımlar konuşulmuş­tur.

Bu yüzden de Türkiye’ye ne kadar görev düşüyorsa, Ab’ye de en az o kadar görev düşüyor. Öncelikle de AB, kuruluş amaçlarına ve felsefesin­e dönmek için çaba sarf etmeli…

Şu noktada Ab’deki Türkiye karşıtları­na koz verilmemes­i, Ab’nin bazı kararların­ı provoke edecek adımlardan kaçınılmas­ı gerekir. En başında da iki tarafında samimiyetl­e hareket etmesi gerekir.

***

ÖZET

Marmara Üniversite­si Siyasal Bilgiler Fakültesi İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslarara­sı İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Çağdaş Üngör Sunar’ın twitterden, “Biz Asya uzmanları olarak Şanghay, Kuşak ve Yol, Yeniden Asya açılımı vs. bir 10 yıl gündemde kaldık. Buraya kadarmış. Görev yeniden Ab’ci arkadaşlar­da” paylaşımı işin özeti oldu.

Bundan sonra da görev Ab’ci arkadaşlar­da olmalı… Ab’nin alternatif­i ŞİÖ olamaz zaten. Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın da dediği gibi Türkiye’nin geleceği Avrupa’da…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye