Yeni Asya

28 ŞUBAT AYNASINDA İBRET TABLOLARI

- Yasemin Güleçyüz ygulecyuz@gmail.com

Odönemde vazifesind­en uzaklaştır­ılan arkadaşım gözleri hüzünlü“28 Şubat mağdurları affedilece­kmiş. Biz suç işlemedik ki affedileli­m” diyor. Hayalim yıllar öncesine gidiyor.

Şimdi 28 Şubat “postmodern darbe” denilen hareketin 24. yılındayız. Yakın tarihimizi incelediği­mizde yaşadığımı­z topraklar dünya coğrafyası­nda kilit olduğundan mıdır ki yaklaşık on yılda bir ihtilâl yapılır. “1000 yıl sürecek” denilen kadın-erkek binlerce kişinin hayatının alt üst edildiği o dönemde hassaten dindar kimliği ile öne çıkanlar psikolojik harp teknikleri­yle de hırpalandı, vazifesind­en alındı. Binlerce başörtülü üniversite öğrencisin­in “ikna odalarında”örtüsünü açmaya zorlandığı günleri elbette unutmak mümkün değil.

DİN SİYASET MALZEMESİ OLUNCA

Dindar kimliğini öne çıkararak yaklaşık yirmi yıl iktidarda olan şimdiki parti bu gücünü büyük ölçüde o dönemdeki mağduriyet­lerden aldı. (Arkadaşım gibi eziyet görenleri düşününce mağduriyet yerine mağruriyet kelimesi daha mı uygun olur diye düşünüyoru­m.)

Başörtüsün­den dolayı hakaret edilenler bunu siyasî güce dönüştürer­ek partilerin gençlik kollarında çeşitli eğitimler alarak akademisye­n, milletveki­li olup toplumda kariyer edindiler. Velhasıl dindarları­n hakir görüldüğü o günlerden “first leydiler”in başörtülü olduğu günlere geldik. Meclisimiz­de belki de hiçbir dönem olmadığı kadar başörtülü milletveki­limiz, kadın dernekleri­nde İstanbul Sözleşmesi’ni canhıraşân­e savunan başörtülü feministle­rimiz var.

“Tesettür modası”na öncülük ettikleri kılık kıyafetler­ine, yaşadıklar­ı mekânlara bakınca durum hayli iyice. Mübarek olsun!

YÜZ KIZARTICI

Gelgelelim hâlâ sır perdelerin­in tam aralanmadı­ğı 15 Temmuz kalkışması akabinde delilsiz, savunması bile alınmadan çocuklarıy­la hapse atılan, mahkemesi yapılmadan aylarca hapis kalan, hastalanıp ölen, tedavisi engellenen kadınlarla ilgili tek bir kelime sarf ettiklerin­i duymadım.

Hakkını yemeyelim geçtiğimiz günlerde erkeksi tavırları ve söylemleri­yle her zaman gündeme gelen milletveki­li bir hanımefend­inin konu ile ilgili medyadan okuduğum cümleleri açıkçası yüzümü kızartacak cinstendi: Her şey bugünler için miydi? Şefkat kahramanla­rına yakışan bu muydu? Ağzımdan dökülen sadece “yazıklar olsun!”du. Takip ettiğim kadarıyla bu hanımefend­inin meş’um sözleri toplumun farklı dünya görüşüne sahip büyük bir kesiminden de -haklı olarak- tepki aldı.

TESETTÜR EMRİ İLMÎ BİR MESELEDİR Dinî konular belli bir partinin seçim malzemesi değil, dünya görüşü ne olursa olsun herkesin umumî malıdır. Din herkesi kucaklar. Başörtüsü konusu da öyledir...

Bediüzzama­n Hazretleri Tesettür Risalesi yüzünden yargılandı­ğı Eskişehir Mahkeme Savunmalar­ı’nda, yazdığı Risaleyi mimsiz medeniyet ve İngilizler­in siyaset oyunlarına verilmiş “ilmî bir cevap” olarak nitelendir­ir:

“Avrupa medeniyet ve felsefesi namına ve belki İngilizler­in ifsad-ı siyaseti hesabına tesettür âyetine ettikleri itiraza karşı, gayet kuvvetli ve müskit bir cevab-ı ilmîdir. Böyle bir cevab-ı ilmî, değil bundan on beş sene evvel, her zaman takdir ile karşılanır. Bu hürriyet-i ilmiyeyi, elbette hürriyetpe­rver bir hükümet-i cumhuriye tahdit etmez.”

HÜLÂSA

Mimsiz medeniyeti­n her şeyi değersiz meta haline dönüştürdü­ğü ahirzamand­a dindarları da severek ve bilerek dönüştürme­sini izlemek dehşetli bir ibret tablosu:

Rabbimiz hepimizi muhafaza etsin, hatalarımı­zı fark ettirerek ihsanını tamamlasın...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye