Darbec lere Nasır Darbes
Mısır’daki darbe süreci, Cumhuriyet Türkiye’sinden önce başladı. Hatta, bizdeki 27 Mayıs (1960) Darbesi’nden önce, orada iki sene arayla iki askerî darbe yaşandı. Şöyle ki:
1952’de kanlı bir darbe sonucu işbaşına gelen General Muhammed Necib, aynı ekipten arkadaşı Cemal Nasır'ın organize ettiği bir başka darbe ile yönetimden uzaklaştırıldı.
Yani, darbeciler birbirine ikinci bir darbe yaptı ve malûm gerçek bir kez daha tahakkuk etti: Darbe, önce kendi evlâtlarını yer.
*
Darbe sonrasında (önce başbakan, ardından cumhurbaşkanı olarak) yönetimin başına geçen Cemal Abdünnasır, ölüm tarihi olan 1970 senesine kadar bu makamda kaldı.
Bu 16 senelik süre zarfında başta "Müslüman Kardeşler" olmak üzere siyasî muhaliflerine kan kusturan Nasır, Mısır'ı tam bir "sosyalist dikta" rejimi ile yönetmeye çalıştı.
Biraz Arap milliyetçiliği, biraz sosyalistlik, biraz komitacılık, biraz diktacılıktan mürekkep olan bu Nasırcılık hareketi, yönetim tarzı olarak tam bir "arabesk"e bürünmüş oldu.
*
Süveyş Kanalı'nın hizmete geçtiği tâ 1869'dan itibaren Mısır üzerindeki emelleri artan ve iştahı kabaran İngiltere hükümeti, her fırsattan istifade ile bu güzelim coğrafyaya nüfuz etmeye ve burada söz sahibi olmaya çalıştı.
Bölgeye kademeli olarak asker-sivil takviye birlikleri gönderen İngiltere, ilk olarak 1882'de Mısır'ı işgal etti. Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı sene ise, burayı sömürge bir ülke haline getirdi.
Türkiye ile kaderi benzeşen Mısır, İngilizlere karşı başlatmış olduğu bağımsızlık savaşını 1922'de—kısmen de olsa— başardı. Kavalalı Hanedanına mensup I. Fuad Mısır kralı oldu. Krallığı tam 14 sene sürdü.
*
Bu zaman zarfında, önemli bir başka gelişme yaşandı. O da şu: 1928'de, Hasan el-bennâ tarafından İhvan-ı Müslimin denilen "Müslüman Kardeşler Teşkilâtı" kuruldu. (El-bennâ, 1949'da düzenlenen bir sûikast sonucu şehid edildi. 1966'da da teşkilâtın mühim bir diğer şahsiyeti olan Seyyid Kutup idam edildi.)
Kral Fuad'ın 1936'da vefat etmesi üzerine, yerine oğlu Faruk geçti.
1949'da, bizdeki İttihatçı Komitesine benzer bir komite kuruldu. İsmi "Hür Subaylar Hareketi Komitesi."
İşte, bu komitenin tertibi ile, Ocak 1952'de Kahire'de pek çok insanın ölümüne yol açan İngiliz aleyhtarı gösteriler yapıldı.
Gösterilerin şiddetlenmesi üzerine, Kral Faruk tahttan çekilerek yerine oğlunu getirtmek istediyse de, bunda muvaffak olamadı.
Hür Subaylar, daha baskın davrandı ve kraliyet sistemine son vererek, idareyi ele geçirdi. Hemen ardından Cumhuriyet ilân edildi.
*
İşte, Cumhuriyet’in ilanı üzerinden henüz iki yıllık bir süre geçmemişti ki, darbe üstüne bir darbe daha yapıldı ve Mısır'da uzun yıllar sürecek bir "Nasırcılık" dönemi başlamış oldu.
Mısır, sözde cumhuriyet olmuştu; ancak, krallıktan beter bir diktatörlükle idare ediliyordu. (Aynen, bizdeki Cumhuriyet’in kuruluşundan hemen sonra yaşanan gelişmelere benzer tarzda.)
Ne yazık ki, Mısır’daki dikta alışkanlığı hâlen de sona ermiş değil. Zira, aradan neredeyse yetmiş senelik bir zaman dilimi geçmiş olmasına rağmen, seçimler bir türlü hür ve tam demokratik bir vasatta yapılabilmiş değil.
Dileriz, mukadderatı Türkiye ile çok yönlü benzeşen kardeş Mısır halkı, tez zamanda tamamen hür, şeffaf, âdil ve demokratik bir cumhuriyete dönüşme şansına kavuşur.