Gurbetçiden al haberi
Birkaç aydır Almanya’dayız. Burada 3 milyon civarında Türk yaşıyor. Toplam nüfusun % 3,6’sına tekabül eden bir rakam. Şehir merkezlerinde birçok Türk mağazası bulmak mümkün. Sokakta yürürken Türkçe konuşan bir insana rastlamak çok olağan. Belediyelerin tabelâlarında Türkçe tercümeler çok yaygın. Tahmin ettiğimizden daha aşina geldi bize Almanya.
Ancak bir farklılık var ki işte o bize gün geçtikçe ülkemizin insanını daha da derinden özletiyor.
Peki, nedir bu farklılık? Cevap belki şaşırtabilir: Burada yaşayan hemşerilerimiz.
Cevabın gerekçesi daha da şaşırtabilir: Onların samimî, sualsiz, karşılıksız ve hoşgörülü yaklaşımı. Buraya geldiğimizden beri tanıştığımız gurbetçi hemşerilerimizden gördüğümüz yardım, dayanışma ve fedakârlık bizi duygulandırdı. Özellikle pandemi döneminin zorlukları içinde bize kapılarını açtılar, maddî yardımda bulundular ve bazen bizim için günlerinden 3-4 saat harcadılar. Sonradan öğrendik ki bunlar normal şeylermiş. Yani farklı arka planları ve farklı yaşantıları olan hemşerilerimiz de burada aynısını yaşıyormuş. Dayanışma açısından diğer memleketlerin vatandaşlarının imrendiği bir topluluğuz hatta burada. İşte bütün bunlar bize ülkemizi ve onun vatandaşlarını özletti. Daha doğrusu bizim insanımızın kültüründe önemli bir yeri olan, ama maalesef ortaya koyamadığı o samimiyeti özletti.
Peki, neden gurbetçi vatandaşlarımızın Almanya’da çizdiği bu güzel tablo ülkemizde yaşanmıyor?
Maalesef ülkemizde samimî insanî ilişkiler azalıyor, insanlar farklı görüşlere tahammül gösteremiyor ve bir önceki yazımızda da söz ettiğimiz gibi gençler kendilerini hürce ifade edemiyor. Yanlış anlaşılma korkusunun ortaya çıkardığı sathî ve göz boyayan insan ilişkileri bölünmüş ve güvensiz bir atmosfer oluşturuyor ve haliyle insanların dayanışma duyguları da törpüleniyor. Kültüründe dayanışmanın çok önemli yer aldığı bir toplum olarak geldiğimiz bu hal son derece vahim.
O halde bu sorunu gurbetçi hemşehrilerimize bakarak çözmeye başlayabiliriz.
Aslında çaremiz basit: İnsana önce insan olduğu için değer vermek, bizi bir araya getiren ortak paydalarımız sayesinde kenetlenmek ve son olarak da farklı görüşlere olabildiğince hoşgörülü davranmak. İnsanlara yardım eli uzatırken veya onlarla sosyal bir ortamı paylaşırken “acaba bu kimin nesidir, hangi fikirdedir, ben buna yardım edersem yafta yer miyim?” gibi hesaplara girmeyerek.
Adaletli bir toplumda samimî insanî ilişkilerinden dolayı kimsenin başı derde girmez, girse bile o hata en kısa zamanda düzeltilir. Almanya’nın havasında, suyunda bir şey yok aslında. En önemli fark âdil ve güvenilir bir toplum yapısının varlığı. Elbette burada da birçok problem söz konusu ve çözülmesi gereken husus çok. Ancak insanları kendileri gibi olmaktan geri bırakmama konusunda bizim onlardan alacağımız dersler var ve bunun en büyük göstergesi gurbetçi kardeşlerimiz.