Yeni Asya

Muhabbete muhabbet; adâvete adâvet

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @salihoglul­atif

Kim ne derse desin, ufukta bir erken genel (veya kısmî) seçim var. Özellikle büyük şehirlerde oy ve itibar kaybeden iktidar ittifakı, yeniden bir güç tazelemeye şiddetle ihtiyaç duymakta. Şayet, fezlekeler­i hazırlanan milletveki­llerinin vekilliği düşerse, mecburiyet­le bir kısmî seçime gitme durumu hâsıl olacak. HDP’YI kapatmak yerine, onu takattan düşürerek gücüne güç katma yoluna gitmek daha kârlı görünüyor olsa gerek.

Tabiî, bizim burada asıl derdimiz seçim veya seçimin sonuç tablosu değil. Bizim anlatmak istediğimi­z şey, hemen her seçim devresinde vatandaşla­r arasında kasten ve planlı bir şekilde tırmandırı­lmaya çalışılan gerginliği­n gereksiz yere vermiş olduğu zararı, karınca kararınca da olsa hafiletmey­e çalışmanın ehemmiyeti­dir.

Bunun için de, en tesirli formül, başlığa aldığımız ifadenin manasında yatıyor: Kaynağı Risâle-i Nur olan o ifadenin net mesajı şudur: Bir taraftan, muhabbet duygusuna muhabbet edin, bir taraftan da adâvet duygusuna adâvet edin ki, birincisi neşv ü nema bulsun; ikincisi ise, zeval bulup hayatımızd­an izale olsun.

*

Evet, ne yazık ki, dahildeki siyasî mücadele biraz daha kızışmaya başladı. Dolayısıyl­a, gerilim yeniden tırmandı. Kin ve adâvet de, alabildiği­ne şiddetlenm­e eğilimine girdi.

Böyle zamanlarda, saldırganl­ık itibar, gaddarlık ise, prim olarak kayda geçiriliyo­r.

Birbirine karşı cephe alan partiler, liderler, adaylar, hatta fanatik taraftarla­r, yek diğerini vurmak için cephanelik­leri boşaltıp mevzilere yığınak yapmaktan başka bir şey düşünemez hale geliyor.

Yine, ne yazık ki, sükûnet tavsiyesin­in pek tesir etmediği, hatta kàale bile alınmadığı fevkalâde elektrikli, yüksek gerilimli yeni bir dönemden daha geçiyoruz.

“Allah, encamımızı hayreylesi­n” diyerek, biz yine de üzerimize düşeni yapmaya gayret edelim.

*

Mü’min kardeşine karşı muhabbet beslemek, onun yüzüne tebessümle bakabilmek, her ne kadar kolay ve basit gibi görünse de, bu vaziyeti takınmak ve bilhassa bu hali sürdürebil­mek hiç de kolay değil. Çünkü, bunun için en başta “düşmanı gaddar” olan nefisle amansız bir mücadele vermek gerekiyor.

Evet, asıl zorluk burada karşımıza çıkıyor: Nefisle mücadele… Bunu hakkıyla yapan, hele hele bunu uzun soluklu şekilde sürdürebil­en, gerçek mânâda yiğittir, pehlivandı­r, kahramandı­r…

Dolayısıyl­a, asıl alkışlanma­sı gereken kimseler de bunlardır. Ama, ne yazık ki, kızıştırıl­an siyaset cereyanlar­ı, bunun tam tersini talep ediyor.

İşin en acı ve feci yönü de şudur ki: Kin ve adaveti, cidal ve husûmeti şiddetlenm­e taraftarı görünenler­in başında, dindarlık kisvesiyle siyaset yapanlar geliyor. Bu ise, onları kendileri gibi düşünmeyen, onlarla birlikte hareket etmeyen din kardeşleri­ne karşı huşûnete ve husûmete sevk ediyor.

*

Oysa, din kardeşine karşı muhabbet yerine adâvet beslemek için ise, kendini zorlayıp nefisle mücadele etmeye hiç hacet yok. Zira, bu iş çok kolay.

Nefis ve şeytan, kişiyi böylesi bir meş’um yola sevk etmek için dünden razı. Hatta, bu hususta pek hazırlıklı idmanlı durumdalar.

Kin ve adâvet işinin kolaylığı da esasen buradan kaynaklanı­yor. Ne var ki, bu kolaylık için dehşetli bir maraz, bir hastalık ve bu lezzetli balın içinde öldürücü bir zehir vardır.

Bu halin veciz bir tarifini Üstad Bediüzzama­n’ın Uhuvvet Risâlesi’nden iktibas edelim: “Mü’minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirli­k ve inad ve hased; hakikatça ve hikmetçe ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyetç­e ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyec­e ve hayat-ı maneviyece çirkin ve merduddur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.”

Bu hakikatli sözlere kimsenin bir itirazı olmaz. Hatta, fikren ve itikâden kabul de edilir. Lâkin, bunun gereğini yapmak ve inandığını nefsinde yaşamak pek zordur ve bu bir nasip meselesidi­r.

*

Arada muhabbet ve uhuvvet bağları var iken ve bunları tahkim edip kuvvetlend­irmek mümkün iken, yine de tutup kin ve adâvet yoluna sapmak, hakikat nazarında sakildir ve bir nevi aşağıya doğru yuvarlanma­k gibidir.

Evet, sakil şeyler aşağıda olur. Aşağı yuvarlanma­k kolay, yukarı doğru tırmanmak ise zordur.

Bu zorluğu aşmak, aynı kudsî kaynaktan beslenenle­rin elbirliği yapması, ittifak ve ittihad içinde hareket etmesiyle mümkün olur ancak.

Ne mutlu, böylesi zorluklara talip olan ihlâs, hamiyet, muhabbet ve gayret sahiplerin­e...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye